Stefan and Dolly Oblonsky have had a spat and Stefan has asked his sister, Anna Karenina, to come down to Moscow to help mend the rift. Anna's companion on the train from St. Petersburg is Countess Vronsky who is met at the Moscow station by her son. Col. Vronsky looks very dashing in his uniform and it's love at first sight when he looks at Anna and their eyes meet.

Last Stand is a film of the final concert appearances by Australian rock band Cold Chisel. It was filmed on 13 and 15 December 1983 and released to cinemas in July 1984. It was then remixed, re-edited with additional footage and re-released on DVD in October 2005. Tracks Standing On The Outside Cheap Wine Rising Sun Janelle Khe Sanh Twentieth Century You Got Nothing I Want Tomorrow Star Hotel Choirgirl Bow River Flame Trees Saturday Night Wild Thing Goodbye (Astrid Goodbye) Don’t Let Go

A young man is accused of killing the daughter of Hong Kong’s richest tycoon after a drunken tryst. His poor shop owner grandmother insists he is innocent and seeks legal aid.

Military men Rock Reilly and Eddie Devane are tasked with taking a prisoner, blonde bombshell Toni Johnson, on what becomes an unforgettable road trip. Toni, an enlistee who's in trouble for deserting her unit, soon proves that she's craftier than most inmates.

After graduating from film school, Aura returns to New York to live with her photographer mother, Siri, and her sister, Nadine, who has just finished high school. Aura is directionless and wonders where to go next in her career and her life. She takes a job in a restaurant and tries unsuccessfully to develop relationships with men, including Keith, a chef where she works, and cult Internet star Jed.

Abraham Lincoln suikastinden sonra, yedi adam ve bir kadın, başkanı, başkan yardımcısını ve içişleri bakanını öldürmek için komplo kurmak suçundan tutuklanır. Aralarındaki tek kadın Mary Surratt, John Wilkes Booth ve diğerlerinin buluşup eşzamanlı saldırıları hazırladıkları pansiyonun sahibidir. Henüz yeni avukat çıkmış Frederick Aiken onu askeri mahkeme karşısında savunmayı başlangıçta gönülsüzce kabul etmişken, dava ilerledikçe müvekkilinin suçsuz olabileceğini fark eder.

Teksas'ta bir adam vurularak öldürülür. Ceset çölün içinde gizli bir yere çok çabuk şekilde gömülür. Ölen kişinin çok yakın dostu ve iş arkadaşı olan Pete Perkins, dostunun katilinin peşine düşer. Şüpelendiği kişi sınır devriyesi olam Mike'dir. Mike'yi kaçırarak dostunun cesedini, defnedildiği yerden çıkarttırır. Bunu yapmaktaki amacı, dostunun istediğini gerçekleştirip cesedi Meksika'daki evinin bahçesine defin etmektir. Melquiades'in cesedi ile Pete ve Mike Meksika sınırına doğru tehlikeli, zorlu bir yolculuk gerçekleşecektir. Tommy Lee Jones'un Üç Defin filmi, ilk uzun metrajlı film olarak büyük başarılara imza attı. 2005 yılında Cannes Film Festival'inde en iyi senaryo ve en iyi erkek oyuncu ödülünü almıştır.

Yüzyıl başı İngilteresindeki sınıfların birbirleriyle olan ilişkilerini ve iç hesaplaşmalarını anlatan bir James Ivory filmi. Viktoryalı aristokrat kapitalistlerin (Wilcoxlar) hayatta tek ilgilendikleri şey paradır. Daha hümanist burjuvaların (Schlegeller) insani durumlarla ilişkileri daha yoğundur. İşçi sınıfı ise yaşam mücadelesi vermektedir. Aristokrat erkeklere aşık olan iki kız kardeş, Helen ve Margaret Schlegel aile tarafından reddedilir. Margaret aristokrat ailenin annesiyle arkadaş olur ve böylece 'Howards End' malikanesinde yıllarca sürecek bir trajedi başlamış olur.

