50 years after a nuclear war, the two superpowers handle territorial disputes in a different way. Each fields a giant robot to fight one-on-one battles in official matches, each piloted by a man inside, known as robot jockeys or jox. The contest for possession of Alaska will be fought by two of the best. The conscientious Achilles fights for the Americans. Opposing him is a Russian, Alexander.

Charlie Anderson, a farmer in Shenandoah, Virginia, finds himself and his family in the middle of the Civil War he wants nothing to do with. When his youngest boy is taken prisoner by the North, the Civil War is forced upon him.

In eighteenth-dynasty Egypt, Sinuhe, a poor orphan, becomes a brilliant physician and with his friend Horemheb is appointed to the service of the new Pharoah. Sinuhe's personal triumphs and tragedies are played against the larger canvas of the turbulent events of the 18th dynasty. As Sinuhe is drawn into court intrigues he learns the answers to the questions he has sought since his birth.

After squandering his grant money, despondent and recently widowed anthropologist James Krippendorf must produce hard evidence of the existence of a heretofore undiscovered New Guinea tribe. Grass skirts, makeup, and staged rituals transform his three troubled children into the Shelmikedmu, a primitive culture whose habits enthrall scholars. But when a spiteful rival threatens to blow the whistle on Krippendorf's ruse, he gets into the act as well.

A day in the life of Ako, a 16-year-old Japanese girl, and her friends and co-workers. An alarm clock wakes her in a dorm; she gets ready for work and travels to a large bakery. We see her with friends, chatting and laughing, as well as working. They go out, seven of them jammed in an old Pontiac: bowling, then to an amusement park, then driving around. Car trouble may put her at risk. Is she going to be okay?

Two soldiers go absent without leave in Paris during World War I.

In this frisky debut volume of adventures from the cool new CW Kids series, Scooby-Doo goes from SHAGS TO RICHES when Shaggy inherits a |fortune from his Uncle Albert, a genius inventor now in hiding to escape the evil schemes of Dr. Phibes. Home in Shagleford Manor with bumbling butler Robie the robot, they must often fend off the schemes of Phibes' bumbling spies. And before they're mansion-broken, Shaggy breaks in a new tricked-out Mystery Machine en route to Switzerland to foil a global warming plot (MORE FONDUE, SCOOBY-DOO). Then they infiltrate a HIGH SOCIETY country club and literally drive the members and Phibes' baddies crazy - all while nabbing tall the free eats they can! Finally, it's time to PARTY ARTY back home. Will Phibes' evil robot A.R.T. turn the celebration into a smashing failure? Shaggy & Scooby-Doo Get A Clue!: Volume 1 is a DVD containing the first four episodes of the first season of Shaggy & Scooby-Doo Get A Clue!

Willard içine kapanık ve asosyal bir adamdır. Çalışma hayatında sık sık aşağılanmaktan dolayı da, insanlara karşı gizli bir nefret beslemektedir. Bir gün, evindeki farelerle arasında özel bir bağ olduğunu keşfeder. Çok sevdiği farelerinin iş yerinde ölmesinin ardından intikam almaya karar verir. İntikamında ona yardım edecek kocaman bir fare ordusu vardır. Willard'ın nefreti küçük, ürkütücü canlıların bedeninde çevreye yayılmaya başlar.

1939 Eylül'ünde Polonya'yı işgal eden Almanya, Molotof-Ribbentrop Paktı gereği, Polonya'nın doğusunu da Kızılordu'nun işgal etmesine ses çıkarmamıştı. En az Naziler kadar gaddar olan Sovyet Yönetimi, Polonyalı 18 bin subay,230 bin asker ve 12 bin polisi tutsak olarak almış ve Ekim ayının sonunda bu tutsakları Kozielsk, Starobielsk ve Ostashkovo kamplarına nakletmişti.5 Mart 1940'ta Beria'nın önerisi ve Stalin'in de onayıyla bu tutsakların 15 bininin öldürülmesine karar verildi.

