Aynı adlı ödüllü romandan uyarlama olan "Vahşi Zarafet"te, Bakelite plastik firmasının veliahtı Brooks Baekeland ile evli olan Barbara Daly (Julianne Moore)nin hikayesi anlatılmakta. Kızıl saçlı, alımlı ve karizmatikbu kadın, kocasının şaşaalı ve asil hayatına hiçbir zaman tam olarak uyum sağlayamamıştır. Aralarındaki bu dengesizliğe bir de çocuk sahibi olmaları eklenince ilişkileri iyiden iyiye sarsılır. Oğulları Tony (Eddie Redmaine), babasının gözüne girmeyi hiçbir zaman başaramamıştır. Babasıyla arasındaki aşılmaz mesafe, Tony'yi gittikçe annesine yaklaştırır. Bu yakınlaşma aynı zamanda bir trajedinin de doğuşu olacaktır. Bu aile trajedisinin yanı sıra Baekeland'ların "parıldayan" yaşamları ardındaki toplumsal farklara da şahit oluyoruz. "Vahşi Zarafet", bir ailenin yükselişi ve dibe vuruşunu arka planına New York, Paris, Cadaques, Mallorca ve Londra gibi efsane güzellikteki mekanları alarak anlatmaktadır.

“The DNA Hacker Chronicles” çizgi romanından uyarlanmıştır.Fütüristik dünyada, Michelle her gün DNA korsanları ile mücadele etmektedir. DNA korsanları, insanların vücutlarının içine girerek onları öldürmektedir. Michelle aslında avcıdır. Geçmişindeki şeytanlarla savaşmakla beraber erkek kardeşi, Jackie’yi beladan uzak tutmaya çalışmaktadır. Jackie bir hırsızlık suçuna karışınca kendini bir anda DNA korsanlarının ve çete savaşlarının ortasında bulur. Kendisine ilk defa saygı gösterildiğini düşünür ve yer altı dünyasının parçası olmaya başlar. Buradan kurtulmasını sağlayacak tek kişi de ablası Michelle’dir.

On June 26, 1975, during a period of high tensions on the Pine Ridge reservation in South Dakota, two FBI agents were killed in a shootout with a group of Indians. Although several men were charged with killing the agents, only one, Leonard Peltier, was found guilty. This film describes the events surrounding the shootout and suggests that Peltier was unjustly convicted.

Orjinal ismi "la cerise sur le gateau" olup çevirisi Krema Üzerine Pasta dır. filmin konusu Erkeklere güvenmek istemeyen ve birisine bağlanmak konusunda ciddi sıkıntılar yaşayan Amanda'nın hayatı filmde sunulan Amanda herhangi hoşlanabilceği bir erkekle tanıştığında onu bırakmak için çeşitli bahaneler ileri sürüp ilişkiyi sonlandırmaktadır ta ki en yakın arkadaşlarının partisine davet edilip burada evli bir erkekle tanışıncaya kadar

"Inflatable" is a raucous, poignant and ultimately uplifting show that received five star reviews from Melbourne to Edinburgh, and played to sold out audiences across the UK. Adam discusses the intricacies of sign language, the politeness of the Dutch, prostate awareness, what it feels like to have an "old man rant" and the joy of seeing the Paralympics live. Of course, no Adam Hills show is complete without including members of the audience, so you'll also see an impromptu boyband, a sex toy goody bag and much more. Let Adam Hills inflate you with this riotous live show. Joyous. Uplifting. Inflatable.

Küçük Yuji'nin annesi Mio, ölmeden önce Yuji'ye, yağmur mevsimi geldiğinde geri döneceğine söz vermiştir. Bir hafta sonu, ormana yürüyüşe çıkan baba oğul Mio ile karşılaşır. Mio, söylediği gibi dönmüştür. Fakat ne kimliğini, ne oğlu Yuji'yi ne de eşi Takumi'yi hatırlamamaktadır. Takumi ve Yuji'nin Mio'ya kendilerini hatırlatmak, hasret gidermek, "keşke şimdi burada olsaydı"lı cümlelerini gerçekleştirmek için yağmur mevsimi dinene kadar vakitleri vardır

Donald (Josh Hartnett) ve Isabelle (Radha Mitchell) ender görülen bir otizm olan Asperger Sendromlu iki gençtir. Taksi şoförlüğü yapan Donald, bir hasta buluşmasında Isabelle´le tanışır. Daha ilk buluşmalarında gerçek dünyadan ne kadar farklı dünyalarda yaşadıkları ortaya çıkacaktır.

