Walter Winchell tarzı sansasyonel bir köşe yazarı olan J.J. Hunsecker yazılarıyla birçok kişinin kaderini belirlemektedir. Hunsecker kızkardeşi Susan'a kur yapma cüretini gösteren caz gitaristi Steve'i hedef seçer.

Dreyer'ın son filmi, aşkı gerçek olarak hayatının merkezine koymuş ve bu hususta hiç taviz vermeyen Gertrud'u anlatıyor.

Shuhei Hirayama is a widower with a 24-year-old daughter. Gradually, he comes to realize that she should not be obliged to look after him for the rest of his life, so he arranges a marriage for her.

CIA yöneticisi Maxwell Danforth, ajan Laurence Fassett'ın karısıyla sevişirken çekilmiş filmini izlemektedir. Fassett, duş almak üzere banyoya gittiğinde üç suikastçi yatak odasına girerler ve kadının başını aşağıya bastırarak burun deliklerine zehir püskürtürler. Bu, kadının Danforth tarafından gereksizce kurban edilen masum biri olduğunu anlamamıza yol açacak bir ipucudur. Amirinin yaptığından habersiz bir şekilde ajan, son derece büyük bir üzüntü, keder ve kızgınlık içerisindedir ve suikastçileri avlamaya başlar sonunda Omega adıyla bilinen bir Rus casus ağını ortaya çıkarır...

Rouen, Normandy, 1431, during the Hundred Years' War. After being captured by French soldiers from an opposing faction, Joan of Arc, the Maid of Orléans, is unjustly tried by an ecclesiastical court overseen by her English enemies.

1949’da, Çin İç Savaşı’ndaki Huaihai çatışmaları sırasında, Dokuzuncu Piyade Bölüğü’nün lideri olan Yüzbaşı Guzidi, geri çekilme emri ona ulaşana kadar savaşmakla görevlendirilmiştir. Çatışmanın en ölümcül dakikalarında, bölük büyük kayıplar vermiş ve cephanesini neredeyse tüketmişken Yüzbaşı’nın en sadık adamı, yaşamını teslim etmeden önce bir geri çekilme emri geldiğini duyurur. Yüzbaşı Gu, arkadaşına inanmaz ve ne pahasına olursa olsun savaşmaya devam etmelerinde ısrarcı olur. Çok geçmeden, destek birliklerinin savaş alanından çekilmiş olduğunu ve emrindekilerin, onun ısrarcılığı yüzünden, belki de bir hiç için canlarını verdiklerini anlar. Çıldıran Gu, tek başına düşman siperlerine saldırır fakat hayatta kalır ve rütbeleri sökülmüş olarak bir hastanede uyanır.

A teenager living with her sister and parents in Manhattan during the 1990s discovers that her father is having an affair.

In nineteenth-century Russia, a teenage boy in search of love is drawn to two very different women.

A magistrate reconstructs the murder of Costas Ghoussis, a labourer who was killed by his wife and her lover.

Hayatından sıkılmış genç bir kadın önce işini sonra da eşini terk eder ve kendini aramaya başlar. Daha sonrasında çevresindekilerin de ona benzediğini fark eder, yakından baktıkça. Rasgele bir kafe de tanıştığı psikiyatrist ile birlikte çeşitli hipnoz seanslarına ve mutlak haz arayışı içinde seyahate çıkacaktır. Parkta bir bankta otururken tanıştığı yaşlı ve bilge bir adam, ona çocukken kendi kendine sorduğu sorular hakkında detaylı açıklamalar yapacaktır.

Sherlock Holmes' problem with disturbing dreams proves to be both an impediment and an aid in the search for a missing woman.

Grafting, pruning, cutting, "L'Art", portrait of a gardener at work. A film titled like a Magritte painting.

John sells things online, cheats off dollar stores, needs friends but settles for strangers, has roaches. He is punch drunk, not with love but something far more strange and lost. One can only say John's gone.

