Two New York film editors balance their personal relationships while reworking a movie in crisis.

Here’s an interesting and extremely rare documentary from 1989, which features legendary producer and multimedia artist Brian Eno discussing his process and his thoughts on music in general.

A teenage boy is gunned down outside a nightclub and a young girl dies in a hit and run in two seemingly unrelated deaths. Deeva Jani, returns home to clear her brother Vipon of the shooting and soon discovers a much deeper conspiracy.

The personal odysseys of some of the most influential advertising visionaries of all time and the stories behind their campaigns.

When teenage Molly Hartley moves to a new town, she's haunted by terrifying visions that may have to do with dark secrets from her past. Something evil lurks just beneath the lush surfaces of her private-school world, and it holds the rights to her very soul. On the eve of her 18th birthday, Molly is about to discover the truth of just who or what she is destined to become.

Susie-x ve El Superbeasto nun maceralarını anlatan ve Rob Zombie tarafından yazılıp çizilen korku çizgi romanın sinemaya anime olarak aktarılmış hali..

The Cyrano Agency is a dating agency which helps people who can't date to have a love life. The agency staff try helping their clients without being noticed. The agency's representatives Byeong-hoon and Min-yeong are giving their best to pair up their client, Sang-yong, with his love interest named Hee-joong. But when Byeong-hun sees Hee-joong's profile, he begins to doubt their abilities. Will "Cyrano Agency" succeed in their mission?

An unemployed construction worker heading out west stops at a remote farm in the desert to get water when his car overheats. The farm is being worked by a group of East European Catholic nuns, headed by the strict mother superior, who believes the man has been sent by God to build a much needed church in the desert.

Star Trek'ün Bay Spock'ın yanı sıra oğlu Adam Nimoy tarafından yazılmış ve yönetilen Leonard Nimoy, neredeyse elli yıldır Bay Spock'ı canlandıran oyuncu hakkında bir belgesel film.

Dinozorlar tarafından "Hazine Günü" olarak bilinen bir günde, Bron Gizemli Ötesi'ne sıkıştı. Bu olay, genç Longneck'i, arkadaşlarını babasını kurtarmak için Yangın Dağı'na götürmeye çağırıyor. Yol boyunca bir Flyer ile sevişirler.

Şili içerisindeki bir seyahattekaba bir Amerikan gurbetçi Jamie (Michael Cera) ve üç Şilili kardeş, ödüllü San Pedro kaktüsü ve onun zengin halüsinasyon vaadini bulmak için plan yaparlar. ancak bir önceki geceden kalma olan Jamie, özgür ruhlu arkadaşı American’ı (Gaby Hoffmann) davet eder; bu adamın pervasızlığı düşündüklerinden çok daha büyük bir maceraya sürükler...

Birkaç İngiliz turist, İspanya'nın Akdeniz kıyısındaki Almanzora adasına vardıklarında, küçük bir balıkçı köyünde hiç yetişkin olmadığını, sadece onlara bakan ve gizemli bir şekilde gülümseyen birkaç çocuk olduğunu keşfederler.

Tokyo'da yaşayan yalnız bir kadın olan Kumiko, seyrettiği bir filmde gördüğü gömülüp kaybolmuş paranın gerçekten varolduğuna inanmıştır. Acemice çizilmiş bir harita ve amatörce hazırlıklarıyla çıktığı yolculuk, onun Tokyo'dan çıkıp Minnesota'nın el değmemiş doğasına kadar gitmesine neden olacaktır.

Başrolde "Yüzüklerin Efendisi"nin Gollum'u Andy Serkis'in rol aldığı film, gerçek bir suç hikayesine dayanıyor 19 yüzyıl Edinburgh'unda yaşayan William Burke ve William Hare geçinmek için çok farklı bir yol bulmuşlardır: Mezarları soyup, çaldıkları cesetleri tıp okuluna kadavra olarak satmaktadırlar! Ancak ceset bulma çabaları, başlarına olmadık işler açacaktır...