1943 Berlin'i, akıllı ve cesur bir Yahudi kadın olan Felice sahte bir isimle hayatını sürdürmekte olup aynı zamanda gizli bir örgüte üyedir. Lilly ise kendini bir yandan 4 çocuğuna adamış bir anne öte yandan bir Nazi subayının sadakatsiz eşidir. Bir süre sonra aradığı sevgiyi Felice ile aralarında alevlenen tutkulu bir aşkta bulacaktır. Öte yandan Gestapo da Felice'in peşindedir ve 1944'ün ağustosunda bir gün Lilly'nin dairesinde ortaya çıkacaktır.

A young woman is catapulted into pop stardom, with her already-famous DJ boyfriend calling the shots.

Marina Abramovic yaklaşık kırk yıldır sanatı yeniden tanımlıyor ve kendi bedenini bir araç olarak kullanıp, meydan okuyan, şok eden ve düşündüren performanslar sergiliyor. 1995 İstanbul Bienali’nin de katılımcılarından biri olan sanatçı, günümüzün en etkili ve tartışmalı sanatçıları arasında yer alıyor. Bu belgeselde Marina’nın, New York’taki Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) gerçekleştirilecek retrospektifine hazırlanma sürecini izlerken, MoMA’da bir sandalyede hareketsiz olarak 736 saat boyunca oturduğu performansının da dahil olduğu gösterisinin üç aylık dönemine de şahit oluyoruz.

Rachel is a rambunctious girl from a polygamist colony in southern Utah. On Rachel’s 15th birthday, she finds a forbidden cassette tape. Having never seen anything like it before, Rachel plays the cassette tape, and finds glorious rock & roll thereupon. Weeks later, Rachel realizes a miracle has occurred - and the cassette tape must have something to do with it. She leaves her family and runs away to the closest city: Las Vegas. There she searches for the singer of the band on the cassette tape.

Karısından yeni boşanmış, hayat boyu kaybetmeye mahkûm John, bir partide gayet hoş, seksi Molly’yle tanışır. İşler iyi gider, sonra Molly’nin 21 yaşındaki oğlu, filme adını veren Cyrus, sahneye çıkar. Ana-oğul arasında öyle sıkı bir ilişki vardır ki John epey rahatsız olur, ama ikisi arasında kendine bir yer açmak için mücadeleyi elden bırakmaz.

Telekinezi güçleri olan Ellie adlı bir kızın yaptığı hatadan dolayı hücreye kapatılır. Üzerinde psikolojik bir tedavi uygulamaya çalışan bir grup görevli (Ordu'dan) kişi kıza yardım etmeye çalışır ancak bu girişimleri hiç başarılı olmaz. Ancak aralarında bulunan Olivia adlı kadın üniversiteden tanıdığı Dr.Fonda onun son çaresidir. Kesin olarak işe yarayıp yaramayacağını bilmese de Ellie'nin gerçekleri itiraf etmesini ister. Bu da Dr.Fonda'dan geçtiğini düşünüyordur. Böylelikle Dr.Fonda işi kabul eder. Sadece iki günü vardır. Eğer Ellie, Dr.Fonda ile bağ kuramazsa başına gelecekleri tahmin ediyor ama diğerlerine nasıl vermediyse Dr. Fonda'ya da aynı şekilde cevap verecektir. Acaba bu uğurda yapılan mücadelenin galibi Dr.Fonda mı? Yoksa Ellie'mi olacak?

