In rural Sicily, the fishermen live at the mercy of the greedy wholesalers. One family risks everything to buy their own boat and operate independently.

"Günahkâr Gönüller", 1866 yılında Avusturya işgalinin son günlerinde Venedik'te işgalcilere karşı tepkilerin dorukta olduğu bir zamanda, direnişin başındaki Kont Ussoni'nin evli yeğeni Kontes Livia Serpieri'nin Avusturyalı Teğmen Franz Mahler'le yaşadığı yasak aşkı anlatır. Visconti romandan farklı olarak filminde bu aşkı biraz daha geri plana iterek savaşı ve direnişi öne çıkarmıştır. Ayrıca Visconti teğmenin romandaki Remigio Ruz olan adını filmde büyük besteci Gustav Mahler'e olan hayranlığından dolayı Franz Mahler yapmıştır. Çöküşü ve çürüyüşü yücelten, bunu yaparken de zerafetle ustaca harmanlayan bu destansı film başta İtalya olmak üzere birçok ülkede sansüre takılmıştı. Film 1968'de ABD'de kesilerek gösterilebildi. "The Wanton Contessa" adlı bu İngilizce versiyonun bazı diyalogları Tennessee Williams ve Paul Bowles tarafından yeniden yazılmıştır.

At the end of the Civil War, a Union soldier is released from prison and travels with a fellow prisoner to Missouri where his travelling companion is shot and hung for horse stealing. California decides to take the dead companion's belongings to his family's ranch, where he falls in love with his friend's sister. But then the "ghosts" of the war return in an unexpected way haunting him again.

Bir sokak ressamı, şehrin meydanında insanların kara kalem portre resimlerini çizerken, bir kameralı kız da onu çekiyor sürekli. Şehrin çeteleri de var tabii ki. Ressamı aşağılayarak ondan işgaliye parası alıyorlar. Kameralı kız kendisini takip etmesini istiyor. Ressam, kameralı kızı takip ediyor. Bu takip, onun içine attığı her şeyi intikam olarak dışarı çıkartıyor sonra.

Samson Cazalet, Taxi driver in his thirties, picks up a client at the airport. The same evening, the daughter of the woman disappears and the overwhelming evidence points to Samson. How can he prove his innocence when he is the ideal suspect?

A few days in the life of a Czechoslovak teenager when he starts work.

A newly-married woman becomes frustrated as her husband, a reindeer herder for an Arctic village, spends much of his time away. Desperate for affection, she visits a shaman who offers a potion that makes her irresistibly desirable, with unexpected and deadly results.

İdeal Güzelliğe Tutkun Bir Adamın Ünlü Hikayesi... Yurtdışına tek başına dinlenmek için tatile çıkmış bestekar Gustav Aschenbach (Dirk Bogarde) Venedik'tedir, tüm dünya onu içine kapalı, saygın, medeni bir insan olarak tanımaktadır. Fakat bir gün o ideal güzelliğin resmini görür - ve anında kendi sonunu getirecek bu gizli tutkuya kendisini bırakır. Dev filmci Luchino Visconti Thomas Mann'ın klasik romanı Death In Venice'i "güç ve güzellikten oluşan bir başyapıt"'a çeviriyor.Visconti'de, Aschenbach gibi tutku dolu, filmleri duyguyla kaplı, dönemsel detayları yansıtan ve düz görünen yüzeylerin altındaki derin duyguları araştıran bir yapıya sahip. Visconti'nin 1971 Cannes Film Festivali'nde özel ödül kazandığı sanatının zirvesinde olduğu çalışmasıdır. Gustav Mahler'in müzikleri ve Bogarde'ın unutulmaz performansı filmin şiirsel anlatımına büyük katkıda bulunuyor. Death In Venice'de, gerçek ustaların arasında olacaksınız.

Filmde, 1860’ların İtalyası’nın hızla değişen toplumsal yapısına uyum sağlamaya çalışan yaşlı bir prensi canlandıran Burt Lancaster, statüsünü ve yaşam tarzını sağlama alma çabasıyla yeğeni Tancredi’nin (Alain Delon) zengin bir tüccarın kızı olan Angela’yla (Claudia Cardinale) evliliğini ayarlar; ve filmin final bölümünü oluşturan neredeyse bir saate yakın balo sahnesi boyunca, hem ait olduğu toplumsal sınıf hem de kendi geçmişiyle bugünü üzerine derin düşüncelere dalar. Birey ve toplum arasındaki etkileşimi büyüleyici ve görkemli bir dille anlatan böyle bir filmi, ancak Visconti gibi aristokrat kökenli bir Marksist yönetebilirdi. (Lancaster, rolünü Visconti’nin karakterinden yola çıkarak canlandırdığını söylemiştir). Aristokratların artık gücün yeni zenginlerin eline geçtiğini kabullendikleri balo sahnesi, haklı olarak sinema tarihinin en ustaca çekilmiş sahnelerinden biri olarak kabul edilir.

This film has the typical air of Italian action/gangster comedies from that period - it is a perfectly charming and funny sort of comedy. The cliches of black and white are wonderfully maintained in this movie as the good guys are clever and witty and the bad ones are bad and pretty dumb. The "Shakespearian" dream of the "good" Mafioso a bit stupid but then a film like that seems in need of a few blunders.

