After Dontre Hamilton, a black, unarmed man diagnosed with schizophrenia, was shot 14 times and killed by police in Milwaukee, his family embarks on a quest for answers, justice and reform as the investigation unfolds.

Jem Cohen's memory-tribute to Jonas Mekas displaces its first-person narration from voice-over to on-screen text. Diaristic New York street imagery from 2015 mingles with the red roses of Lithuania and a 'makeshift memorial' to this beloved figure of the avant-garde.

Peter Rooker Cyrano De Bergerac oyununu sahneleyecek amatör bir tiyatro topluluğunun seçmelerine katılır. Tiyatro deneyimi olmadığı halde oyunun yönetmeni tarafından başrole uygun bulunur.Genç adam amatör ama deneyimli oyuncular olan Michael ve Grace tarafından desteklenir. Sanat dünyasında yeni olan Peter tiyatro dünyasının farklı bir dünya olduğunu kavrasa da burada herkese bir yer olduğunu anlar.

In August, 2014, a video of the public execution of American photojournalist James Foley rippled across the globe. Foley wore an orange jumpsuit as he knelt beside an ISIS militant dressed in black. That image challenged the world to deal with a new face of terror. And it tested one American family. Seen through the lens of filmmaker Brian Oakes, Foley’s close childhood friend, Jim takes us from small-town New England to the adrenaline-fueled front lines of Libya and Syria, where Foley pushed the limits of danger to report on the plight of civilians impacted by war.

A cynical college student and an optimistic tourist, stranded on a bus by a national strike, form an unlikely bond as they decide to hitchhike together to reach their individual destinations, discovering shared lessons and unexpected friendship along the way.

The ocean contains the history of all humanity. The sea holds all the voices of the earth and those that come from outer space. Water receives impetus from the stars and transmits it to living creatures. Water, the longest border in Chile, also holds the secret of two mysterious buttons which were found on its ocean floor. Chile, with its 2,670 miles of coastline and the largest archipelago in the world, presents a supernatural landscape. In it are volcanoes, mountains and glaciers. In it are the voices of the Patagonian Indigenous people, the first English sailors and also those of its political prisoners. Some say that water has memory. This film shows that it also has a voice.

After the India of Varanasi’s boatmen, the American desert of the dropouts, and the Mexico of the killers of drugtrade, Gianfranco Rosi has decided to tell the tale of a part of his own country, roaming and filming for over two years in a minivan on Rome’s giant ring road—the Grande Raccordo Anulare, or GRA—to discover the invisible worlds and possible futures harbored in this area of constant turmoil. Elusive characters and fleeting apparitions emerge from the background of the winding zone: a nobleman from the Piemonte region and his college student daughter sharing a one-room efficiency in a modern apartment building along the GRA.

A portrait of those trying to survive in the war-torn Middle East.

ABD'nin büyük yönetmenlerinden birinin elinden çıkma bu türünün tek örneği başyapıtta, Victor Moore ve Beulah Bondi, evlerinin ellerinden alınması sonucunda orta yaştaki çocuklarının yanına sığınmak zorunda kalan yaşlı çift Bark ve Lucy Cooper'ı canlandırıyor. Çocukların ilk işi, onları ağırlama zahmetini paylaşmak için çifti ayırmak olur. Özgüvenleri ve özsaygıları gittikçe azalan ihtiyarlar, sonunda, birisinin New York'ta diğerinin Kaliforniya'da bir bakım evine yerleştirilmesi için yapılan ayarlamalara boyun eğerler.

Meursault is a man who feels utterly isolated from everyone and everything around him. This alienation results in sudden, inexplicable bursts of violence, culminating in murder.

A 22 year-old Bangladeshi-Italian Muslim boy meets a beautiful, exciting Italian girl who makes him re-analyze his beliefs and culture.

Fas'ta fahişe olarak hayatını kazanan dört arkadaş, mesleklerinin sonucu olan tehlikeler ve toplumsal damgalarla başa çıkıyor.

Film, Tel Aviv’de yaşayan üç Filistinli kadın Leyla, Selma ve Nur’un en görünür ikilemlerine odaklanıyor: Geleneksellik ve çağdaşlık, maneviyat ve dünyevilik... Tel Aviv sokaklarında her iki çelişkiyi de en duru haliyle bulmak mümkün. Farklı yaşam tarzlarının soyut ve sert çatışmasını, hayattan alınan zevkin farklı tanımlarını ve farklı adanmışlıklarını üç genç kadın üzerinden, mizahi bir bakış açısıyla perdeye aktarıyor. Aynı arka planı, umudu ve tereddüdü paylaşan üç genç kadının eğlenceli öyküsü bu.

