Five short stories with contemporary settings. In New York, people are indifferent to derelicts sleeping on sidewalks, to a woman's assault in front of an apartment building, and to a couple injured in a car crash. A man, stripped of his identity, dies in bed with actors expressing his agony. A cheerful, innocent young man walking a city street in a time of war pays a price for this innocence. A couple talks about cinema while it watches another couple talk of love and truth on the eve of one character's return to Cuba. Striking students take over a university classroom; an argument follows about revolution or incremental change.

The world had rarely seen a frenzy as the one the Dream Team created when it arrived in Barcelona, Spain, in July 1992. The Dream Team featured 11 future Naismith Memorial Basketball Hall of Fame players and three future Hall of Famers on the coaching staff, including head coach Chuck Daly.

A teenage summer in a small town in the desert, a dysfunctional family, a rock band, a can full of glue, two boys, one girl, loads of tongue kisses, dry heat, wind in Patagonia, existential angst... A teenage story in the middle of nowhere.

Simon, a famous violinist, sinks into alcoholism. He finds support from his lover, who is also the manager of the orchestra in which he plays. But is she really helping him or is she exploiting his dependence on her? A man who has been through the same experience as Simon, offers to help him...

Kristen Stewart yönetmenliğindeki bu kısa film, bir insanın hayal gücü ile olağanüstü bir yolculuğa sürüklenmesini konu alıyor. Soyutlaşmış sanatsal gösterimleri ve oldukça gerçekçi sahneler arasında bir adamın kalp kırıklarıyla başa çıkma yolculuğu dile getiriliyor.

After his father is killed in an altercation with drunken thugs, Salah's world is plunged into darkness. Forced into running the family kebab shop alone, Salah struggles to manage the increasingly rowdy night life and when a fight with an angry customer goes fatally wrong, he finds himself with a dead body on his hands. With no faith in the authorities Salah disposes of the body in the one place he knows best… the kebabs.

20’sini doldurmasına ramak kalan genç kız, kocasına kendisini çocuk olarak görmesi gerektiğini belirtir ve onunla seks yapmak istemez. Bir anlaşmayla 2 yıl kendinden uzak tutar. Ancak gösterdiği kadar da çocuk değil, genç bir kadın olabileceğini müdürle olan ilişkisinden yavaş yavaş anlamaya başlarız. Tabi bunu gören kocası için bu durum bir çıldırış olur. Diğer taraftan müdürle karısının ilişkisi de pek umut verici değildir.

Christopher Guest'in bu sıra dışı komedisinde, hevesli yarışmacılar Dünyanın En iyi Maskotu unvanı için koca kafalar takıp tüylü kostümler giyiyor.

Charles Dickens klasiği Scrooge bu kez müzikale dönüştürülmüş. Ebenezer Scrooge (Albert Finney) çok zengin ama taş kalpli ve cimri bir adamdır. Geçmişin, şimdinin ve geleceğin Noel hayaletleri yine yalnız geçirdiği bir Noel akşamı Scrooge’u geçmişini yeniden gözden geçirmeye zorlar ve eğer bu şekilde yaşamaya devam ederse geleceğinin nasıl olacağını ona gösterirler. Alec Guinness, Kenneth Moore, Laurance Naismith ve Edith Evans başarılı performanslarıyla dikkat çekici! Müzikler, sahne ve kostümler mükemmel! 1951 versiyonunun vermekte başarılı olamadığı detaylar bu kez seyirciye çok iyi yansıtılmış. Noel hediyeleri alınırken, zenginlerin düşünmeden hediye alıp geçmesi ama fakir bir adamın minnettar bir şekilde15 şiline hediye seçmeye çalışması en etkileyici sahnelerden…

Büyük ödülün arzusuyla hareket eden Tang Ren (Wang Baoqiang), dünya dedektif yarışması’na katılmak üzere New york’a gelir.Burada ezeli rakibi Qin Feng (liu haoran) de bulunmaktadır. Çılgın rekabetin ardından Tang ve Qin, New York'un Çin Mahallesinde bir cinayeti çözmek için işbirliği yaparlar.

Film, bize sıradışı bir adamın hayatını ve aşklarının hikayesini samimi bir şekilde anlatıyor. Öncelikle tam bir eski kafalılık örneği olan, aşırı kilolu general Clive Wyne-Candy ile tanışıyoruz. 40 yıl geriye gittiğimizde ise tamamen farklı bir adam, genç ve yakışıklı subay "Sugar" Candy'i görüyoruz... Hayatına girmiş üç kadınla olan ilişkilerini ve bir Alman subayı ile ömür boyu arkadaşlığını izlerken, Candy'nin hayatındaki izleri görüp onun ordu onuru anlayışını modern çağın "genel harp" mefhumuna adapte etmesinin ne kadar zor olduğunu anlıyoruz...

