The film speaks about universal themes of love, hate and search for love. The portrait of three women represents these three states. Tanya Neubivko has never been in love but optimistically is searing for it. Her unfortunate and even dangerous encounters with strangers on dates almost got her killed. Rita is happily engaged and planning a wedding after a routine medical check-up. Nadya is a very unhappy doctor who hates her husband and finds relief in alcohol. The story takes place in a surreal hospital with the leaking roof and hollow walls and constantly smoking doctors, where Rita is destined to die.

On 9 May a German comes to Russia to marry the Russian beauty Alena, whom he had met in Berlin. The happy couple goes to the village to meet the bride’s relatives. However, Alena’s former husband Tolya is also on the way there: he has unexpectedly decided to get his wife back. Everything turns out as a romantic rivalry, which involves – apart from Tolya and Helmut – their friends, relatives, and the other inhabitants of the village: the businessman Yerofeev who has bought a house in the neighbourhood; a lost tank-man; and even a kite – they all meddle in the events.

Gençlerin amacı, kazı yaptıkları eski savaş alanını paha biçilemez tarihi eserler bulabilmek için talan etmektir. Alanda çok değerli silahlara, madalyalara ve belgelere rastlarlar. Bu çok tehlikeli bir iştir ve cesur dörtlü toprağın altında, içinde iskeletlerin ve eski fotoğraflı hatıra defterinin bulunduğu gizli bir bölme keşfederler.

In the steppes of the Kuban love is born on two collective farms while wheat is (enthusiastically) gathered. Galina, the energetic chairwoman of one of the two kolkhozes, vies with her male counterpart for the best harvest. At the same time Gordey, her rival, a former soldier, is (and has been for ages) in love with her. On her part, Dasha a collective farm worker, has heartbeat for a young technician of the competing kolkhoz...

1994 yılı yapımı "Güneş Yanığı" adlı filmin devamı niteliğinde olan film, 2 ayrı bölüm olarak çekilmiştir. Bu ikinci bölümün adı ise "The Citadel" (Kale)'dir. Yönetmen Mikhalkov’un üçlemesinin bu son bölümünde, İkinci Dünya Savaşı sırasında ihanete uğrayıp, esir kampında vatan hainliği iddiasıyla idam edilmekten kurtulan Albay Kotov, savaşın bitmesiyle eve döner. Ne var ki, hiçbir şey eskisi gibi değildir. Kotov, bu kez de ismi, onuru ve aşkı için savaşmak zorundadır.

Bu hüzünlü şehir masalının başkahramanı, deniz kenarındaki bir kulübede yaşayan sekiz yaşındaki küçük Alisa. Alisa, balerin olmak ister büyüyünce, ayrıca özel bazı yetenekleri de vardır: İstediği zaman havayı değiştirebilir, dilekleri gerçekleştirebilir. Yıllar geçer, Alisa şimdi Moskova'dadır. On yedi yaşında, hayatın gerçekleriyle yüz yüze, isteksiz ve umutsuz. Görsel tarzı Amélie'yi andıran Denizkızı, aşk, modernlik, Yeni Rusya'da maddiyatçılık ve Moskova'nın modern yüzünü hem umut verici hem üzücü hem de tuhaf olmayı başararak işliyor.

Mitya accidentally proposed to his girlfriend. The problem is that Mitya is already married to Vasya, who refuses to grant him a divorce. Can Mitya and his friends convince Vasya to change her mind?

