Yonkers Joe tells the story of a dice hustler whose determination to make one last grab for a big score in Vegas is complicated by the reappearance of his estranged, mentally challenged son into his life.

In a story fueled by rhythm and blues, a young boy's life is shaped by love and the stories of a cast of characters in the boarding house where he lives in 1960s Lackawanna, New York.

The good guys win out in this sweet tale about a young orphan who is abused for much of her life but who eventually finds happiness when she marries an honest man who extricates her from her situation.

Set in the late 1960s, the film explores the issues of immigration, community values and family devotion through the eyes of a young girl, Lucia, who is left behind with her grandmother while her parents emigrate to France to find work. Lucia pains to be with her family as she struggles to learn her role in the tiny, traditional village under the watchful guidance of her stern grandmother.

Yakışıklı, sert bakışlı, karşısındakileri kolayca etkileyen ve askerlikle ilgisi olmadığı halde subay kılığında dolaşarak hırsızlık yapan Toylan, bir rastlantı sonucu genç ve güzel bir dul olan Katya ile karşılaşır. Çok geçmeden Tolyan ile birlikte yaşamaya başlayan Katya, ona olan aşkı yüzünden yaptıklarına katlanmak ve bazen de suç ortaklığı yapmak zorunda kalır. Küçük Sanya ise zoraki bir 'baba' olarak karşısına çıkan Tolyan'dan şiddeti, kaba kuvveti ve korkutmayı öğrenir. Böylece Sanya, Tolyan'a karşı hayranlık ve nefreti birlikte hisseder.

Erotik film yazarı bir baba. Eşcinsel bir çocugu. Kırklı yaşlarında bir karısı ve onun yaşlı babası ve çevresinde gelişen olayları konu alan film.

Jo bir süpermarket işinde çıkmaza girmiş durumdayken diger arkadaşları da farklı farklı maceralar içersindedirler; Cassandra (Egerton) internette tanıştığı arkadaşıyla görüşmek için New York’a gelmiştir, Kerrys (Warren-Markland) feminist bir grubun savunuculugunu yapmaktadır, Shannon (Lovibond) ise yaratıcısıyla bulaşabilmek için tek yönlü bir seyehate çıkmıştır...

ONDINE lirik ve modern bir masal.. Syracuse (Colin Farrell), İrlanda’lı bir balıkçıdır. Bir gün ağlarına takılan güzel ve gizemli bir kadınla (Alicja Bachleda) hayatı değişir. Küçük kızı Annie (Alison Barry) bu kadının büyülü bir varlık olduğuna inanmaktadır. Syracuse ise bu güzel kadına umutsuzca aşık olmuştur. Tüm masallarda olduğu gibi mutluluk ve karanlık bu hikayede yanyana gitmektedir.

John Berlin, Kuzey Kaliforniya'daki küçük bir kasabada korkunç bir cinayetler zincirini çözmek için görevlendirilmiştir. Polis dosyalarında, kimlikleri belirlenemediği için "Jennifer" kod adıyla anılan sekiz kör kadının öldürüldüğü bu cinayetler kasabaya dehşet saçmaktadır. John bir yandan bir sonraki kurban olduğu düşünülen Helena Robinson'u korumaya çalışırken bir yandan da katilin izini sürmeye başlar...

Hemen ilk filmin son olaylarından sonra, Azumi ve onun kalan diğer arkadaşı suikast yaptığı bir savaş lordunun adamları tarafından avlanır. Kurtularak, özgürlük dövüşçülerinin bir grubuna katılmalıdır ve kalan savaş lordunu öldürmelidir. Japonya'ya barışı getirmelidir.

Göle gelen kampçıların çoğunun teker teker ölmesiyle birlikte biyolog Nathan Bickerman (Colin Ferguson) doyumsuz bir yaratığın varlığından şüphelenmeye başlar. Bu arada av rehberi (Yancy Butler) de yola çıkmıştır. Ölenlerin sayısı arttıkça, yerel polis durumu açığa vurmamak ve turistlerin ziyaretlere devam etmelerini sağlamak için elinden geleni yapar. Bu dehşet verici, yırtıcı gerçek ortaya çıkarken, bu soğukkanlı katillerin bir sonraki kurbanı kim olacaktır?

Film karlı ormanlar içersinde bir adamı yaraladıktan sonra takip eden bir grup insan görüntüleri ile başlar. Yaklaşık bir saati geçen süresince takip eilen Gideon'un, Carver ve adamlarınca neden takip edildiği konusunda bir ipucu yoktur. Gideon bu takip süresince yaralanmasına karşın nice badireler de atlatarak kaçmayı bilir. Bu arada Carver'ın adamlarını da eksiltmekten geri kalmaz. Amansız takip bir demiryolu şantiyesinde Gideon'un şantiyenin adamlarınca esir alınması ile son bulacak gibidir ancak Gideon buradan da ustalıkla kurtularak kolay lokma olmadığını belli eder.