30'lu yılların haydut çifti Clyde Barrow ve Bonnie Parker'ın yaşamöyküsünden biraz fazla serbest uyarlanmış olan film, ABD'nin ekonomik buhran yıllarında geçiyor. Bonnie isimli genç kadının, annesinin arabasını çalan Clyde'ın cazibesine kapılıp onunla kaçmasıyla birlikte tarihin en popüler haydutları doğar. Birlikte o eyalet senin bu eyalet benim sayısız suç işleyen ikili, kısa sürede ülke çapında meşhur olur ve adeta Robin Hood muamelesi görür. Ekonomik krizin hayatlarını kararttığı insanlar, adeta genç aşıklar tarafından soyulmaktan mutludurlar. Oysa güvenlik güçleri aynı fikirde değildir. Şöhretle birlikte Bonnie ve Clyde'ın cesareti de artar ve akıllı bir insanın kolay kolay girişmeyeceği işlere girişmeye başlarlar...

Liam’ın annesi, onun 16. yaş gününden önce hapishaneden çıkacaktır. Liam, o döndüğünde her şeyin farklı olması için elinden geleni yapar, hiçbir zaman sahip olamadığı aile ortamını kurmaya çalışır. Ama öncelikle para bulması gerekir. Arkadaşlarıyla birlikte yaptığı plan, başını belaya sokacaktır.

Sergio is a brooding, alienated man who works as a trash collector in Lisbon by day and roams the city streets by night seeking rough, anonymous sex with men. One night he meets a man who seems to be the embodiment of his tormented fantasies, and he becomes obsessed with the stranger until loneliness and unfulfilled desire propel him finally into a dark and dangerous animalistic state.

1980 darbesinde annesini kaybeden küçük Deniz (babası o dönemde bir çok erkek çocuğa verilen ismi koymuştur) yedi yıl sonra hiç görmediği dedesinin Ege’deki çiftliğine doğru bir yolculuğa çıkar. Deniz’in dedesini hiç görmemesinin nedeni dedesiyle babasının yıllardır küs oluşudur. Hüseyin Efendi (Çetin Tekindor) okumaya diye gönderdiği oğlunun politik olaylara karıştığını öğrenince onu evlatlıktan silmiştir çünkü. Sadık’ın her şeye rağmen baba evine geri dönüşünün nedeni Deniz’den ayrılmak zorunda oluşudur; küçük oğlunu babasına emanet edecektir. Kelimenin tam anlamıyla Deniz bu çiftlikte hafif tatlı kaçık bir ailenin ortasında bulur kendini.

Asıl mesleği olan mühendislikle ilgili bir iş bulamayan Mark Thackeray (Sidney Poitier) mecburiyet karşısında Londra'nın kenar mahallelerinden birindeki bir lisede öğretmen olarak işe başlar. Bu genç, deneyimsiz üstelik de siyahi olan yeni öğretmenle, her biri başka okullardan kovularak buraya gelmiş disiplinsiz öğrenciler arasında beklenen sürtüşme başlar. İdealist öğretmen Thackeray zor yolu seçerek, çekip gitmek yerine öğrencilerin sorunlarına eğilerek onlarla arkadaş olmayı dener. Bu mücadelesinde meslektaşlarından Gillian Blanchard (Suzy Kendall) onu yalnız bırakmaz.

Pim lives in a run-down house in a dead-end street somewhere on the Flanders coast, together with his mother Yvette Bulteel. Life here smells of cold French fries, cheap cigarettes, vermouth and stale beer. As a kid, Pim dreams of a better life, imagining princesses and beauty queens. But when Pim turns sixteen, he begins dreaming of Gino, the handsome boy next door, instead.

1950'li yılların Amerika'sında, sakin ve sessiz bir hayat süren Whitaker ailesi Connecticut'ta herkesin imrendiği bir mutluluk çizmektedir. Ancak Cathy, eve erken geldiği bir gün inanılmaz bir manzara ile karşı karşıya kalır. Kocası Frank'i başka bir erkekle beraber odalarındaki yatakta yakalamıştır. Aralarında bu konuyu hiç konuşmayan ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam eden ikili, gitgide birbirlerinden uzaklaşmaya başlar. Kendini yalnız ve mutsuz hisseden Cathy bahçıvanları Raymond ile dostane bir ilişki geliştirir. Hem evli beyaz bir kadının bekar ve siyah bir erkekle yakın gözükmesi çevredeki insanların olumsuz tepkilerine yol açacaktır.

Muhteşem doğa manzaralarıyla bezeli bu romantik film, 1818 yılında, Londra’nın hemen dışında geçiyor. Henüz 23 yaşındaki şair Keats, genç komşuları, moda öğrencisi Fanny Brawne’la gözlerden ırak bir ilişkiye girer. Birbirlerine bağlılıkları güçlenir, aşkları alevlenirken bazı engelleri aşmaları gerekir: Fanny’nin annesi, Keats’in en yakın arkadaşı Brown ve genç şairin amansız hastalığı…

Polis, Naser Khakzad adında bir uyuşturucu baronunun peşindedir ve sonunda onu yakalar. Fakat Naser polisin elinden kurtulup ailesini korumak için elinden geleni yapmaya çalışacaktır.