Çocukluğu tekrar gözlerinde canlanan Norman, genç bir erkekken dul ve şizofrenik annesiyle yaşadığı günlere geri döner. Bu akıldan çıkmayan hatıralar basit bir hatırlama olmaktan öte Norman'ın öldürme içgüdüsünü tekrar harekete geçirir ve gerilim dolu dakikalar birbirini kovalamaya başlar.

22 Yıl Sonra Norman Bates Eve Geri Döndü! Tüm zamanların gelmiş geçmiş en unutulmaz gerilim filmlerinden biri olan Alfred Hitchcock’un Sapık filmi şimdi kaldığı yerden devam ediyor. Anthony Perkins, işlediği suçların cezasını çekmek üzere gönderildiği bir akıl hastanesinde yıllarca tedavi gördükten sonra serbest kalan, ancak annesinin etkisinden hala kurtulamamış Norman Bates rolüyle ekranlara geri dönüyor.

Michaela, an epileptic, enrolls in college to study education. She goes off her medication and soon begins hearing voices and seeing apparitions that tell her to avoid religious objects, although she is devoutly Roman Catholic. One priest scoffs at the idea that Michaela could be possessed by demons, but a younger pastor arranges an exorcism for the young woman.

When his long-lost brother resurfaces, Jacobo, desperate to prove his life has added up to something, looks to scrounge up a wife. He turns to Marta, an employee at his sock factory, with whom he has a prickly relationship.

Victor and Fernando are hairstylists in Mexicali. They are the go-to professionals for the city's socialites. To their customers, they were a lovely couple until they decided to legally marry. Losing the support of people and friends an confronting a blacklash of criticism, through their fight they woke up members of Mexiciali's society to fight homophobia and inequality.

A young farmer assembles a band of diverse mercenaries to defend his peaceful planet from an evil tyrant.

Della Myers, küfürbaz kocası Kenneth ve ikiz çocukları ile birlikte lüks bir sitede oturan bir ev hanımıdır. Della tüm ilgisini çocuklarını yetiştirme üzerine vermiştir ve bu yüzden ev işlerini ihmal ettiği için bu durum kocası Kenneth'i çok sinirlenmektedir. Bu karışıklıklar yüzünden Noel akşamı kocasıyla büyük bir kavgaya tutuşurlar. Kavga sırasında kocası duvarı yumruklar ve bir delik açar. Della bu deliği kapatmak için alışveriş merkezinden duvar kağıdı almak için evden ayrılır... Alışveriş merkezinde park edecek bir yer bulamaz fakat eski bir arabanın iki arabalık park yerini kapladığını görünce sinirlenerek aracın camına bir not bırakır ve alışverişe gider.... Bıraktığı bu notun sessiz ve sakin süren hayatını, hayatta kalma mücadelesi gerilim ve korkuyu iliklerine kadar hissetmesiyle nasıl bir anda değiştirdiğini çok geçmeden anlayacaktır.

Mafya hesaplaşmaları, kanlı pazarlıklar ve bir polis. Birtakım yanlışlara göz açtırmayan müthiş bir dövüşçü.. Ancak bu sefer doğru bildiği yolda çok büyük engeller var..

Dinleyicilerinin bir kısmı ona hayrandı, geri kalanları ise ondan nefret etmeye bayılıyorlardı. Programlarında banyo yaparken canlı yayına katılıp çılgın fantezilerini anlatanlara kadar herkese yer vardı. Radyo da yasaklı sözcükler kuralı uygulanırken bu sansürü ilk kıran ve dinleyicileri ile işbirliği yapıp parolalarla konuşan yine o oldu. Howard Stern'ün kendi yazdığı kitaptan beyazperdeye uyarlanan otobiyografik filmin başrolünü doğal olarak Howard Stern'ün kendisi üstlenmiş. Radyodan sonra televizyona çıkan Stern, kendi hayatı dahil her şeyi açıkça konuşabildiği için Amerika'nın en çok sevilen ve aynı anda nefret edilen insanlarından biri.

Bir çete tarafından yatağından kaldırılıp bir serikatili bulması emredilen Kleinman ne yapacağını bilemez. Bunun yanı sıra olayla ne gibi bir bağlantısı olduğunu da anlayabilmiş değildir. Gece vakti sisli sokaklarda katille karşılaşma korkusuyla dolanırken yapmazsa başına kötü şeyler geleceğini hissettiği görevinin ne olduğunu öğrenmeye çalışır.

Çocuk Milk (Jonathan White) istemeden iki cinayet işlemiş ve arkadaşı Winny ile bu sırrı uzun yıllar paylaşmıştır. Ne var ki bir gazeteye gelen isimsiz mektuplar, 1986 yılında işlenen bu cinayetlerin ayrıntılarını adım adım açıklamakta ve polis Jonathan White’ı zor durumda bırakmaktadır.

Muffy okul arkadaşlarını ailesine ait olan ıssız bir adada tatil yapmak üzere davet ettiğinde onlara bunun belkide son tatilleri olabileceğini söylemeyi ihmal eder.çocuklar adaya varır varmaz biri konuk listesini gözden geçirmeye başlar masum bir hafta sonu olarak planlanmış olan 1nisan günü kanlı bir yaşam mücadelesine dönüşür.13.cuma filminin yapımcılarından tamda onlardan bekleyeceğiniz gerilimi sunuyorlar.

