1957 yılında, Paris'teyiz. Henüz 21 yaşında olan üstün yetenekli tasarımcı Yves Saint Laurent, moda gurusu Christian Dior'un sağ koludur. Christian Dior ansızın hayatını kaybettikten sonra işlerin başına geçen Saint Laurent, ilk tasarımını hazırladıktan sonra ünü tüm hızıyla yayılmaya başlar. Artık moda dünyasının yükselen yıldızıdır. Bir moda şovu sırasında ise Pierre Bergé ile karşılaştığında ise hayatını tamamen değiştirecek bir ilişkiye adım atmış olur. Birbirlerine aşık olan ikili, iş hayatında da birlikte hareket etmeye başlarlar. Üç yıl sonra ise kendi markasını, Yves Saint Laurent'i yaratmış olur. Ne varki Yves Saint Laurent'in yaratıcılığı hem özel hayatını hem de iş yaşamını etkiler hale gelir.

Moda dergisi editörü güzel ve hırslı Alice yakında genel yayın yönetmeni olmanın hayalini kurmaktadır ancak çok fazla rakibi vardır. Kariyeri yüzünden yıllarca aşk hayatını ihmal etmiştir. Bir gün uçakta bir öğrenci olan Bathazar ile tanışır. Bathazar Alice'den çok etkilenir, Alice de onunla bir kez buluşmak zorunda kalır. Alice'in patronu ilişki yaşadıklarını sanarak, eski kafalı bulduğu Alice'in kendinden genç biriyle beraber olmasından olumlu yönde etkilenir. Terfi için patronuna gerçeği bir türlü anlatamayan Alice, oyunu devam ettirmeye karar verir. Ancak oyun olarak başlayan aşk artık Alice'e çok yakındır.

Primo is an ordinary middle-class youngster studying for his baccalaureate, who gets side-tracked when he falls in love with a rich girl. They soon learn they have to deal with her condescending friends who look down upon this upstart.

Bir apartman dairesinde kendisi ve ömür boyu arkadaşları için kirayı ödeyen genç bir adam, parasız kalır ve faturalarını ödemek için marihuana satmaya başlar.

Mısır’da İsmailiye’deyiz. 1910’lu yıllar. Darbukanın sesine dayanamayan çocuk sokağa çıkıp kendini darbukanın ritmine bırakıyor. Aynı çocuk büyüdüğü zaman ailesiyle Monako’ya taşınacak ve Sporting’de prova yapan Frank Sinatra’yı seyredecek. Bu genç adam hiç durmayıp devamlı yükselecek. Yaptığı müzik 1 numara olsa da, hayranları ve genç kadınlar peşini bırakmasa da hiçbir şey onun için yeterli olmayacak. Yeni müziklerin peşinden gidecek, herkesten çok, ölürcesine çalışacak ve kimsenin kendisini sevmesine izin vermeyecek. Florent Emillio Siri’nin iki buçuk saat süren filmini Mart ayında seyrettim. ‘Cloclo’ 20. yüzyılda Fransız müziğine damgasını vuran Claude François’nın lakabı, hayatı, filmi. Aylar sonra filmi konuşmamın sebebiyse, unutulmaz bir performansla Claude François olan oyuncu Jeremie Renier. Belçikalı oyuncunun başarısıyla ‘Comme d’Habitude’, ‘Cette Annee-La’, ‘Magnolias For Ever’ ve ‘Alexandrie Alexandra’ şarkıları 2012’de yeniden hayat buluyor.

After a violent car crash, Marilyn must take care of her man, who suffers from severe head trauma.

Sıkıcı hayatından bıkan bir emlakçı, zamanla insanlarla tanışırken farklı kimliklere bürünür…Başrollerinde, ‘Amelie’ ve ‘Munich’ gibi filmlerden de hatırladığımız Mathieu Kassovitz’e, Marie Josee Croze ve Eric Caravaca’yı izlediğimiz yapımın yönetmen koltuğunda ise, Matthieu Delaporte oturuyor.