Aparajito (Yenilmez), Satyajit Ray’ın muhteşem Apu üçlemesinin ikinci filmi. Pather Panchali’de (Yol Türküsü) ablasının ölmesinin ardından küçük Apu (Pinaki Sengupta) ve ailesi Benares’e taşınmıştır. Babası Harihar (Kanu Bannerjee) Ganj kıyılarında rahiplik yaparak hayatını kazanırken çocuk da içinde barındırdığı zengin görüntü ve ses karışımından büyülenmiş ve hoşnut bir halde kenti dolaşır. Ne var ki Harihar bir hastalığa yakalanıp ölür ve Apu’nun tek başına ayakta kalmaya gücü yetmeyen annesi Sarbojaya (Karuna Bannerjee), oğlunu yeniden taşraya, kayınpederinin evine götürür. Daha büyük bir dünyanın tadını almış olan Apu, içinde büyüdüğü basit köy hayatıyla yetinemeyecek duruma gelmiştir; köyün öğretmeni de onun tutku ve meraklarını teşvik eder. 16 yaşında Kalküta’da öğrenim görmek için bir burs kazanır. Kent yaşamına kendini kaptıran Apu (artık Smaran Ghosal tarafından canlandırılmaktadır) eve çok seyrek ve gönülsüzce döner.

Çok da uzak olmayan bir gelecekte, kitleler yepyeni ve sert bir sporu izlemek için arenaları doldurmaktadır. Patenler ve motorsikletler kullanılarak oynanan bu sporun yıldızları Jonathan Cross (Chris Klein) Marcus Ridley (LL Cool J) ve Aurora (Rebecca) adlı güzel bir kadındır. Zaten tehlikelerle dolu olan oyun, takımın sahibi Petrovich'in (Jean Reno) çıkar kaygılarından dolayı tamamen ölümcül hale gelmiştir.

The best of Led Zeppelin's legendary 1973 appearances at Madison Square Garden. Interspersed throughout the concert footage are behind-the-scenes moments with the band. The Song Remains the Same is Led Zeppelin at Madison Square Garden in NYC concert footage colorfully enhanced by sequences which are supposed to reflect each band member's individual fantasies and hallucinations. Includes blistering live renditions of "Black Dog," "Dazed and Confused," "Stairway to Heaven," "Whole Lotta Love," "The Song Remains the Same," and "Rain Song" among others.

Hüsrana uğramış işsiz bir öğretmen olan Charlie Wood (David Schwimmer), hayattan öç almak için tutarsız Gus Dickinson (Simon Pegg) ve eski güzellik abidesi, yeni dolandırıcı Josie McBroom (Alice Eve) ile bir şantaj olayına karışır. Bu kadersiz üçlü için olaylar kötüye gittikçe, ortaya eğlenceli bir suç komedisi çıkıyor. Soluk kesen kurgusu, muhteşem müzikleri de "Kocaman Bir Hiç" eğlenceli bir kara komedi.

'Cube'ün yönetmeninden, insanı kendi tuhaf belirsizlik ve paranoya dünyasına çekerek avuçlarının içine alan, zeki bir bilim-kurgu gerilim filmi.

Tüm dünyanın yönetimini ele geçirmiş olan Exor adlı dev şirket gezegenler arası bir koloniyi yönetmektedir. Biyogenetik deneylerle yarattığı mutasyon geçirmiş dev yaratıkları, artan insan popülasyonunu engellemek ve isyanları bastırmak için asker olarak kullanan şirketin pilotu Kane Sommerville ise geçmişte yaptığı hatalardan dolayı sürgüne gönderilmiştir. Ancak küresel kriz nedeniyle Exor’un bazı gezegenlerde nüfusu yok etmeyi planladığını öğrenir ve gezegenin başkentinde yaşayan 11 yaşındaki kızını kurtarmak için harekete geçer. Esrarengiz bir geçmişe sahip hapishane kaçağı Sy Lombrok’la güçlerini birleştiren Kane'in insanlığı kurtarmak için sadece 22 saati vardır.

