Russia, China and Iran: three former empires are determined to take their revenge and reassert their power after centuries of humiliation. Since the start of the war in Ukraine, they have never been so aligned on the international stage. Their common goal: to put an end to Western hegemony, restore their zone of influence and propose a new model of society. To achieve this, they are waging a hybrid war against the democracies: military, technological, economic, informational and ideological. Are they on the verge of joining forces to create a new world order?

Hikaye 17. asırda Kyoto'da geçer. Zengin bir havai fişek üreticisi olan Ishun'un eşi Osan, kocasının en iyi işçilerinden olan Mohei ile birlikte olmaktan yargılanır. Çift şehirden kaçar, Ishun ise peşlerine adamlar salar * 17.yüzyıl japon geleneklerini ve geyşa sistemini, toplumda kadının yerini yasak bir aşk hikayesi ile sorgulayan ve eleştiren, siyah beyaz, sade anlatımlı bir film

Carol Hammond, daughter of a politician, has vivid nightmares involving sex orgies and LSD. In a dream, she murders a neighbor she envies and wakes up to a real investigation into her neighbor's murder.

Tolstoy’un destansı başyapıtı, yönetmen Sergei Bondarchuk tarafından kusursuz bir şekilde beyazperdeye aktarılıyor. Oscar ödüllü bu başyapıtta, Rusya’da 1805’de başlayan olaylar dizisi, beş aristokrat ailenin öyküsü etrafında anlatılır ve 1812’de Napolyon’un Rusya’yı işgaliyle zirve yapar. Tolstoy’un dört ciltlik bu dev eserindeki tarihi detayların inanılmaz bir özenle aktarıldığı filmde, 45 dakikalık savaş sahneleri o kadar gerçekçidir ki çekimlerde 120.000 kişilik bir ordu oluşturulmuş ve pek çok at öldürülmüştür. Sovyetler Birliği’ndeki müzelerden alınan eşyaların kullanıldığı film, gerçeğe son derece yakındır. "Savaş ve Barış", aynı adlı romandaki duyguları ve atmosferi de başarıyla sinema diline aktarır. "Edebiyatla sinemanın kusursuz evliliği" olarak nitelendirilen filmin çekimleri tam yedi yıl sürmüş, yapımda binlerce oyuncu rol almış ve dönemin koşullarında 100 milyon dolara mal olmuştur.

İki kız kardeş birbirini sevmemektedirler. Küçük olanın çocuğuyla beraber gittikleri bir tatilden dönüşte, dilini bilmedikleri bir ülkenin otelinde bir geceliğine konaklarlar. Bu arada büyük olan kardeş ölümcül bir hastalıktan muzdariptir.

The Imjin War reaches its seventh year in December of 1598. Admiral Yi Sun-shin learns that the Wa invaders in Joseon are preparing for a swift withdrawal following the deathbed orders of their leader Toyotomi Hideyoshi. Determined to destroy the enemy once and for all, Admiral Yi leads an allied fleet of Joseon and Ming ships to mount a blockade and annihilate the Wa army. However, once Ming commander Chen Lin is bribed into lifting the blockade, Wa lord Shimazu Yoshihiro and his Satsuma army sail to the Wa army’s rescue at Noryang Strait.

Hapisten kaçan üç azılı katil, polisten saklanmak için orta sınıf bir Amerikan ailesinin evini seçer. Tüm kurtulma çabaları sonuçsuz kalan Hiliard Ailesi için kabus dolu saatler bir türlü bitmez. Bu arada polis her yerde Griffin kardeşleri aramaktadır.

Buster Keaton’ın, daha ünlü filmi The General (General, 1927) kadar iyi sayılabilecek, Güneylilerin töreleri üzerine yaptığı usta işi bir taşlama olan Our Hospitality (Konukseverliğimiz), iki aile arasında kökleri eskilere uzanan bir kan davasının saçma cinayetler tarihini anlatan nefis canlandırılmış dramatik bir giriş bölümüyle başlıyor. Bunu asıl öykü izliyor: Buster’ın canlandırdığı Willie McKay, 20’li yaşlarında, New York’ta büyümüş ve kasabasına dönen (ilkel bir trende geçen müthiş komik bir yolculukla) saf bir gençtir. Yolculuk sırasında tanışıp hoşlandığı genç kızla (kanını dökmeye hâlâ yeminli ailenin kızı çıkınca) yakınlaşması yüzünden canından olma tehlikesiyle karşılaşır ve içinden çıkılmaz bir duruma düşer; öte yandan düşmanlarının Güneyli konukseverliği, çatılarının altında olduğu sürece kendisine adabınca davranılmasını gerektirmektedir.