Batılı bir izleyici için, özellikle de küçük bir izleyici için çok alışılmadık bir Sovyet kült çizgi filmi. Malysh ("A Little One") adlı bir çocuk, İsveçli bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olarak yalnızlıktan muzdariptir. Akut yalnızlık duygusu, onu umutsuzca bir köpek istemesine neden olur, ancak bir köpek sahibi olmadan önce, bir arkadaş "icat eder" - çatıda yaşayan Karlson'un ta kendisi. Rus kültürü için o kadar tipik ki, aslında hiçbir zaman cezalandırılmayan yaramazlık ruhu ve göreli refahın mutlaka mutluluk anlamına gelmediği fikri, Astrid Lindgren'in kitabını ve onun TV uyarlamalarını Sovyetler Birliği'nde ve günümüzde Rusya'da ve tam tersi şekilde çok popüler hale getirdi. - Batılı okuyucu ve izleyiciye biraz yabancılaşmıştır (aşağıdaki Kullanıcı yorumlarına bakın). Bununla birlikte, hem kitap hem de çizgi film gerçekten evrenseldir - çocuklar için eğlenceli ve eğlenceli, yetişkinler için düşündürücü ve biraz üzücü.

It's a story of 29-year-old top-manager Max who is really sure he is absolutely successful. All his life is around earning and spending money. But one day he meet a girl who is from another, real, world. And his own world starts to crash down.

1998’de Sibirya’da bir grup genç Afganistan’da mücahitlere karşı savaşmak için askere yazılır. Eğitim için Özbekistan’ın Fergana bölgesindeki acemi birliğine gönderilirler. Burada dengesiz Astsubay Dygalo’nun hakaret ve şiddetine maruzkalan gençlerin arasındaki dostluk iyice pekişir. Ardından Bagram Üssü’ne gönderilen gençler Afganistan’a varır varmaz kendilerini kargaşanın ortasında bulurlar, Afganlar kalkan bir uçağı patlatmıştır. Dokuzuncu Bölüğe katılıp 3234 metre yükseklikteki Host Bölgesi’ne giderler. Görevleri dağı korumak ve yardım konvoylarına kalkan oluşturmaktır. Rus ordusu ilerleyen zamanda Afganistan’dan çekildiğinde, dağlardaki Dokuzuncu Bölük kaderine terk edilmiştir.

Acımasız çöl güneşinin altında, iki savaşçı kabile karşı karşıyadır... Çöl kumlarını yıkayan savaşçılarının kanları zafer kazanan Hobeika Emiri Nesib ve rakibi Salmaah Sultanı Amar’ı barış için şartları konuşmak zorunda bırakmıştır. Her iki tarafta Sarı Kuşak adını verdikleri hiç kimsenin yaşamadığı topraklar üzerinde hak iddia etmemeye karar vermişlerdir.

The story is set at the 1972 Munich Olympics where the U.S. team lost the basketball championship for the first time in 36 years. The final moments of the final game have become one of the most controversial events in Olympic history. With play tied, the score table horn sounded during a second free throw attempt that put the U.S. ahead by one. But the Soviets claimed they had called for a time out before the basket and confusion ensued. The clock was set back by three seconds twice in a row and the Russians finally prevailed at the very last. The U.S. protested, but a jury decided in the USSR’s favor and Team USA voted unanimously to refuse its silver medals. The Soviet players have been treated as heroes at home.

Fires are raging in the Moscow region, and the forest protection airbase is on a rotation. However, experienced firefighters are in short supply and team leader Andrey Pavlovich has to take on a new recruit, Roman.

Genç bir pilot, emre itaatsizlik sebebiyle hava kuvvetlerinden atılır ve bir hava yolu şirketinde ikinci pilot olarak çalışmaya başlar. Sert karakteri sebebiyle ekip arkadaşları ile pek iyi anlaşamaz. Asya'ya olan bir uçuş sırasında volkanik bir adada deprem olduğu haberi gelir ve ekip zor bir kurtarma görevi üstlenir. Ekibin bu felaketten kurtulmasının tek yolu birlikte hareket etmeleridir.

Jakarta'daki uluslararası bir okulda, zeki ama gizemli felsefe öğretmeni, yirmi mezun olan son sene öğrencisine mezuniyet için gerekenleri tamamlamak için son bir final düşünce sınavına sokarak kafa tutar. Sınav, bu zamana kadar gördükleri en zoru olacaktır. Tek başına mantığın gücünü kullanarak, öğrenciler bir yeraltı sığınağında neyin değerli olduğu bulmalıdır ve bir nükleer apokalips durumunda insan ırkını yönetmelidir. Sığınak yalnızca on kişiliktir, bu da demektir ki bunlar için ölüm seçilmiş değildir...