1920. yeni bir başlangıç ve Amerikan rüyası arayışında olan Ewa Cybulski ve kız kardeşi Magda Polonya’da New York’a doğru yola çıkarlar. Ellis Adası’na vardıklarına, doktorlar Magda’nın hasta olduğunu fark ederler ve iki kadın birbirinden ayrılır. Ewa Manhattan’ın sokaklarını keşfetmeye başlamışken, kız kardeşi karantina altına alınır. Yalnız başına kalan, gidecek hiçbir yeri olmayan ve Magda ile yeniden bir araya gelmek isteyen Ewa Bruno’nun tuzağına düşer. Bruno Ewa’yı fahişeliğe zorlayan büyüleyici görünen ama kötü kalpli bir adamdır. Bir gün Ewa Bruno’nun kuzeni sihirbaz Orlanda karşılaşır. Orlando Ewa’nın ayağını yerden keser ve kendisini içinde bulduğu kabustan kaçması için tek şansı olur...

Jack Putter, bugün kendini komik hissediyor. Gününü 25 saat yaşayan bu hastalık hastası için hiçbirşey yeni değildi. Ama yeni olan bir şey vardı. Jack birşeyler duyuyordu. "Bana sahip oluyorlar" diye ağlıyordu. Jack birşeyler duyuyordu. ‘Jack’in duyduğu ses Tuck Pendleton’a aitti. Gizli bir minyatürleşme projesi yolunda gitmemiş ve yanlışlıkla Jack’in içine enjekte edilmiştir.

Frank Bannister karısını bir kazada kaybettikten sonra ruhlarla iletişim kurmaya başlar. Bannister bu süreçte üç ruhla iyi dost olur. Sosyal yaşamdan uzaklaşan ve mimarlık mesleğinden ayrılan Bannister, evinde karısı ile birlikte hayalini kurduğu evi tasarlamaktadır. Para kazanmak için çalışması gerektiğinde ise, yeni yeteneğini nakite dönüştürmeyi becerir. Bannister artık hayalet avcısı olmuştur. Ancak o bölgede ruhlarla iletişime geçme yeteneğine sahip tek kişi Bannister değildir. Ortaya çıkan tuhaf olaylar bazı kötü niyetli kişilerin de ruhlar alemine uzanabildiklerini göstermektedir.

Bir insan zihnini başarılı bir şekilde bilgisayara aktarabilmenin eşiğindeki adamın dünyası, ailesinin hayatını kaybettiği bir trafik kazası ile altüst olur. Onları diriltmek için çaresizce uğraşan Foster, ailesinin klonlarını yaratmak için meslektaşı Ed Whittle ile çalışmaya başlar. Ancak kaybettiği 4 kişilik ailesinden yalnızca 3 kişiyi geri getirebilme şansı olduğunu anladığında büyük bir karar vermek zorunda kalacaktır...

Yakın bir gelecekte insanların gözlerine yerleştirilen bir alet sayesinde artık suç diye bir şey kalmamıştı ve eğer birisi suç işlerse, suç işleyen kişi artık işlediği suçu saklayamıyordu. Fakat bu yeni teknolojik alet sadece insanların işledikleri suçları değil onların yaşadığı her anı kayıt ediyordu. Bu yüzden de artık insan mahremiyeti diye bir şey kalmamıştı. Her ne kadar suç ile savaşta büyük bir başarı elde edilse de bir anda artan cinayetler ve bir türlü bulunamayan bir seri katil bu yeni düzeni tehdit etmeye başlamıştı. Bunun üzerine işinde deneyimli olan dedektif Sal bu gizemli davanın başına getirildi. Sal kısa bir süre içinde tüm bu cinayetler ile bağlantısı olduğunu düşündüğü bir kadını tespit etti. Ancak kadının ne bir kaydı, ne bir kimliği ne de bir ismi bulunamıyordu...Hikaye burada başlamaktadır.