Women in a failing silk factory, fight to find a way to keep their jobs.

1967'de geçen Mucize Kulübü, Dublin'in dışında bir şehir olan Ballygar'dan gelen Lily (Maggie Smith), Eileen (Kathy Bates) ve Dolly (Agnes O'Casey) adlı üç kuşak yakın arkadaşın, her yıl milyonlarca ziyaretçinin gittiği mucizeler diyarı, Fransa'nın kutsal kasabası Lourdes'ye yapılan kutsal bir hac yolculuğu için bilet kazanma hikâyesini konu alıyor. Birlikte çıkacakları bu yolculuktan hemen önce eski arkadaşları Chrissie (Laura Linney), annesinin cenazesi için Ballygar'a gelir. Bu üç kadın, hayatlarını değiştireceğini umdukları yolculuğa çıkarlar ama yanlarında annesinin yerine onlara katılacak olan şüpheci bir gezgin olan Chrissie de vardır. Yolculuk boyunca eski defterler açılır, kadınlar bir mucize bulma umuduyla seyahat ederken geçmişleriyle yüzleşmek zorunda kalırlar.

ABD'de tüm şiddetiyle süren ekonomik kriz yıllarında, rüzgardaki bir yaprak gibi eyaletten eyalete sürüklenen Frank, güzel Cora ve kendinden yaşça büyük kocası Nick'in işlettiği küçük bir lokantaya gelir. Nick'in acıyıp yer gösterdiği genç adam Cora'yla tutkulu bir ilişki yaşamaya başlar. Aşktan gözleri kör olan sevgililer Nick'i öldürüp hem özgürlüklerine hem de sigortadan gelecek yüklü paraya sahip olmaya karar verirler. Ancak hayat sürprizlerle doludur...

II. Dünya Savaşı'nda dehşet verici katliamlara ortak olan Robinson, Amerikalı bir kadınla evlenir ve Connecticut'a yerleşir... Hikáyede Robinson'un peşini bırakmaya niyetli olmayan kahraman bir dedektif de yer almakta. Orson Welles'in dar bir bütçeyle kotardığı ama heyecanı fazlasıyla verdiği sıkı bir kara film. ‘‘Bir Naziden başka kim, Karl Marx'ın Alman olduğunu inkar eder... Karl Marx'da bir Yahudi değil miydi?’’ gibi Orson Welles'e ait ince zekanın ürünü repliklerin yer aldığı film, ‘‘En İyi Özgün Senaryo’’ dalında Oscar'a aday gösterilmişti.

Dona Hermínia geri döndü, şimdi zengin ve ünlüdür, çünkü kendi başarılı TV şovunun ev sahibidir. Bununla birlikte, aşırı korumacı karakter, Marcelina ve Juliano'nun taşınmaya karar vermesiyle, çocuklarının ayrılmalarıyla uğraşmak zorunda kalacaktırlar. Bir yandan da , New York'ta yaşayan kız kardeşi Lúcia Helena'yı ziyaretçi olarak ağırlayacak.

Zamanını langırt oynayarak geçiren Amadeo, bir gün futbolda çok başarılı olan Ace ile maç yapar. Ace maçı kaybedince bunu hırs haline getirir. Aradan seneler geçer ve Ace kasabasına ünlü bir futbolcu olarak geri döner. Yaptığı maçın intikamını almak için bütün kasabayı bir stadyuma çevirecektir. İşe Amadeo’nun langırt oynadığı bardan başlar. O anda küçük langırt oyuncuları sihirli bir şekilde hayata bulurlar ve Amadeo’ya Ace ile kasabayı kurtarmak için yapacağı hayatının maçında yardım etmeye çalışırlar...

Giannaris, Eve Dönerken’i 1999’da Kuzey Yunanistan’da yaşanmış gerçek bir olaydan kurgulamış. Arnavutluk kökenli bir adam şehirlerarası bir yolcu otobüsünü rehin alır ve yolcuları bırakmak için 500.000 Euro fidye ister.Elinde otomatik bir silah ve el bombası bulunan adamın para dışında istediği bir şey daha vardır: sorunsuz olarak Arnavutluk’a geçişinin sağlanması. Kısa zamanda polis tarafından kuşatılan otobüste ölüm kalım pazarlığı başlar. Başlarda sert görünmeye çalışan eylemci kısa süre sonra yumuşar ve yedi kişi hariç otobüsteki tüm rehineleri serbest bırakır. Eve Dönerken’de Giannaris Amerikan aksiyon filmlerini aratmayacak bir tema yakalamış. Tansiyon her ne kadar Hollywood gerilimlerindeki kadar yüksek olmasa da özellikle diyaloglar, Yunan-Arnavutluk ilişkilerini ve insan doğasını oldukça iyi yansıtıyor.

Üniversite öğrencisi bi genç kız olan Natalie, çocukluğundan beri en iyi arkadaşı olan Brooke ve onun ev arkadaşı Taylor ile birlikte Hell Fest'e giderler. Ama bir ziyaretçi için Hell Fest bir cazibe merkezi değil bir avlanma yeridir. Gözler önünde cinayet işleyip dekor ve kurgu kılıfına uydurabilmenin ve eğlenceye kendilerini kaptırmış dikkatsiz kurbanları kolaylıkla avlayabilmenin mümkün olduğu festival, bu yılki katılımcılar için oldukça tehlikeli olacaktır.