500 franklık sahte bir banknot elden ele, dükkandan dükkana dolaşarak sonunda durumun farkında olmayan masum bir adamın eline geçer. Hayatı altüst olan adam, suça ve cinayete yönelmek zorunda kalır.

A tough, violent cop who doesn't mind bending the law goes after a machine-gun-carrying, hunchbacked psychotic killer.

Yumuşak başlı ve kendi halinde bir banka veznedarı olan Maurice (Michel Simon)'in, Adele (Magdelaine Bérubet) adlı cadaloz bir kadınla mutsuz bir evliliği vardır. 40'lı yaşlarındaki Maurice'in hayattaki tek zevki yağlıboya resim yapmaktır, ama huysuz karısının muhalefeti nedeniyle bu çok sevdiği hobisiyle ancak gecenin geç saatlerinde veya hafta sonlarında uğraşma fırsatı bulabilir. Maurice bir gece evine dönerken sokakta sarhoş bir adamın bir kadını dövdüğünü görür, yanlarına giderek kadını yerde sızıp kalan adamın elinden kurtarır. Lulu (Janie Marèse) adındaki bu kadına hemen aşık olan Maurice ona bir ev tutar ve masraflarını karşılamaya başlar. Lulu'nun bir sokak fahişesi, onu döven adamın da muhabbet tellalı olan erkek arkadaşı Dede (Georges Flamant) olduğunu henüz bilmemektedir. Lulu herşeye rağmen halâ Dede'ye aşıktır ve sürekli borç içinde olan bu kadın satıcısına para yetiştirmek için Maurice'i seviyormuş gibi görünür ve ondan para sızdırmayı sürdürür.

Andrew Scott brings multiple characters to life in Chekhov's Uncle Vanya, filmed live in West End, London. Hopes, dreams, and regrets are thrust into sharp focus in this one-man adaptation which explores the complexities of human emotions.

Tells the story of the samurai Gengobe, who seeks revenge after falling prey to the schemes of a geisha and her husband.

Deusimar is the owner of Inferninho, a dark and run-down bar that is refuge of dreams and fantasies. Her dream is to leave everything behind and go away to any distant land, as far as possible from that place. Falling in love with Jarbas, the handsome sailor that arrives at the bar, dreaming of finding home, will completely change her life and the lives of the bar employees: Luizianne, the singer; Rabbit, the waiter; and Caixa-Preta, the cleaning lady.

20.yüzyılın en büyük sanatçılarından kabul edilen ve bir tren istasyonunda ölü bulunan mimar Louis I. Kahn'ın yaşam öyküsünü, oğullarından birinin gözünden babasını anlama ve ölümünü araştırması üzerinden izliyoruz.

Set in the Philippines, Takashi Miike’s “The Guys from Paradise” weaves together the stories of several real-life criminal cases. Young up-and-coming salary man Kohei Hayakawa is sent to Paradise prison on false drug charges, and assumes his lawyers will clear up this misunderstanding fairly quickly. However, he soon comes to the realization that his innocence means less than how much bribe money he’s able to come up with for his release. It becomes apparent that Kohei is going to have to get to know his fellow inmates a little better, as he’s obviously in this situation for the long haul; but meeting a female inmate from a nearby jail certainly makes his transition to the criminal life a little easier to take.

The film is a sort of presentation of Franco Fortini's book 'I Cani del Sinai'. Fortini, an Italian Jew, reads excerpts from the book about his alienation from Judaism and from the social relations around him, the rise of Fascism in Italy, the anti-Arab attitude of European culture. The images, mostly a series of Italian landscape shots, provide a backdrop that highlights the meaning of the text. - Fabrizio Sabidussi

This short comedy concerns the extramarital affair of a drugstore owner. It is based on a popular song by the star of the film, Frank Nagai.

Avusturalyanın çok uluslu toplumsal yapısına dramatik bir bakış açısı getiren bu filmde Cate Blanchet, yaşamındaki herkesin kanına bir şekilde girmiş uyuşturucuda kendini ve sevdiklerini uzak tutmaya çalışırken bir şekilde yine onun gazabına bir uğrayan alt sınıf kadınını oynuyor.

Petra heads to New York in search of her older sister after a long time of being separated. They are both movie actresses and heirs of the wounds of the Brazilian dictatorship. But Petra has only a few clues: home movies, newspaper clippings, a diary...

Zambiya’da bir köyde yaşanan bir olayın ardından 8 yaşındaki Shula, büyü yapmakla suçlanır. Kısa bir yargılama sürecinin ardından suçlu bulunun küçük kız, devlet tarafından gözaltına alınır ve çölün ortasında bulunan bir cadı kampına sürgün edilir. Shula’nın cadı kampına katılmasının ardından, onun için yeni yaşamının kurallarının gösterildiği bir tören düzenlenir. Törende Shula, kampta yaşayan diğer insanlara yapıldığı gibi uzun bir kurdele ile büyük bir ağaca bağlanır. Ona, kurdeleyi keserse lanetleneceği ve bir keçiye dönüşeceği söylenir. Shula artık bu kurdele ile yaşamak zorundadır.

After the coup d'État of the Democratic government of Allende, the embassy of Italy in Santiago played a major role in helping the opposers of the regime, and extradited many of them to Italy.

Hayatını yarı zamanlı temizlik işleri yaparak sürdürmeye çalışan, otuz yaşlarındaki bir kadının, kirasını ödeyemeyeceği için evinden ayrılmasından sonra gecelemek zorunda kaldığı arkadaşlarının evlerinde yaşadıklarının hikâyesi

Seeking justice for his partner’s murder by an ISIS member, a Copenhagen police officer finds himself caught in a cat and mouse game with a duplicitous CIA agent who is using the killer as a pawn to trap other ISIS members.

Although his alcoholism has been treated, Alain still feels he is deeply unwell and does not feel he can leave the detoxification clinic once and for all. His wife, living in New York, continues to pay for his treatment, but no longer contacts him directly. He intends to commit suicide, but first takes a ride to Paris to catch up with old friends.

Profesör Alexander, eşi Adelaide ile birlikte, daha nişanlılık yıllarında gelip yerleştikleri gölün hemen kıyısındaki güzel bir evde oturmaktadır. Profesörün doğum gününü kutlamak üzere toplanan ailesi tam sofraya oturmak üzereyken, televizyonda konuşma yapan başbakan bir nükleer savaşın başladığını duyurur. Yayın aniden kesilir ve gerçekten mi yoksa profesörün bilinçaltında mı geliştiği kestirilemeyen bu olayın ilk belirtisi olarak alçaktan geçen, sesten hızlı uçakların gürültüsüyle birlikte bir endişe başlar. Profesör, tüm dünyanın ve sevdiklerinin kurtulması için kendini kurban etmesinin gerekliliğine inanır ve bu görevini yerine getirmek üzere harekete geçer * Dünyanın en önemli yönetmenlerinden birinin imzasını taşıyan bir başyapıt * 'Ölüm yoktur, ölüm korkusu vardır' lafıyla şekillenen, bu korkunun üzerine giden müthiş bi film.

Maria, Pinuccia, Lia, Katia and Antonella are five sisters who live in an apartment in Palermo. They make a living by renting doves for ceremonies. On a normal day at the beach, tragedy strucks.

The life of the revered 18th-century Armenian poet and musician Sayat-Nova. Portraying events in the life of the artist from childhood up to his death, the movie addresses in particular his relationships with women, including his muse. The production tells Sayat-Nova's dramatic story by using both his poems and largely still camerawork, creating a work hailed as revolutionary by Mikhail Vartanov.