Kırsal hayatta geçen bir çocukluktan büyümeye uzanan, kendisine kötü davranılmış, sırtına yük konulmuş bir hayvan, bir eşek olan Balthazar’ın hayat ve ölüm günlükleri. Bir eşeğin gözünden insanın zalimliği, adaletsizliği ve acı çektirme huyu üzerine tarafsız bir bakış.

A small town pickpocket whose friends have moved on to higher trades finds himself bitter and unable to adapt.

Bir İdam Mahkumu Kaçtı, sinemada minimalizmin tadına varmak isteyenler için en iyi başlangıç noktası. Filmin büyük bölümü, Fontaine'i (François Leterrier) hücresinde yalnız başına, kendisi gibi tutsak olanlarla iletişim kurarken ve özgürlüğüne doğru adım adım ilerlerken gösterir. Tüm Bresson filmleri gibi bu film de, Bresson'un uzun çalışmalardan sonra geliştirdiği, "sinematograf" üzerine kuramlarını ortaya koyar: Dramatiklikten tamamen uzak bir oyunculuk sergileyen amatör oyuncular; görüntü dışı seslere ve onların aktardığı bilgiye olağanüstü bir vurgu; son ve görkemli ana kadar müziğin kullanılmaması. Fransız sinemasının diğer muhteşem hapishane filmleri olan Jaques Becker'in Le trou (Delik, 1960) ve Jean Genet'nin Un chant d'amour (Aşk Şarkısı, 1950) filmleri gibi, Bir İdam Mahkumu Kaçtı da insan ruhunun çektiği acıların ve kurtuluşa yönelten dürtülerin olağanüstü güçlü bir alegorisini sunar..

Anneleri ölümcül bir ciğer hastalığına yakalanan iki kardeşten büyük olanı bir bakım evine, diğeri ise (ingemar) dayısının bir başka kentteki evine gönderilir. Ağabeyi, hastalıklarla boğuşan annesi ve çok sevdiği Sickan ile birlikte yaşamaktadır. Ağabeyi sürekli olarak onu hakir görmekte ve onunla eğlenmektedir. Ingemar da onunla pek anlaşamamaktadır. Yaz tatili esnasında annesinin yalnız kalmasının daha iyi olacağı düşünüldüğünden dayısının yanına yollanır. Ingemar içinde bulunduğu yepyeni ve taptaze ortamda kendi hayatının dönüşümünü seyretmeye başlayacaktır. Yaz biterken ise artık anlatacağı çok şeyi olacaktır.

Genç bir taşra papazı, iç karartan Ambricourt köyünün sakinleri tarafından düşmanlık ve güvensizlikle karşılanıyor. Yalnızlıktan ve mide ağrılarından mustarip papaz, tek teselliyi zeki bir adam olan Torcy rahibinde bulur. Papaz yerel şatodaki derin çatışmalara müdahale etmeye çalışır. Kont, kızının mürebbiyesiyle bir ilişki yaşamakta; Kontes ise hâlâ yıllar önce küçük yaşta ölen oğlunun yasını tutmaktadır. İçi düş kırıklığı ve kızgınlıkla dolu olan kızları ise intihar etmeye niyetlidir. Minimalist yönetmen Robert Bresson'un en iyi filmlerindendir.

David Carr is a British Communist who is unemployed. In 1936, when the Spanish Civil War begins, he decides to fight for the Republican side, a coalition of liberals, communists and anarchists, so he joins the POUM militia and witnesses firsthand the betrayal of the Spanish revolution by Stalin's followers and Moscow's orders.

Film Batı Jutland'de dini bir komünitenin bir parçası olan bir çiftçi ailesine odaklanmaktadır. Sofu baba Morten'in yanında üç oğlu vardır: dini inancı olmayan en büyükleri Mikkel; dini inançları nedeniyle terzi Peter'in kızının kendisiyle evlenmesine izin vermediği Anders; ve akıl sağlığını yitirip kendisini İsa zanneden üçüncü ve en gençleri Johannes. Morten kendi dininin "hayat" ile alakalı olduğunu düşünmekte, Peter'in inancını ise "ölüm" ile alakalı olmakla suçlamaktadır.