In 1867, a gang led by James "Stretch" Dawson robs a bank and flees into the desert. Out of water, the outlaws come upon a ghost town called Yellow Sky and its only residents, a hostile young woman named Mike and her grandpa. The story is a Western adaptation of William Shakespeare's "The Tempest".

Küçükken ailesi gözlerinin önünde öldürülen (Bill), intikam yemini ile büyümüştür ve zamanı gelince suçluların peşine düşer. Aynı zamanda hapisten çıkan Ryan da (Lee Van Cleef) Bill'in intikam için peşine düştüğü adamlarla arasında olan hesabı görmek istemektedir. İşte olaylar, bu ikiliyi aynı amaç için, aynı hedef üzerinde buluşturur. Ancak ilerleyen zamanlarda Bill, Ryan hakkında aklının ucundan geçmeyecek bir gerçeği öğrenecek, herşey bir anda değişecektir...

1971 yılında ilk defa seyirci karşısına çıkan Sabata Dönüyor filmi, Amerika Birleşik Devletleri’ne aittir. Vahşi Batı filmleri kategorisinde yer alan Sabata Dönüyor filminin yönetmen koltuğunda Gianfranco Parolini oturmaktadır. Sabata Dönüyor filminin baştol oyuncuları ise şu şekilde sıralanmaktadır; Lee Van Cleef , Reiner Schöne , Giampiero Albertini. Zalim bir adam, kasaba halkını yalanlarıyla kandırarak para toplamaktadır. Üstelik bunu yaparken de insanlara boş vaatlerde bulunmaktadır.

An army gold shipment and its escort vanish in the Ozarks, prompting accusations of theft and desertion but frontiersman Old Shatterhand and Apache chief Winnetou help solve the mystery of the missing army gold.

Two girls on the run get lost in the French countryside, and wind up in a haunted chateau occupied by an ailing vampire and his servants.

Albania, 1958. Luana, the daughter of a well respected man in the village, makes friends with Agim, who moved here after his family were banned from the city by the communists. Years later, their childhood friendship turns into teenage love, but without prospects. Luana’s father promised her in marriage to someone else when she was a child. When her father finds out about Luana and Agim’s love, he is furious and immediately arranges for his daughter to be married to the man he chose for her. Luana faces a dilemma: to flee with her lover to Germany, risking being caught by the communists and probably killed, or stay loyal to her family. A poignant love story set in dark times shaped by pressure from old traditions. A deeply human tale about freedom, which is the greatest good even if the price is loneliness.

Sam is wounded by the Mash Flanigan gang who enters a saloon and kills everybody in sight including his brother. Walbash chases Flanigan to Golden City for revenge, leading to the obligatory showdown. One of the clever scenes is when gunfighters Gordon Mitchell, Lincoln Tate and Peter Martell interview for jobs and are introduced with their acting names Mitchell, Tate and Martell.

Set amid the atrocities of war in the Balkans, Witnesses is retold, Rashomon-style, from various characters' viewpoints, adding new information about the complexity of war and humanity. Beginning inside a rustic house with a woman in black (Mirjana Karanovic) standing beside her husband's coffin, Witnesses interweaves the stories of a small town confronting ethnic hatred and deep moral ambiguities.

Radyo DJ’yi olan Heidi’nin hikayesini anlatan filmden, Lordlardan bir hediye içeren bir kayıt alır. Bu kaydı çaldığı zaman kasabanın vahşi geçmişi hareketlenmeye başlar. Ve garip sesler duymaya, görüntüler görmeye başlar. Peki Heidi aklını mı yitiriyordu? Yoksa Lordlar Salem’den intikam almak için geri mi dönmüşlerdi...

Seul’un iki yakasını birbirinden ayıran eşsiz güzellikteki Han Nehri, derinlerinde insanların farkında olmadıkları çok tehlikeli bir kötülüğü büyütmektedir. Amerikan savaş gemilerinin birkaç sene önce nehre gizlice boşalttığı kimyasal atıklar, korkunç bir yaratığın oluşmasına neden olmuştur.Bir gün hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan yaratık, nehir kenarında piknik yapan insanlara saldırır. Olay, hükümetin ciddi şekilde ele almasını gerektiren dehşet verici bir boyuta varır. Yaratığı ortadan kaldırmak da çözüm olmayacaktır çünkü yaratığın, insanlara korkunç bir virüs bulaştırdığından şüphelenilmektedir.

Carrie (Sissy Spacek) utangaç, içine kapanık bir genç kız. Dinine fanatik ölçüde bağlı annesiyle birlikte yaşıyor. Bir gün düşünce yoluyla istediği herşeyi yapabileceğini anlıyor. Artık annesini elini bile kıpırdatmadan kanepeye fırlatabilir, aynaları kırabilir, hatta öldürebilir. Sonunda Carrie çıldırıyor ve okulunun düzenlediği bir gecede ortalığı kana buluyor.. Stephen King'in aynı adlı romanından Lawrence D. Cohen tarafından sinemaya uyarlanan "Carrie"nin yönetmeni ise Brian De Palma. De Palma'nın bu ilk önemli filmi, eleştirmenleri ikiye bölmüş, filmi başyapıt olarak nitelendirenler kadar yerin dibine batıranlar da olmuştu...

Kanun dışı işler yapan ve acımasız biri olan Frank ve adamları yaşadıkları bölgede süren demiryolu projesi ile ilgili cinayet işlerler. Öldürdükleri Brett McBain'in eşi Jill bölgede kalmaya karar verir. Frank ile eskiden bir hesabı olan Harmonica, Jill ve başka bir kanun kaçağı olan Cheyenne ile beraber Frank ve adamlarına karşı gelmeye karar verirler.