Casey Stein bir soyguna bulaşır ve işleri ters gider. Kötü giden soygunun ardından acımasız bir çetenin lideri olan Hagend’an kaçmaya başlayan Casey Stein’ın eski patronu, uyuşturucu satıcısı Geran’ı aramak dışında bir çaresi kalmamıştır. Ancak Casey’nin başı daha da büyük bir belaya girer. Hayatının aşkı Juliette’i, Hagen tehdidinden korumaya ve en kısa sürede hayatını kurtarmaya çalışırken kendini bir otobanda esaslı bir kovalamacanın içerisinde bulur.

Şiddetli bir tanışmadan sonra dolandırıcı olan Tang efsanevi eşkıya Pocky Zhang'e çekici bir teklifte bulunur. Tang, Pocky Zhang'e Goose Town'ın valiliğini ve hayatında göremeyeceği kadar para teklif eder. Fakat ikili Goose Town'ın acımasız ve bir o kadar da zengin Master Huang tarafından yönetildiğinin farkında değildir.

Frank yakın zamanda eşini kaybetmiş ve çocuklarıyla yalnız kalmış bir aile babasıdır. Bu yalnızlığın ve yaptığı yanlışların ardından çocuklarının aileden bir bir kopmasına seyirci kalan Frank, aradan geçen yılların sonunda ailesini tekrar bir araya toplamak için bir yolculuğa çıkar.

Çin Falı, çok sevdiğimiz Jackie Chan tarafından yazılıp yönetilmiş olan Hong Kong / Çin ortak yapımı bir film. Başrollerde Jackie Chan’in bizzat kendisinden başka Oliver Platt, Caitlin Dechelle, Steven Dasz, Kenny G (evet, evet, o bildiğiniz Kenny G), Andrew Dasz ve Alaa Safi var. Konusu çok kısa olarak şöyle; “Asian Hawk (Jackie Chan) dünyayı kurtarmak için Çin Burcu’nu simgeleyen bronzdan yapılmış 12 adet hayvan başının peşine düşer.” Chinese Zodiac, 58 yaşındaki Jackie Chan’in rol aldığı son aksiyon filmi olacakmış. Chan yaptığı açıklamada sebep olarak yaş, güvenlik ve aile ana başlıkları altında toplanabilecek faktörleri sıralamış. 5 farklı ülkede toplam 10 şehirde yapılan çekimler yaklaşık bir yıl, hazırlık aşaması ise yedi yıl sürmüş. Jackie Chan, Chinese Zodiac’de dövüş kareografı, yazar, yönetmen, yapımcı ve oyuncu olarak görev almış. Yani kısaca filmin her şeyi diyebiliriz. Chan’in bu film için ‘kariyerimin en önemli projesi’ demesi boşuna değil...

Roger istediği her şeye sahip gibidir; fakat olması gerekenden daha büyük bir lüks içinde yaşamaktadır. Bunu devam ettirebilmek için ikinci iş olarak sanat eseri hırsızlığı yapmaktadır. Bir galeri açılışında tanıştığı Clas, bir iş için aradığı mükemmel aday olmanın yanı sıra çok değerli bir tablonun da sahibidir. Roger fırsatı hemen değerlendirmek ister ve en büyük vurgununu planlamaya başlar.

14-20 Ağustos 1971 tarihlerinde Stanford Üniversitesi’ndeki psikoloji bilim dalı öğretim görevlisi Philip Zimbardo, bir deney yapmaya karar verir. 24 erkek öğrenciden oluşan bir grubu, mahkumlar ve gardiyanlar olacak şekilde ikiye ayırıp onları üniversite binasının bodrum katında oluşturdukları bir hapishane simülasyonunda bir haftaya yakın süre “rollerinin” içine bırakır. Deneyin sonuçları dünyayı şok ettiği gibi, Abu Ghraib Hapishanesi’nde yaşanan insanlık dışı işkencelerin de ortaya çıkması ve daha sonra değerlendirilip incelenmesinde büyük rol oynar.

Teksas'ın ücra bir kasabasında bar işletmeciliği yapan Julian Marty, karısı Abby'nin kendisini aldattığını düşünmektedir. Kiraladığı özel dedektifin çektiği fotoğraflar, bu şüphelerini haklı çıkarır. Abby'nin evi terk ederek barda çalışan Ray'in yanına yerleşmesi ile iki adamın arasında, kimin galip geleceği son âna kadar belli olmayan bir mücadele başlayacaktır.