An industrialist is urged to run for President, but this requires uncomfortable compromises on both political and marital levels.

After separating from his wife, Leonard Parker (Cosby) quit the spy business and became a restaurateur. His wife refuses to speak with him, and his daughter, who changes her career more often than her clothes, has begun dating a man old enough to be Leonard's father! On top of it all, the government has asked him to come back and save the world again.

The full soundtrack to Marguerite Duras' 1975 film India Song, about a French ambassador's wife in 1930s India, is here repurposed with all new cinematography. As we hear all the dialogue of a bygone movie, we travel visually through images of absence and decay, bereft of life. It's the ghost of a film, and a further commentary on colonialism.

A group of adventurers refloat a WWII German submarine and prepare to use it to pull a very large heist; The Queen Mary which they plan to rob on the high seas.

A satire of the Great American Way, with Lemonade Joe a "clean living" gunfighter who drinks only Kola-Loca Lemonade and convinces everyone else in town (with his gun skills) that all "real men" drink ONLY lemonade!

An inexperienced young actress is invited to play a role in a film based on Dostoyevsky's 'The Possessed'. The film director, a Czech immigrant in Paris, takes over her life, and in a short time she is unable to draw the line between acting and reality. She winds up playing a real-life role posing as the dead wife of another Czech immigrant, who is manipulated by the filmmaker into commiting a political assassination.

A Jewish pawnbroker, a victim of Nazi persecution, loses all faith in his fellow man until he realizes too late the tragedy of his actions.

Paula, a young supporting character, studies at the Main Character School and dreams on graduating to become a lead.

30 Hazirandaki mısır devriminin sabahında, birbirlerinden tamamen farklı geçmişleri ve inançları olan otuz kişi bir gün boyunca polis aracında gözaltında tutulur. Hayatta kalmak için aralarındaki çatışmalara son vermek ve uzlaşmak zorundadırlar.

William Friedkin attends an exorcism with Father Gabriele Amorth, as he treats an Italian woman named Cristina for the ninth time. Prior to filming, Cristina had purportedly been experiencing behavioural changes and “fits” that could not be explained by psychiatry, and which became worse during Christian holidays.

Medyumlarla ilgili kitap yazan Charles ile komşusu "emekli medyum" Madam Arcati’nin öyküsü. Araya yazarın ikinci eşi girince işler karışacak.

A U.S. Army colonel alerts the president of a planned military coup against him.

Nick and Nora Charles investigate when Nora's cousin reports her disreputable husband is missing, and find themselves in a mystery involving the shady owners of a popular nightclub, a singer and her dark brother, the cousin's forsaken true love, and Nora's bombastic and controlling aunt.

II. Dünya Savaşı sırasında, Kuzey Afrika'da bir İngiliz cezaevinde, İngiliz mahkumlar, çok sert koşullar ve daha da sert gardiyanlarla uğraşmaktadır. Er Joe Robert -bir subaya fiziksel saldırı suçundan dolayı baş çavuşluktan alınan ve hapse atılan- için gidişat özellikle daha zordur. Dört hücre arkadaşıyla birlikte Gardiyan Çavuş Williams'ın komutası altındalardır. Gardiyan Çavuş Williams zalimliği ile ün salmıştır ve çok ağır cezalar vermekten zevk alır, özellikle de mahkumları aşırı yorgunluktan bayılıncaya kadar "yokuş"tan aşağı yukarı koşturmaktan. Bütün aşırılıklarlara rağmen hapisane Başçavuşu ise her zaman adamlarını korumaktadır. Ancak mahkumlardan biri ölünce, Williams'ın gerçek yüzünü ortaya çıkarma şansı doğar.

Mervyn LeRoy’un, .Robert E. Burns’ün otobiyografik hikâyesini temel alan, Ben Bir Pranga Kaçağıyım, şansı yaver gitmeyen bir 1. Dünya Savaşı gazisi olarak, uydurma bir suç yüzünden prangaya vurulup, uzak güney eyaletlerinde ağır işçiliğe mahkûm edilmesinin ardından, merhametsiz bir suçluya dönüşen masum bir adamın canlı bir portresini sunar. Adam dürüst bir hayat sürmek için kaçar, ihanete uğrar, yeniden kaçar ve yakalanmış bir kaçak olarak ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Kayayı bile orta yerinden çatlatacak sadist gardiyanlar, firarlar (birçok filme temel oluşturmuş, uluyan tazıların bataklıktaki takip sahnesi dâhil), hücre cezası, parmaklıkların ardındaki kendine özgü dil başarılı bir biçimde perdeye taşınır. Sırf defalarca gönderme yapılmış bir film olması (en son Coen Kardeşler’in O Brother, Where Art Thou?/ Nerdesin Be Birader? filminde) açısından seyredilmeye değer bir yapım. Modası geçmiş olsa da halen ünlü ve unutulmaz son cümlesiyle seyirciyi derinden etkiliyor.

In the year 180 A.D. Germanic tribes are about to invade the Roman empire from the north. In the midst of this crisis ailing emperor Marcus Aurelius has to make a decision about his successor between his son Commodus, who is obsessed by power, and the loyal general Gaius Livius.

A socialite marries a prominent novelist, which spurs a violent, obsessive, and dangerous jealousy in her.

Filmde olaylar, Nevada’daki çiftliklerden birinde işlenen cinayetle başlar. Cinayetten sonra maktulün arkadaşları intikam için katilin peşine düşerler ve üç kişiyi yakalayıp, onları hemen öldürmek isterler...

Doğudan beri deforme olmuş bir kariyer polisine, nazik bir doktor tarafından yeni bir yüz verildi ve ceza evinden tahliye edildi. Görünüşe göre o düz gitti, onu ceza evine gönderen adamı bulup intikamını almak istiyor ve

Issız black rock kasabasından geçen buharlı tren uzun yıllardır hiç duraksamamıştır bu kasabada, yıllar sonra trenin durup bir yabancıyı bırakması yerel halkta huzursuzluğa ve paranoyaya sebep olur, zira bu ıssız kasaba yıllar geçtikçe kendi adalaetini kendi sağlar hale gelmiştir, eski sırların perdesi aralanacaktır oysa... Özellikle “The Great Escape” ile birçok sinemaseverin gönlünde taht kuran John Sturges’in Oscar adaylığı aldığı tek filmdir “Bad Day At Black Rock”.