11 yaşındaki Dawn ergenliğe mutsuz ve acı dolu bir geçiş yapar.Tek düşü,bazı kızlar gibi popüler olmaktır ama ne tipi ne de tarzı uygundur.Okul arkadaşlarının alay ettiği kimsenin birlikte takılmak istemediği yalnız ve mutsuz Dawn,aradığı ilgi ve sevgiyi ailesinde de bulamaz..Her şeye rağmen başını dik tutar ve mutlu görünmeye çalışır çünkü kendisini güzel günlerin beklediğinden emindir.Özünde acıklı bu öyküyü,bağımsız sinemanın genç yönetmeni Todd Solondoz son derece komik ve eğlenceli bir bakış açısıyla ele alıyor...

Snooze buttons, sunlight…the inescapable cacophony of alarm alerts: waking up in the morning is a battle between the present and the future state of mind. A dream-like war with yourself and other objects that seem to take a life of its own.

Sixteen years after his documentary When Louis Met Jimmy, Theroux seeks to understand how he was tricked by a man who became his friend.

Michael and Robert, two gay men living in Brooklyn, spend their last day together before Robert leaves for Africa on work assignment. Michael still has feelings for his friend Nick, who has AIDS.

İkinci kuşak Sovyet sinemacılarından biri Mikhail Romm. Hemen tümü arşivlerden derlenmiş, aralarında Hitler’in özel film arşivi, SS subaylarının çektiği özel filmler, Sovyetler’in ve diğer kimi ülkelerin devlet arşivleri gibi kaynaklar da bulunan bir materyali kurgulayarak oluşturduğu anıtsal “Sıradan Faşizm” filmiyle, Almanya’da Nazizm’in 1930’larda başlayan yükselişini ve savaş sonuyla birlikte gelen çöküşünü anlatıyor. Bunun yanı sıra, aynı zamanda, “faşizm”in içinde oluştuğu koşulları, sıradan, küçük, önemsiz bulunan olaycıklarla, tehlikeli hoşgörülerle, gündelik boş verişlerle, yerine getirilmeyen görevler ve kaçınılan sorumluluklarla nasıl palazlandığını da gösteriyor. Bir taraftan “eğlenceye boğulmuş” ve çökmekte olan “soyluları ve zenginleriyle”, diğer taraftansa, Hitler ve Mussolini’nin şahsında cisimleşen pespaye bir hakimiyet tutkusuyla çok başarılı bir üslupla dalga geçerken, diğer taraftan bu kepazeliklerin ağır bedellerini de seyircinin önüne koyuyor.

A trio of interweaved transgressive tales, telling a bizarre stories of suburban patricide and a miraculous fight from justice, a mad sex experiment which unleashes a disfiguring plague, and the obsessive sexual relationship between two prison inmates.

Sometimes our emotions are our best friends.

Why are illegal abortions more accessible in Poland than legal ones in South Africa? This documentary feature explores and contrasts changes in Poland and South Africa regarding abortion laws and their impact on the lives of women. In the 90's, Poland banned abortion due to the increasing influence of the Catholic Church after the fall of communism; around the same time South Africa legalized it, reforming the health system after the fall of apartheid. The film reveals how the legal status of women is a direct result of the silencing or empowering of women's voices. In the Polish society and media, women's perspectives were made invisible; in South Africa, on the other hand, they were invited to give public hearings in the parliament about problems in the realm of reproduction.

A film shot during the summer of 1968 in Oakland, California around the meetings organised by the Black Panthers Party to free Huey Newton, one of their leaders, and to turn his trial into a political debate. They tried and succeeded in catching America’s attention.

An intimate portrait of Hollywood royalty featuring Debbie Reynolds, Todd Fisher, and Carrie Fisher.

Harvey Milk was an outspoken human rights activist and one of the first openly gay U.S. politicians elected to public office; even after his assassination in 1978, he continues to inspire disenfranchised people around the world.

When Zaza, headliner of a weekly drag show, 'CHERRY POP', refuses to come out of her dressing room, all hell breaks loose backstage. A young newcomer, The Cherry, is hiding a huge secret from the girls while getting ready for his debut performance.

This complex portrait of modern-day life on the Pine Ridge Indian Reservation explores the bond between a brother and his younger sister, who find themselves on separate paths to rediscovering the meaning of home.

In this wildly entertaining vision of one of the twentieth century’s greatest artists, Bob Dylan is surrounded by teen fans, gets into heated philosophical jousts with journalists, and kicks back with fellow musicians Joan Baez, Donovan, and Alan Price.

On the Japanese island of Amami, despite lacking parental guidance, Kaito and his girlfriend Kyoko try to find their place in the world. While Kaito suffers from the absence of his father, who moved to Tokyo after his birth, Kyoko must come to grips with her mother’s terminal illness.

8 yıllık hapis hayatının ardından şartlı tahliye edilen Bill (Charlie Creed-Miles), şimdi 11 ve 15 yaşına gelmiş çocukları Jimmy (Sammy Williams) ve Dean (Will Poulter) için eve döner... Çocukları anneleri tarafından terk edilmiştir ve birbirlerini koruyup kollamaktadırlar. Dean isteksiz bir şekilde babasını kalması için zorlamaktadır, fakat Jimmy'nin başı Bill'in eski eroinman arkadaşlarıyla belaya girince, Bill ne tür bir baba olacağına karar vermek zorunda kalacaktır – iyi bir baba, veya özgür bir baba...

Genç, çaresiz ve soygun konusunda yetenekli iki kız kardeş... Öyle çılgınca bir planları var ki, işe yarayacak gibi! Küçük bir kasabada yaşayan hırslı gençler Deidra ve Laney, anneleri hapse düşüp borçları da giderek artınca çareyi bir dizi tren soygunu planlamakta bulur.

Compared to girls, research shows that boys in the United States are more likely to be diagnosed with a behaviour disorder, prescribed stimulant medications, fail out of school, binge drink, commit a violent crime, and/or take their own lives. The Mask You Live In asks: as a society, how are we failing our boys?

Belgesel niteliğindeki bu film, ABD’deki çeşitli üniversite kampüslerinde kızların tecavüze maruz kalması üzerine kurum ve kuruluşların bu tecavüzlerin üstünü kapatması, öğrenciler ve ailelerinin yaşadığı yıkıcı bedeli açıkça gözler önüne sermektedir.

Marina Abramovic yaklaşık kırk yıldır sanatı yeniden tanımlıyor ve kendi bedenini bir araç olarak kullanıp, meydan okuyan, şok eden ve düşündüren performanslar sergiliyor. 1995 İstanbul Bienali’nin de katılımcılarından biri olan sanatçı, günümüzün en etkili ve tartışmalı sanatçıları arasında yer alıyor. Bu belgeselde Marina’nın, New York’taki Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) gerçekleştirilecek retrospektifine hazırlanma sürecini izlerken, MoMA’da bir sandalyede hareketsiz olarak 736 saat boyunca oturduğu performansının da dahil olduğu gösterisinin üç aylık dönemine de şahit oluyoruz.