Erkek kardeşinin ölümünün ardından bir yıl boyunca duygusal bunalımlarda kaybolan Jack (Mark Duplass) en yakın arkadaşı Iris (Emily Blunt)'in teklifi üzerine onun ailesinin uzak bir adadaki yazlığına kendini toparlamak üzere gider... Eve gelir gelmez farkeder ki Iris'in kızkardeşi Hannah (Rosemarie DeWitt) da aynı fikirle eve gelmiştir... İkili akşam tuhaf bir durumda kalırlar. Iris'in ertesi günkü habersiz ziyareti işleri daha da karıştırır...

26 yaşındaki Karl Marx, eşi Jenny ile birlikte sürgün yoluna düşer. Marx 1844 yılında Paris’te bir sanayicinin oğlu olarak Britanya işçi sınıfının acılı doğumunu araştırmış Friedrich Engels ile tanışır. Gösterişli kıyafetler giymeyi seven Engels, Karl Marx’ın yeni dünya görüşündeki eksik parçayı tamamlar. Birlikte sansür, polis baskısı, isyanlar ve siyasi kalkışmalar arasında modern çağ boyunca gelişecek olan işçi hareketine önderlik edeceklerdir.

Addison (Eric Bana) ile kız kardeşi Lisa (Olivia Wilde) yanlış giden bir kumarhane soygunundan kaçmaktadır. Aralarından biri ve bir polis bir araba kazası sonucu ölünce, ayrılır ve çok kötü koşulllar altında Kanada sınırına varmaya çalışırlar. Addison ülkeyi geçerken kargaşa yaratırken, Liza eski boksör Jay (Charlie Hunnam) tarafından annesi (Sissy Spacek) ve emekli şerif babasıyla (Kris Kristofferson)Şükran Günü’nü geçirmeye zorlanır. İşte kardeşler bu şekilde aile bağlarının sınırlarını zorlayan heyecan verici bir durum içinde tekrar bir araya gelirler...

Hayata tutunmaya çalışan dört intihara eğilimli insandan bahsediyor. Filmin başından sonunun ne olacağını bilmenize rağmen izlemekten kendinizi alamıyorsunuz...

New Orleanslı asi ruhlu gençler Lula ve Sailor birbirlerine çılgınca aşıktır. Lula'nın dengesiz annesi, nefret ettiği Sailor'ın üstüne belalı bir tipi salar. Sailor biraz amacını aşan bir şekilde istemeden adamın canını aldığında hapsi boylar. Genç adam bir gün şartlı salıverilir ve kendisini onca zaman beklemiş olan Lula ile birlikte Kaliforniya'ya doğru yola çıkarlar. Lula'nın annesi bu kez peşlerine bir özel dedektif ve bir de kiralık katil saladursun, genç aşıklar, birbirlerini ve Amerika'nın garipliklerini keşfedecekleri bir yolculuğu yaşarlar. Hayatı kaba saba çizgileriyle, televizyondan ve filmlerden öğrendiğini sanan bir kuşağın gözünden epeyce sert ve kimi zaman sürrealist bir yolcuğuluğa çıkarıyor bizi David Lynch. Yönetmenin, popülerliğinin zirvesindeyken gerçekleştirdiği bu dört dörtlük filmine Nicolas Cage ve Laura Dern uyumunun katkısı tartışılmaz...

52 yaşında bir İngiliz edebiyatı profesörü olan George Falconer (Colin Firth), yaşamını 16 yıldır birlikte paylaştığı hayat arkadaşı Jim'i (Matthew Goode) trafik kazasında kaybetmiştir. Onun ölümünün ardından George hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir. Geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan George'un en iyi arkadaşı, kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel Charley'dir (Julianne Moore). Hayatı sorgulayan George gün boyunca etrafında gelişen olayları izler, yeni insanlarla karşılaşır ve günün sonunda anı yaşamanın anlamına varır.