Ivana Cornejo is just getting used to being single again after her divorce three years ago. After an exasperating call from her ex-husband, she throws her cell phone away. Fortunately, the man who finds it calls her to return it, and to her amusement they have an instant rapport. The man on the other end of the phone is León Godoy, a renowned architect with a charming voice and a charismatic personality. They schedule a date so that he can return the cell phone. When León arrives, Ivana is surprised: he is everything she had imagined, except for one unexpected and startling detail... he’s only 4'5" tall.

Joe Tyler, dünyanın en sıkıcı işlerinden birini yapmaktadır. Çalıştığı şirket, her türlü yasal evrakın iş adamlarından mafyaya kadar çeşit çeşit insana ulaşmasını sağlamaktadır. Joe'nun son işi, Texas'lı zengin bir sığır tüccarının karısına boşanma evraklarını teslim etmektir. Ancak Sara Moore, evrakları getiren Joe'ya gönlünü kaptırır ve ikili, güzel kadının hakkı olan tazminatı alabilmesi için kocasıyla uğraşmaya başlarlar.

Will, Emma'ya aşık olmuştur. Ancak önüne çıkan bir sürü engel Emma'ya ulaşmasını engeller. Çocukken çok iyi arkadaş olan Will ve Emma'nın yolu yıllar sonra kesişir. Ne var ki, Emma'nın kıskanç eski sevgilisi araya girecek ve Willl'i Emma'dan uzaklaştırmak için genç adamın üstüne bir cinayet yıkacaktır.

Guido and Antonia are a young couple with opposed characters and backgrounds. He works a night job as a doorman, while she works all day in a car rental service. This is the story of what happens when they decide to have a child.

Billie Eilish Disney+ lansmanını "Happier Than Ever: Los Angeles'a bir Aşk Mektubu" filmi ile yapıyor. FINNEAS’ın, Gustavo Dudamel'in yönettiği Los Angeles Çocuk Korosu ile Los Angeles Filarmoni Orkestrası’nın ve Romero Lubambo’nun eşlik ettiği konserde, Eilish, "Happier Than Ever" albümündeki her şarkıyı söylüyor. Filmin yönetmenliğini Eilish, Robert Rodriguez ve Patrick Osborne yapıyor.

Mısır’da İsmailiye’deyiz. 1910’lu yıllar. Darbukanın sesine dayanamayan çocuk sokağa çıkıp kendini darbukanın ritmine bırakıyor. Aynı çocuk büyüdüğü zaman ailesiyle Monako’ya taşınacak ve Sporting’de prova yapan Frank Sinatra’yı seyredecek. Bu genç adam hiç durmayıp devamlı yükselecek. Yaptığı müzik 1 numara olsa da, hayranları ve genç kadınlar peşini bırakmasa da hiçbir şey onun için yeterli olmayacak. Yeni müziklerin peşinden gidecek, herkesten çok, ölürcesine çalışacak ve kimsenin kendisini sevmesine izin vermeyecek. Florent Emillio Siri’nin iki buçuk saat süren filmini Mart ayında seyrettim. ‘Cloclo’ 20. yüzyılda Fransız müziğine damgasını vuran Claude François’nın lakabı, hayatı, filmi. Aylar sonra filmi konuşmamın sebebiyse, unutulmaz bir performansla Claude François olan oyuncu Jeremie Renier. Belçikalı oyuncunun başarısıyla ‘Comme d’Habitude’, ‘Cette Annee-La’, ‘Magnolias For Ever’ ve ‘Alexandrie Alexandra’ şarkıları 2012’de yeniden hayat buluyor.

Wedding Crashers’ın yapımcısının son filmi Hit and Run pek de sağlam bir geçmişe sahip olmayan iyi kalpli Charlie Bronson’ın (Dax Shepard) hikayesini anlatıyor. Bronson hayatta insanın karşısına bir kez çıkabilecek bir fırsatı kaçırmaması için nişanlısını (Kristen Bell) Los Angeles’a ulaştırma amacıyla tanık koruma programından kaçarak her şeyi riske atar. Nişanlısıyla çıktığı yolculuk federaller tarafından kovalanmaya başladıklarında karmaşık ve Charlie’nin eski dostları/ yeni çete üyeleriyle karşılaştıklarında ise tehlikeli bir hal alır.