20’li yaşlarında, içine kapanık bir kadın olan Maureen, Paris’te ünlü bir modelin özel alışveriş danışmanlığını yapmaktadır. Genç kadın, kısa zaman önce ikiz erkek kardeşini kaybetmiştir ve henüz yas sürecindedir. Bir gün cep telefonuna bir mesaj gelir. Kardeşinin hayaletinden...

Counselor, üst seviyede saygı duyulan ve nişanlısı Laura ile huzurlu bir hayat süren başarılı bir avukattır. İtibarının sarsıldığı günler ise ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu ve daha fazla paraya ihtiyaç duyduğu sırada başlar. Counselor, adaletin iki yanında da yer alacağı bir hamle yapar ve kendini milyonlarca doların havada uçuştuğu uyuşturucu ticareti ağı içerisinde bulur. Artık Amerika'nın Meksika sınırındadır ve Reiner isimli güçlü bir iş adamıyla bir iş anlaşması yapmak üzeredir. Yirmi milyon dolarlık kargoyu satmaları gereken bu işe Westray isimli tuhaf bir yabancı ve son derece çekici bir kadın olan Malkina da dahil olmuştur. Ne var ki hiçbir şey planlandığı gibi gitmez ve kendilerini acımasız bir can pazarının içerisinde bulurlar...

Bruce Robertson'ın kendi halinde bir polis memuru olduğu günler artık çok geridedir. Genç memurun belki de her şeyi düzeltebilmek için kurduğu terfi hayalleri onu günden güne bambaşka birine dönüştürmektedir. Bruce için terfiye giden yol bir hayli kutsaldır ve kendisi bu yolda tehlikeden tehlikeye koşarken rakip olarak gördüğü çalışma arkadaşlarına türlü tezgahlar hazırlamakta son derece yeteneklidir. Ancak durumu bu denli basit değildir; zira uyuşturucu bağımlığı ve acı dolu geçmişi peşine bırakmadıkça hırsları ve halüsinasyonları katbekat artar. Bruce, yakın zamanda yaşadıkları bölgede işlenen vahşi cinayetin soruşturmasını lehine çevirmek için tüm dikkatini bu davaya verir; eş zamanlı olarak da çalışma arkadaşlarının her birine ayrı bir tezgah hazırlar. Ne var ki uyuşturucu, karısının hayaleti ve peşini bir an olsun bırakmayan geçmişi başına türlü belalar açacaktır.

Ray, kendi halinde yaşayıp giden, hayalleri olan küçük bir çocuktur. Yaşadığı oldukça trajik bir olay sonucunda hayatına kör olarak devam etmek zorunda kalır. Yaşadığı bu acıya rağmen hayata dair umudunu kaybetmez ve yepyeni, taze hayallerle hayat yolculuğuna devam etmeye karar verir. Ray, karşısına çıkan engellerle savaşacak ve dünyanın en önemli müzisyenlerinden biri haline gelecektir. Küçük Ray, hem adıyla hem de soyadıyla tanınan Ray Charles olacaktır. 11 haziran 2004 günü 73 yaşında hayata veda eden soul müziğinin efsane ismi Ray Charles'ın yaşam öyküsünü anlatan 'Ray' müzikal bir otobiyografi.

Bir bilgisayar aracılığı ile zamanda yolculuk yapan kahraman Kung Fury, bir hata sonucu İskandinav tanrılarının hükmettiği bir döneme gidiyor ve Thor ile karşılaşıyor. Filmde mutantların, dinozorların, robotların ve nazilerin de olduğu bir dünya ile karşılaşıyoruz. Kung Fury’nin amacı; tüm dünyaya zarar veren, Nazi Almanya’sının lideri Adolf Hitler’i, diğer adıyla Kung Führer’i yenmektir.