In a seaside villa, under the care of a nanny, a group of children spend most of their days watching violent television shows.

Amateur plumber Cluny Brown gets sent off by her uncle to work as a servant at an English country estate.

Yıllardan beri cezaevinde yatmakta olan bir suçlu, hüküm giymeden önce bir galerinin güvenlik sisteminden sorumlu olan cezaevi arkadaşından aldığı bilgiler ışığında bu galeriyi soymaya karar verir. Tahliye olduğunda da "Sicilyalılar Çetesi" adlı suç örgütünün lideri ile tanışırak birlikte çalışmaya başlarlar.

The story of exploited textile factory workers in Turin, Italy at the turn of the century and their beginnings of their fight for better working conditions. Professor Sinigaglia is sent by (presumably) the Socialists to help them organize their strike and give form to their struggle

Kitty, Nazi askerlerinin rahatlamak için geldikleri bir genelevde çalışır. Bir ordu görevlisi Kitty’nin çalıştığı diğer askerler şantaj yapmak ve daha hızlı yükselmek için kayıt cihazları kurar. Margherita adında bir kız küçük bu kötü planı farkeder ve Kitty’nin zarar görmeden kurtulması için yardım eder. Nazi imparatorluğu zamanında geçen film nazilarin üstün ırk'ı oluşturmak için yaptıkları deneyler ve denekler üzerindedeki sıradışı çabalarını gözler önüne sermektedir. 1970'lerin çıplaklık ve Erotizm öğelerine filmde çokça yer verilmiş olup ünlü yönetmen Tinto Brass tarafından çekilmiştir.

In the middle of the night, deputy Philippe Dubaye wakes up his old friend Xavier Maréchal with disturbing news: he has just killed Serrano, a racketeer with extant political connections. Serrano kept proofs of Dubaye's involvement in corrupt dealings and was poised to use them against the deputy. Xavier readily agrees to cover up for his old pal Philippe, but he soon runs into difficulties. Nobody believes Dubaye's alibi. And everybody -- influential personalities, powerful businessmen, dubious go-betweens and the police -- wants to get hold of the documents that served to blackmail Dubaye; by all possible means...

Giovanni and Raffaella are happily married from ten years, but their relationship goes into crisis when Raffaella falls in love with Valerio Mantovani, a handsome forty-year-old man she knew during the concerts of chamber music she weekly attends with her mother.

On dokuzuncu yüzyılın sonunda geçen film, karısı ile sevgilisi arasında kalan soylu bir erkeğin çaresizliğini konu ediyor. Erkek, karısının bir başkasından olan çocuğunu öldürdükten sonra canına kıyar. Film, sinema diliyle, Visconti estetiğinin son örneği olmasıyla ilgi çeker. Ama yönetmen filmde kişilerin toplumsal konumlarına değil, bireysel dünyalarına ilgi duyar.

Masallardan yeryüzüne düşen, sıcacık bir aşk ve bağlılık öyküsü "The Road Home" ya da orijinal adıyla "Wo de fu quin mu quin". Başrolünde "Crouchin Tiger, Hidden Dragon (Kaplan ve Ejderha)" ve "Rush Hour 2" filmlerinin hırçın güzeli, genç yetenek "Zhang Ziyi" yer alıyor. Luo, babasının ölümü üzerine yaşadığı şehri terk ederek doğup büyüdüğü ve babasının çok sevilen bir öğretmen olarak hayatı boyunca çalıştığı köylerine geri döner. Evin tek çocuğu olarak basının cenazesini kaldıracaktır.Önceleri sadece sıradan bir cenaze merasimi için yola çıktığını düşünen Luo Changyu, köyde annesinin çok daha büyük ve geleneklere tam olarak uyulacak bir merasim isteğiyle karşılaşır. Geleneklere göre eller üzerinde ve yürüyerek taşınan cenazenin, eve dönüş yolunu asla unutmayacağına inanılmaktadır.Annesi ile babasının dillerden düşmeyen aşkını öğrenen Luo, annesinin bu isteğini kıramayacak ve yerine getirmek üzere cenazeyi taşıyacak kişileri ayarlamaya başlayacaktır...

Zamansız ölümü ile olağanüstü sanatından bizi yoksun bırakan kadın yönetmen Sheptiko'nun yaratıcı çabasının doruk noktasını sergileyen "Tırmanış", "gömülü bir hazine olarak sinemanın karanlık tarihinde adeta yok olan" bir film. Adı Tarkovski ve Wajda gibi yönetmenlerle birlikte anılan bu güzel sinemacının bu güzel filmi, esir düşen iki kahramanın ölüm ve vicdanla başbaşa kalmalarını, özveri ile ihanet arasındaki çatışmalarını konu alıyor. 1942 yılının kara kışında Belarus'un ormanlık bir bölgesinde işgalci alman birlikleri ve onlarla işbirliği yapan Ruslardan kaçan bir grup partizan ve köylünün hem düşmanla, hem de açlık ve soğukla mücadelesi çarpıcı bir dille anlatılır. Savaşın kendisinden çok karakterlerin iç dünyalarına yoğunlaşan bu dram, felsefe ve ahlakla desteklenmiş genelleştirmelerle direniş, kahramanlık ve ihanetin psikolojisinin çevresinde de dolanır.