Loïc Le Tallec never really took care of his son. When the latter disappears in a road accident, Loïc is devastated. He has only one idea in mind: to find the one who lives now with the heart of his son. He falls on Hugo, a young man that this brand new heart makes totally unreasonable and uncontrollable. Their meeting promises to be explosive.

Cerise is fourteen years old but she looks twenty. Cerise grew up on the outskirts, but now she's exiled to Ukraine. Cerise wears excessive amounts of makeup, but she still has a little girl's dreams. Cerise doesn't know her father, even though she's going to have to live with him. Cerise has only ever thought about herself and now she finds herself in the middle of a revolution.

After working with the bank for a long time, Julien decides to open a restaurant with his best friend. Unfortunately, when the bank refuses to grant him a loan, he comes up with a plan.

Celestine has a new job as a chambermaid for the quirky M. Monteil, his wife and her father. When the father dies, Celestine decides to quit her job and leave, but when a young girl is raped and murdered, Celestine believes that the Monteils' groundskeeper, Joseph, is guilty, and stays on in order to prove it. She uses her sexuality and the promise of marriage to get Joseph to confess -- but things do not go as planned.

Five long-term pals confront ageing and mortality as they enjoy their last weeks together before taking different paths.

Smart and brazen comedian Iliza Shlesinger shares her unflinchingly honest observations on the differences between men and women. Filled with hashtag-able catch phrases, this is a laugh-out-loud revelation exposing some of women’s best kept - and ugliest - secrets, including truths about first date attire, fantasy break-ups and the tireless pursuit of not being cold while still looking hot.

When an elderly priest died, the people in charge of his diocese discovered that it was a woman. Without anyone suspecting it, she had been practicing her vocation for years. Dismayed, the bishop decided to launch an investigation and asked the chancellor of the diocese to find out how, why and with what complicity such a deception was possible.

Paris, 1984. A group of friends contend with the first outbreak of the AIDS epidemic.

The Girl on the Train is a 2009 French drama film directed by André Téchiné. Jeanne is a young woman, striking but otherwise without qualities. Her mother tries to get her a job in the office of a lawyer, Bleistein, her lover years ago. Jeanne fails the interview but falls into a relationship with Franck, a wrestler whose dreams and claims of being in a legitimate business partnership Jeanne is only too happy to believe. When Franck is arrested, he turns on Jeanne for her naivety; she's stung and seeks attention by making up a story of an attack on a train. Is there any way out for her?

Yann Kerbec sıradan bir hayat süren, otuzlu yaşlarında bir adamdır. Yann bir gün en son lise döneminde görüştüğü çocukluk arkadaşı Thomas'a ulaşmaya karar verir. İki eski dost birlikte yola çıkıp geçmişi yeniden canlandırmaya karar verirler.

Aki isn’t a brave little boy, but he’s dedicated nonetheless to safeguarding his sickly, mute friend Fuyu. They and their little gang live deep underground, in the concrete warrens to which survivors have fled following the eruption of Mt. Fuji. The community is in decline, however, as illness and despair take their toll. Fuyu dreams of the outside world, which he is too frail to ever reach. But what colour is the sky out there?

İdealleri olan ve ailesine oldukça düşkün olan " Maara" ekonomik krizden nasibini alır, öyle ki; babasını görmek için uçağa binmesi gerekir ve uçak biletlerinin çok pahalı olmasından ötürü uçağa binip babasının yanına gidemez. Bu durumu gurur yapan adam, şansının da yaver gitmesi ile bir havayolu şirketi kurar. Ancak bundan sonra ona sıkıntı verecek insanlar ile savaşmak zorunda kalacaktır.

Benoît mutlu ve sakin bir yaşam süren genç bir babadır Özel dedektif olan babası ansızın ortadan kaybolur Böylece Benoît, babasının hakkında şimdiye kadar hiç bilmediği gerçekleri keşfeder Şimdi hayatında ilk kez sakin hayatının dışına çıkacak ve babası için mücadele edecektir...