1969’da ve Jack Jansen üniversiteden atılmış halde Florida’daki ailesinin yaşadığı Lately kasabasına geri döner. Babası kasabanın yerel gazetesi The Moat County Times’ın sahibidir. Bu arada The Miami Time'ın muhabiri abisi Ward, Hillary Van Wetter davasını araştırmak üzere çıkagelir; yanında da iş arkadaşı Yardley Acheman vardır. Charlotte Bless adlı güzel kadın, Hillary’nin yanlışlıkla hüküm giydiğine inanmaktatır ve onu temize çıkartması için The Miami Times muhabirlerinden medet umar. Ward ve Yardley ise meslek yaşamlarında yükselmeyi hedefleyerek Bless'in iddiasının peşinden giderler. Bu arada Jack evlerine sıklıkla gelip giden Bless'e kelimenin tam anlamıyla tutulmuştur. Fakat bu dörtlü beraber daha çok zaman geçirdikçe, davayla ilgili gerçekler de gittikçe kararmaya başlar... Yönetmenliğini Lee Daniels'in üstlendiği filmin kadrosunda Nicole Kidman, Matthew McConaughey, Zac Efron ve John Cusack gibi isimler yer alıyor.

Üç lise öğrencisi genç, internet üzerinden gelen teklif üzerine bir kadınla buluşmaya giderler. Ancak gittikleri yerde onları büyük bir tehlike beklemektedir: Yaşayış tarzlarını onaylamadıkları insanlara ayinleri sırasında türlü işkenceler yapmakta olan gizli bir tarikat. Bu tarikat adeta bir ölüm kampı yaratmıştır. Tuzağa düşen gençlerin kurtulma çabaları bir dizi olayı tetikleyip, insanın içindeki kötülüğün sınırlarını teste tabi tutacak ve her şeyin bir kabusa dönüşmesine neden olacaktır.

Gençlik yıllarında başarılı bir futbolcu olan George (Gerard Butler) talihsiz bir sakatlık sonucu çok sevdiği futbolu bırakmıştır. Bu istenmeyen durum sonucu bir kaç yıl sonra da George (Gerard Butler) eşini (Jessica Biel) ve oğlunu (Noah Lomax) terk etmiştir. Ailesini yüzüstü bırakıp giden bir baba olarak hep hayal kırıklığı yaratan George (Gerard Butler) işlerinin de kötü gitmesi sonucu tekrar eski eşi Stacie (Jessica Biel) ve oğlu Lewis (Noah Lomax) yaşadığı küçük kasabaya döner. George (Gerard Butler) oğlu Lewis (Noah Lomax) ve eski eşi Stacie (Jessica Biel) ile arasını düzeltip kendini affettirmek istemektedir. Bunu da yapabilmek içinde en yetenekli olduğu alan olan futbol imdadına yetişecektir.

M.S. 140 yılında, efsanevi Ninth savaşçılarının İskoçya'da kayıplara karışmasından yirmi yıl sonra, genç bir komutan olan Marcus Aquila, babasının onurunu kurtarmak için yola çıkar. Roma'dan ayrılan Marcus Aquila, Ninth lejyonunun nerede ve neden kaybolduğunu bulmak amacındadır, ama aynı zamanda emrindeki askerlerin hayatlarından da sorumludur. Bu gizemi çözmesinde ona esir Esca yardım edecektir.

Dünya sinema tarihine adını ölümsüz harflerle kazımış olan ustaların ustası sinemacı Alfred Hitchcock'un sıradışı filmi Sapık (Psycho)'ın çekim sürecinde geçen film Hitchcock ve eşi Alma'nın aşklarına odaklanıyor. Filmde ustayı yine bir başka usta Anthony Hopkins canlandırırken karısı Alma rolünü ise Helen Mirren üstleniyor. Hitchcock’un çığır açan filmi PSYCHO’nun yapım sürecinde geçiyor. Projenin yönetmen koltuğunda Sacha Gervasi otururken, senaryo ise John McLaughlin’e ait. Filme kaynaklık eden kitap ise Stephen Rebelloizamlı “Alfred Hitchcock and the Making of Psycho” adlı eser.

İyiden iyiye yaşlanmakta olan alkolik baba Woody Grant, piyangodan büyük ödülü kazandığını öğrenerek ödülünü almak için Montana’dan Nebraska’ya doğru uzun bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Ailesinden kimse söylediklerini ciddiye almasa da yirmili yaşlardaki oğlu pek de istemeyerek bu yolculuk esnasında babasının yanında yer almaya karar verir.

Gerçek olaylara dayanan bu filmde, şifahen yapılmış bir anlaşma bozulur ve cenaze evi sahibi Jeremiah O'Keefe (Akademi ödülü sahibi Tommy Lee Jones) aile işini kurtarmak için karizmatik avukat Willie E. Gary'yi (Akademi Ödülü sahibi Jamie Foxx) tutar. Alışılmadık ikili, bu ilham verici hikâyede kurumsal yozlaşmayı ve ırksal adaletsizliği ortaya çıkarırken hem gerilim hem de kahkahalar yükselir.