2012 Sundance Film Festivali’nin açılış gecesi filmi olarak seçilen Hello I Must Be Going’de Melanie Lynskey, anne babasının Connecticut’taki evine sığınan yeni boşanmış Amy’i canlandırıyor. Geleceği konusunda kararsız olan Amy ile 19 yaşındaki bir oyuncu arasında ilişki başlar. Bu ilişki sayesinde Amy’nin hayata olan tutkusu artar ve onda yıllardır farkında olmadığı bir amaç hissi uyandırır. Hello I Must Be Going cinsellik, mizah ve duygusal dürüstlükle harmanlanmış modern ve sıra dışı bir aşk hikayesini anlatıyor.

Profesyonel hırsız Mason, kardeşiyle birlikte banka soygunu yaparak en büyük vurgununu gerçekleştirmeye çalışır. Ancak işler sarpa sarınca, etraflarını saran kolluk kuvvetleriyle içeride sıkışırlar. Gerilim, Mason’ın eski sevgilisiyle, başmüzakereciyle pazarlık yaparken artar.

İki süper güç, Soğuk Savaş'ın son günlerinde anlaşma sağlamak üzeredir. Her iki ülkenin ordusunda da bu durumdan rahatsız olan komutanlar vardır. Johnny Gallagher, toplantının ardından bir komutana yapılan saldırıda gereken korumayı sağlayamaz ve "paket" olarak tanımlanan bir adamı Amerika'ya götürmek gibi içi boş bir göreve verilir.

Bhairava, memleketinin baskıcı sınırlarından ve bir ödül avcısının tehlikeli hayatından bıkmış, Kompleks'te daha rahat bir yaşam özlemi çekmektedir. Yeni bir hayat arayışı, onu istemeden insanlığı kötü niyetli güçlerin pençesinden kurtarmaya adanmış bir grup isyancıyla bir araya getirir.

The film consists of a series of tightly interlinked vignettes, the most sustained of which details the story of a man and a woman who are passionately in love. Their attempts to consummate their passion are constantly thwarted, by their families, by the Church and bourgeois society in general.

The 1978 kidnapping and assassination of former Italian Prime Minister Aldo Moro by Red Brigades terrorists

Set in the mid sixties and shot with more black than white, ‘SAD?’ is a dark ten minute film that explores the time that we spend alone watching television, and the good and sad effects it can have on you. The film has a timeless, forgotten feel about it, a study of a world and time detached from the norm, a life filled with both laughter and loneliness, escapism and escapees...

2039 yılında geçen filmde; astronot Lee Miller, yıllar önce terk edilmiş ve artık kullanılmayan Uluslararası Uzay İstasyonu'nun son durumu hakkında bilgi toplamak için gönderilir. Ancak Lee Miller'ın Dünya ile irtibatı tesise ulaştıktan sonra kopar...

Büyüsünü yitirmiş bir sosyal medya fenomeninin rutinleri ve çekişmeleri, 18. yüzyıldan kalma bir arka planda yeniden tasavvur ediliyor.

Blessed with a keen sense of smell and cursed with a philandering pornographer husband, a parasitic mother, and a pair of delinquent children, the long-suffering Francine Fishpaw turns to the bottle as her life falls apart -- until deliverance appears in the form of a hunk named Todd Tomorrow.

Rouen, Normandy, 1431, during the Hundred Years' War. After being captured by French soldiers from an opposing faction, Joan of Arc, the Maid of Orléans, is unjustly tried by an ecclesiastical court overseen by her English enemies.

Frank Carveth'in eski eşi Nola, sıradışı bir psikoloğun özel hastanesinde terapi görmektedir. Bu sıradışı psikolog Dr. Hal Raglan (efsanevi aktör Oliver Reed), "psychoplasmics" adını verdiği kendi geliştirdiği bir teknikle çalışmaktadır. Psychoplasmics terapisi altında duygularını dışa vuran hastalar, bu dışavurumları sonucunda fiziksel değişimler de yaşayabilmektedirler. Frank Carveth'in küçük kızı, annesiyle geçirdiği bir haftasonundan sonra babasının evine sırtında yaralarla dönünce Frank Carveth deliye döner ve olaydan Dr. Hal Raglan'i sorumlu tutar. Kısa bir süre sonra Nola'nın annesi, kimliği belirsiz vahşi küçük bir çocuk tarafından hunharca öldürülünce işler sarpasarmaya başlayacaktır?