İtalya'nın en iyi yönetmenlerinden Nanni Moretti'nin rol aldığı bu güzel film ölüm acısına farklı bir açıdan yaklaşıyor. Pietro, karısının ani ölümünden beri "sessiz bir kaosiçine düşmüştür. Kızının ilkokula başladığı gün, Pietro onu arabasıyla okula kadar bırakır ve derslerin bitiş saatine kadar dışarıda bekler. Aynı şeyi ertesi gün ve daha sonraki gün de yapar. Patronları, çalışma arkadaşları, akrabaları önce onun derdini paylaşmak için ziyaretine gelirler ama sonunda kendi dertlerini paylaşmaya başlarlar.

Seven Chances’da (Yedi Şans), her tür sinemasal gag (gülüt, komik durum) kullanılarak, zaman, uzam ve fizikselliğin şaşırtıcı etkileşiminden kahkaha malzemesi çıkarılmış. Kilisenin içindeki ünlü kamera açısını gözünüzün önüne getirin örneğin Buster, arkasındaki boşluğu tümüyle dolduran yüzlerce grotesk kadına görünmeksizin ön sırada uyuyor (Filmin 1999’da gerçekleştirilen ve tam bir felaket olan yeniden çevrimi The Bachelor-Şahane Bekar’da kullanılan tek sahne). Keaton’ın gag anlayışının dingin kaçıklığı, çağdaşı gerçeküstücülerin kalbini fethetmişti: Örneğin senaryonun yedi sayısına yönelik mantıksız saplantısı (Buster’ın 27. yaş gününde saat yediye kadar evlenmek için yedi şansı vardır); ya da sözümona beyaz ve Amerikalı bir grup yetişkin kadının, aslında (sırasıyla) küçük bir kız, Musevi, zenci ve erkek olduğunun ortaya çıktığı sekansta olduğu gibi insanların sahip olduğu herhangi bir sabit kimliği tümüyle anlamsızlaştıran olağanüstü gag’ler..

Nijerya'dan İngiltere'ye iltica etmiş olan Okwe (Chiwetel Ejiofor), Londra'da taksi şoförlüğü ve bir otelde komilik yaparak geçimini sağlamaya çalışmakta ve yoksul bir hayat sürmektedir. Ev arkadaşı olan Türk göçmeni Şenay (Audrey Tautou) ise aynı otelde hizmetçilik yapmaktadır. Yasadışı göçmenler olarak sınırdışı edilme korkusuyla yaşayan ikilinin hayatındaki değişimler Okwe'nin otelin resepsiyon masasında çalıştığı bir gün aldığı bir telefonla başlar. Bir otel odasındaki arızalı tuvaleti kontrol etmeye gittiğinde, kendisini sonradan Londra'nın karanlık yeraltı dünyasına gönderecek olan korkunç bir keşifte bulunur. Okwe'nin mafya maceralarına, Amerika'ya kaçmak için kendisine gereken parayı bulma umuduyla Şenay da katılır...

Chicago'da yerel bir takımda oynayan ve birer NBA yıldızı olma hayali kuran Arthur Agee ve William Gates adlı iki siyahi gencin gerçek yaşam öyküleri anlatılıyor. Yetenekleriyle dikkat çeken gençler, bir sosyal-sportif proje kapsamında sokaklardan alınıp, beyazların hakim olduğu bir okula yerleştirilirler. İdolleri (Isiah Thomas) ile aynı lisede (St. Joseph) profesyonelliğe doğru çıktıkları bu yolculuklarında, bir yandan farklı bir sosyal çevreye adapte olmanın getirdiği zorluklar ve ergenlik problemleriyle başetmek, diğer yandan da ağır çalışma temposu, sakatlıklar ve form gibi basketbola özgü sıkıntılarla yüzleşmek zorunda kalacaklardır.

Üç Hasidik Yahudisi, yaşadıkları travma ve tacizin ardından, aşırı tutucu olan cemaatlerinden ayrılmaya zorlanır. Yaşadıkları dışlanma, kaygı ve tehlikeyi çarpıcı detaylarla anlatan bir belgesel.

Anne is at a crossroads in her life. Long married to a successful, driven but inattentive movie producer, she unexpectedly finds herself taking a car trip from Cannes to Paris with Jacques, a business associate of her husband. What should be a seven-hour drive turns into a carefree two-day adventure replete with diversions involving picturesque sights, fine food and wine, humor, wisdom and romance - reawakening Anne's senses and giving her a new lust for life.