1965'in yazında New England açıklarındaki bir adada geçen hikâye ilk aşk ve büyülü bir yazı anlatıyor. 12 yaşındaki iki çocuğun birbirlerine aşık olup, gizlice anlaşarak vahşi doğaya kaçar. Yetkililer onları bulmaya çalışırken, kuvvetli bir fırtına da adaya doğru yaklaşmaktadır. Barış dolu ada halkının hayatı hiç kimsenin baş edemeyeceği biçimde alt üst olmuştur.

Film, eşlerinden ve ailelerinden biraz uzak kalmak ve kafa dinlemek için mahallenin güvenliğini korumak bahanesiyle sözde "suç gözetleme timi" kuran bir grup erkeğin hikâyesine odaklanıyor. Fakat işler başta iyi gitse de, kafadarlar kendilerini dünyayı tehlikeyi atan bir komplonun ortasında bulmakta gecikmeyecektir. Akiva Schaffer'in yöneteceği filmin senaryosu Seth Rogen ve Evan Goldberg ikilisine ait...

Nica (Fiona Dourif), annesiyle ilişkilerini düzeltmek için ailesiyle birlikte kasabaya taşınan, otoriter kız kardeşi Barb’ın (Danielle Bisutti) gelişinin ardından korkunç bir cinayete kurban giden annesinin yasını tutmaktadır. Ancak kızkardeşi gelecek planlarına burnunu sokmaya başlayınca Nica da kısa zaman önce postayla gelen ve gülümseyen, kızıl saçlı, konuşan bebek Chucky ile teselli bulur (seslendirme yine Brad Dourif’e ait). Fakat vahşi cinayetler ev halkını dehşete düşürmeye başladığında Nica da oyuncak bebeğin bu kan banyosunda parmağı olabileceğini düşünür. Tek bilmediği şey ise Chucky’nin şahsi bir hesabı halletmesi gerektiğidir. 20 yıl önce başladığı bir işi bitirmeye kararlıdır ve bu kez kanlı ve şok edici bir şekilde işin sonunu getirecektir...

Yönetmenliğini Sam Raimi'nin yaptığı, Disney'in fantastik macera filmi "Oz The Great and Powerful" L. Frank Baum'un sevilen karakteri Oz Büyücüsü'nün kökenini yeniden resmediyor... Güvenilmez bir ahlak anlayışı olan küçük sirk sihirbazı Oscar Diggs (James Franco) tozlu Kansas'tan ışıltılı Oz Diyarı'na gidince, kendisini çok şanslı hisseder çünkü ün ve şöhret kendisini beklemektedir. Ancak bir sure sonra üç cadıyla karşılaşır; Theodora (Mila Kunis), Evanora (Rachel Weisz) ve Glinda (Michelle Williams). Cadılar Oscar'ın herkesin beklediği o büyük büyücü olduğuna ikna olmamışlardır. Oz Diyarı'nın ve sakinlerinin karşı karşıya olduğu problemlerin içine istemeden de olsa çekilen Oscar çok geç olmadan kim iyi kim kötü bulmak zorundadır. Oscar illüzyon ve maharetle sihir yeteneklerini kullanarak sadece Oz büyücüsü olmakla kalmaz aynı zamanda daha iyi bir adama da dönüşür...

Nathan Harper oldu olası başka birinin hayatını yaşadığını hissetmiştir. Günelerden bir gün, kendi küçüklük resmini, kayıp kişilerin resimlerinin yayınlandığı bir internet sitesinde görünce, Nathan’ın kabusu gerçek olur: Anne baba diye bildiği insanların gerçek ailesi olmadığını ve yaşamının da akla hayale sığmayacak kadar gizemli ve tehlikeli bir gerçeğin üstünü örtmek için özene bezene uydurulmuş bir yalan olduğunu anlar. Nathan, gerçek kimliğini yavaş yavaş bulmaya başlarken, profesyonel katillerin hedefi haline gelir ve hayatta güvenebileceği tek kişi olan komşusu Karen ile kaçmak zorunda kalır. Nathan ve Karen, bir orduya yetecek sayıda suikastçı ve federal ajandan kaçarken kaybedecek tek bir saniyeleri bile yoktur. Ancak, Nathan, tam da peşindeki adamların eline düşmek üzereyken, hayatta kalmanın ve izini kaybettirmiş olan biyolojik babasının gizemini çözmenin tek yolunun, kaçmayı bırakıp kontrolü tekrar kendi eline alması olduğunu fark eder.