Sandro was a boy who loved to sing rap, to kiss, to stare the statue of Christ the Redeemer and dreamed to go visit Copacabana. Growing up on streets, the story culminates at the infamous episode of 12th June 2000, when Sandro hijacked bus 174.

Two young men — a Palestinian grad student and an Israeli lawyer — meet and fall in love amidst personal and political intrigue.

Rome, AD 303. Emperor Diocletian demotes his favourite, Sebastian, from captain of the palace guard to the rank of common soldier and banishes him to a remote coastal outpost where his fellow soldiers, weakened by their desires, turn to homosexual activities to satisfy their needs. Sebastian becomes the target of lust for the officer Severus, but repeatedly rejects the man's advances. Castigated for his Christian faith, he is tortured, humiliated and ultimately killed.

The Parade, in a tragicomic way, tells the story about ongoing battle between two worlds in contemporary post-war Serbian society - the traditional, oppressive, homophobic majority and a liberal, modern and open-minded minority... The film, which deals with gay rights issues in Serbia, features footage of the 2010 Belgrade gay pride parade. The film introduces a group of gay activists, trying to organize a pride parade in Belgrade.

The lives of Eric, an ex hockey player, and his partner Sam, are thrown into turmoil when they are forced to take in Scot, a flamboyant 11-year-old.

Reine is supposed to go to a summer camp called Children's Island but decides to remain in Stockholm over the summer while his mother is working at a hospital. She thinks he is at the camp, and he tells her he is. We then follow him around Stockholm that summer and see what he encounters on the path of life.

This is the true story of the failed bank robbery-cum-hostage taking in a bank at the square Norrmalmstorg in Stockholm, in September 1973. The Stockholm Syndrome is named after this incident.

Based on Anton Chekhov's play.

Hayat koşuşturmacası içersinde sıkışmış bir bireyin ansızın hayatına giren yeni bir insan ile hayatında önem verdiği değerleri tekrar gözden geçirmesine tanıklık olabileceginiz seyri güzel bir film...

In the dirtiest, funniest, most scandalous gay-teen-sex-comedy-parody ever, four young gay friends make a pact to lose their virginity by the end of the summer. The boys soon face giant sex toys, naked celebrities, masochistic teachers and an uncontrollable romance with a quiche.

Vahşi ormanları, sert ve bir o kadar da sempatik sakini Mick Dundee, kanosunun içinde mutlu bir şekilde bıçağını bileyip yakın arkadaşı Jacko ile sohbet ederken, suyun derinliklerinde gizlenen devasa bir timsahın saldırısıyla irkilirler. Bu dinozorumsu yaratığın şerrinden Dundee’nin kıvraklığı ve hareket kabiliyeti sayesinde kurtulan dostlarımız, sağ salim evlerine geldiklerinde Dundee, karısı Sue’nun babasına ait gazetenin yardıma ihtiyacı olduğu haberiyle karşılaşır ve hiç vakit kaybetmeden Los Angeles yolunu tutarlar. Bu onun için uygar dünyaya yapılan ikinci yolculuktur ve işler ilkinden daha fazla karışacaktır, çünkü yanlarında oğulları da olacaktır.

Peter, Noel'de ailesinin yanına gitmeye karar verir. Bekar olduğu için ailesinin sürekli yargılamasından sıkılan Peter, en yakın arkadaşı Nick'i tatil için ona katılmaya ikna eder. Peter ve Nick, bu süreçte bir ilişki içindeymiş gibi davranacaktır. Ancak Peter'ın annesi ona yakışıklı antrenör James ile bir randevu ayarladığında planları alt üst olur.

Eski CIA analisti Jack Ryan, Londra'da Kraliyet Ailesinin bir üyesi olan Lord Holmes’a karşı düzenlenen suikasti önleyince saldırıyı gerçekleştiren IRA'nın içerisinde yer alan muhalif bir grup intikam almak için Jack ve ailesini hedef alır.

Maurice, muhafazakar ve kendisinden çok şey bekleyen ailesinin üniversite tahsili için Cambridge'e gönderdiği bir İngiliz gencidir. İki sınıf üstte bir talebenin açık ve beklenmedik teklifi kafasını karıştırır. Hayatında gizli bir sayfa açılan Maurice, Clive'dan etkilenmiştir. Ancak 1. Dünya Savaşı öncesi yasal olarak yasak olan eşcinsellik İngiltere'de yaşanamaz durumdadır. Arkadaşlarının 6 ay hapis cezası alması ikiliyi durduramaz....