Uzak Asya'ya, barutu bulup Avrupa'ya götürebilmek amacıyla giden kervan önce bir çetenin, sonra da bilmedikleri bir canavarın saldırısına uğrayınca sadece William Garin ve Pero Tovar hayatta kalır. İkili daha sonra Çinli askerler tarafından yakalanır. Burada, karşılaştıkları canavarın "taotie" adlı çok güçlü ve aynı zamanda akıllı bir yaratığa ait olduğunu, her 60 yılda bir Çin Seddi'ne saldırdıklarını ve yakın zamanda gelmesi beklenen yeni bir saldırı için hazırlıklar yapıldığını öğrenirler. Canavarın bir elini kılıcıyla koparmayı başarmış William, hem savunma hattına yardımcı olmaya çalışacak, hem de buralara asıl gelme amacı olan barutu ele geçirme düşüncesini aklından çıkarmayacaktır.

Travma geçirmiş eski bir savaş pilotu, savaş sonrası Japonyası'nda kıyılara saldıran nükleer destekli dev canavarı püskürtmek için sivil vatandaşların verdiği mücadeleye katılır.

Hayatının büyük kısmını cezaevlerinde geçirmiş kıdemli mahkum James Fogle'ın başından geçen gerçek olaylar üzerine kurulu olan film, uyuşturucu bağımlısı bir grup gencin etrafta buldukları eczanelerin ilaçlarını çalarak kafayı bulmalarını gerçekçi bir dile anlatarak izleyiciyi sarsmayı başarıyor.

Irkçı geçmişiyle tanınan, ABD’nin güney eyaleti Mississipi’de, 60’lı yıllarda bir zenci için yaşam hiç de kolay değildir. Bunu değiştirmek için çalışan 3 insan hakları eylemcisinin ortadan kaybolması iki FBI ajanının bölgeye gelmesiyle sonuçlanır.

Barbra ve kardeşi Johnny, babalarının mezarını ziyaret etmek için şehir merkezinden bir hayli uzakta, izbe bir bölgede olan mezarlığa giderler. Burada dua rutinlerini tamamladıkları esnada kendilerine yaklaşmakta olan yabancı bir siluetle karşılaşırlar. Kız kardeşinin aksine bir hayli rahat davranan Johnny, bu yabancının saldırısına uğrar ve oracıkta hayatını kaybeder. Ancak bu bir son değil, ürkütücü bir başlangıcın habercisi olur. Genç kadın ağır bir travmaya girer ve canını kurtarabilmek için bulabildiği ilk yere sığınır. Ancak burada yalnız olmadığını fark etmesi uzun sürmez. Bir anda kasabayı saran bu yaratıklardan korunmaya çalışan tek insan kendisi değildir. Ben de kendisi gibi canını zor kurtarmıştır ve kapıda diğerleri de vardır...

Küçük bir sahil kasabasının tek geçim kaynağı yaz ayları boyunca kasabaya tatil yapmaya gelen turistlerin bıraktığı paradır. Bu kasabanın belediye reisi kasaba sahilinde bir kızın köpekbalığı tarafından öldürülmesini örtbas etmeye çalışır ama küçük bir çocuk herkesin gözü önünde köpekbalığı tarafından öldürülünce balığı yakalayana ödül verileceği açıklanır ve büyük bir köpekbalığı yakalanınca da herkes rahat bir nefes alır. Şerifin yardıma çağırdığı uzman yakalanan köpekbalığının aradıkları balık olmadığını söylese de kimse ona inanmaz. Onun sözünü dinleyen şerif ile balığın peşin gitmeye karar verirler ve bir köpekbalığı avcısı ile yola çıkarlar.

Studio Gin'ei film yapımcısı Gen'ya Tachibana, gençlik yıllarının ünlü film yıldızı Chiyoko Fujiwara'nın hayatını belgesel haline getirmeye karar verir. Chiyoko 1930'dan 1960'a kadar çalıştığı stüdyonun baş kadın oyuncusu olmuştur. Ama kariyerinin zirvesinde oyunculuğu bırakıp inzivaya çekilmiştir. Tachibana ve ekibindeki insanlar Chiyoko hayatını anlatırken kendilerini eşsiz hatıraların saklandığı bir zaman tünelinde bulurlar.

Frederick Frankenstein, Amerika’da nöroloji alanında çalışmalar yapan genç ve azimli bir doktordur. Mesleğine ve pozitivizme aşık Frederick’in hayattaki en büyük trajedisi, ölülerle yaptığı deneyler yüzünden büyük ve kötü bir şöhrete sahip Baron Frankenstein’ın torunu olmasıdır. Büyük dedesinin çalışmalarını biilimdışı gören ve bu çalışmalarla ilgili tüm bağlarını koparmak isteyen doktorun hayatı, Avrupa’dan gelen egzantrik bir avukatın kendisini görmesiyle baştan aşağı değişecektir. Avukatın bilgilendirdiği üzere, Frederick’e büyük dedesinin şatosu miras kalmıştır ve acilen anavatanı Transilvanya’ya gitmesi gerekmektedir. Aile mirasını ziyarete giden Frederick, Frankenstein’ın şatosunda uçarı kambur Igor ve güzel asistan Inga ile tanışır. Frederick, Igor ve Inga; kısa zamanda Baron Frankenstein’ın gizli çalışmalarına ulaşacak ve tarihin en ünlü deli biliminsanının deneyini yinelemeye çalışacaklardır...