Uzak ve ıssız bir adaya ayak basan Carl Denham yönetimindeki bir film ekibi, yerlilerce düzenlenen garip bir kurban törenine şahit olur ve engellemek için müdahale eder. Sarışın başrol oyuncusu Ann Darrow'u gözlerine kestiren yerliler daha sonra kampı basıp genç kadını kaçırırlar. Ann'i zincire vurup, tanrı olarak tapındıkları Kong isimli dev bir gorile kurban etmeye kalkışırlar.Dev canavar kendisine ikram edilen Ann'a aşık olur ve durumdan vazife çıkaran Darrow ve ekibince etkisiz hale getirip, bir Broadway şovuna meze edilmek üzere gemiyle New York'a taşınır. Oysa aşk her şeyden güçlüdür!

Doğal olmayan varlıklar tarafından tehdit edilen dünya ve dünyada bulunan insanların yaşadıkları ele alınmıştır. Filmde her ne kadar dünyada olanlara değinilse de asıl olarak bir ailenin yaşadıkları ele alınmaktadır. Filmde bir anne bir baba ve bir erkek çocuktan oluşan bir ailenin dünya tehlikeye girdikten sonra çektiği zorluklar konu alınmıştır. Dünya da olup bitenler ve yaşananlar sonucu aile bireyleri birbirleri arasında ki güveni bir teste tabi tutacak, birbirlerini sınayacaklardır.

Wendy her gece küçük erkek kardeşlerini birbirinden güzel fantastik hikayeler anlatarak uğurlamaktadır uykuya. Bir gün babaları, Wendy'nin oğlanlarla aynı odada uyuyamayacak kadar büyük olduğuna karar verir. Bu olağanüstü öykülerle süslü gecelerin aniden bitmesi, sadece evin çocuklarını üzmez! Zira Wendy'nin öykülerine tutkun bir başkası vardır: gizli gizli pencerenin ardından onları dinleyen Peter Pan! Wendy'nin ortadan kaybolması Peter'ın dikkatini çekecek, bütün çocuklar hep birlikte Peter'ın dünyasına, Varolmayan Ülke'ye yapılacak bir seyahat ve bir dolu macera ile sonuçlanacaktır. Burada onları Kaptan Hook, peri Tinkerbell ve sayısız olağanüstü ayrıntı beklemektedir.

Alejandro González Inarritu'nun Babel'inde, Fas'ta turistik geziye çıkan Amerikalı evli çiftin başına gelen trajik bir olay, dünyanın farklı ülkelerindeki dört ailenin yaşamında olaylar zincirini harekete geçirir. Koşullar açısından birbirine bağlı olan ama kıtalar, kültür ve dil açısından birbirinden ayrışan karakterlerin her biri, gerçek huzur ve teselliyi sadece aile kavramının sağlayabileceğini keşfeder.

Eilis Lacey (Saoirse Ronan), İrlanda'nın fakir mahallelerinden birinde yokluk içinde yaşayan bir kızdır. Sevmediği bir işte annesinin hatrına çalışan Eilis'e kasabasındaki kilise papazı yardımcı olur ve onu Amerika'ya güvenilir bir tanıdığın yanına gönderir. 1950'li yılların New York'unda Brooklyn’e gelen genç kız, Amerika'nın gelecek vaatleri için annesinin evini terk eder. Ayakları üzerinde durma mücadelesi veren Eilis bu arada bir gençten de çok hoşlanır. Fakat gurbet özlemi birkaç ay sonra Eilis için dayanılmaz olur ve bu sırada annesinden gelen bir haber ile İrlanda'ya birkaç haftalığına dönmeye karar verir. Amerikan rüyası İrlanda'daki geçmişi yüzünden bozulan Eilis, iki ülke ve üzerinde yaşadığı hayatlardan birini seçmek zorunda kalacaktır.

Karanlık geçmişleri olan 7 yabancı farklı yerlerden, farklı hikayelerle yola çıkmışlardır. Sonunda hepsi Tahoe Gölü’ndeki yıkık bir otel olan El Royale Oteli'nde bir araya gelirler. Hepsinin birbirinden sakladıkları ve geçmişe gömmeye çalıştıkları önemli sırları vardır. Bu gece her şeyin sonudur ve onların geçmişleriyle yüzleşip kendilerini kurtarabilmeleri için son bir şansları vardır. Geçmişin acı verici yaralarına rağmen bunu yapabilecekler midir?