Şehirde bir iş bulma konusunda çok az şansa sahip olan bir New Yorklu, ülkede çalışmaya çalışır ve sonunda bir sığır sürüsünü Batı Kıyısı'na götürmenin yolunu bulur.

As a little girl, Federica fantasized about having beautiful long hair that would grow back as soon as she cut it, about never-ending cones of cotton candy and about countless adventures that took her to the far side of the world. Now a charming thirty-something-single woman, Federica's fantasies have evolved, adding lovers, stardom, and motherhood to her waking dreams, where Federica continues to press for her everyday life to be as real as the fantasies that invade her. Unfortunately, Federica's daydreams can only provide a meager distraction from the reality she faces. Her career as a successful playwright is heading south, her boyfriend is pressuring her to start a family, a former lover wishes to rekindle an old affair, her sister is barely talking to her, her brother is self-centered and her loving father is terminally ill. And as if to make matters worse, Federica is rich, too rich, and the guilt that consumes her because of it is pushing her over the edge.

Tammy and husband David lead a quiet life in Winston-Salem, North Carolina, sharing a home with David’s parents, Bill and Venida. David and Bill work together and have always been closely involved in each other’s lives. When Bill begins to suspect that David is straying in his marriage, he is drawn into a relationship minefield, caught between wanting to protect his amicable daughter-in-law and trying to understand his impulsive son. As Bill confronts the limits of patriarchal influence, he is also forced to reckon with disheartening behavioral patterns that may be transcending generations.

Dodes'ka-den, 1970 yılı yapımı Japon sinema filmidir. Filmin yönetmenliğini ve senaristliğini Japon sinemacı Akira Kurosava yapmıştır.

Mark Antony has a brother-lookalike, Totonno, a sinister slave trader. Totonno secretly replaces Mark Antony in the most delicate moments.

Various women struggle to function in the oppressively sexist society of contemporary Iran.

As a visually radical memoir, CAMERAPERSON draws on the remarkable footage that filmmaker Kirsten Johnson has shot and reframes it in ways that illuminate moments and situations that have personally affected her. What emerges is an elegant meditation on the relationship between truth and the camera frame, as Johnson transforms scenes that have been presented on Festival screens as one kind of truth into another kind of story—one about personal journey, craft, and direct human connection.

A celebration of the life and career of one of America's most influential and celebrated filmmakers and comedians—Buster Keaton—whose singular style and fertile output during the silent era created his legacy as a true cinematic visionary.

Buster is thrown off a train near an amusement park. There he gets a job in a shooting gallery run by the Blinking Buzzards mob. Ordered to kill a businessman, he winds up protecting the man and his daughter by outfitting their home with trick devices.

Suffering from double vision, a single mother tries to take care of her baby in the grip of terrifying hallucinations. Experiencing a nervous breakdown, she is deemed unfit to take care of her child and has it taken away from her. The only respite the mother has from her visions is when she sings. An award-winning novelist overhears her singing whilst riding the bus and the pair subsequently develop a volatile relationship.

Buster Keaton gets involved in a series of misunderstandings involving a horse and cart. Eventually he infuriates every cop in the city when he accidentally interrupts a police parade.

John, an ambitious but undisciplined New York City office worker, meets and marries Mary. They start a family, struggle to cope with marital stress, financial setbacks, and tragedy, all while lost amid the anonymous, pitiless throngs of the big city.

Buster Keaton’ın, daha ünlü filmi The General (General, 1927) kadar iyi sayılabilecek, Güneylilerin töreleri üzerine yaptığı usta işi bir taşlama olan Our Hospitality (Konukseverliğimiz), iki aile arasında kökleri eskilere uzanan bir kan davasının saçma cinayetler tarihini anlatan nefis canlandırılmış dramatik bir giriş bölümüyle başlıyor. Bunu asıl öykü izliyor: Buster’ın canlandırdığı Willie McKay, 20’li yaşlarında, New York’ta büyümüş ve kasabasına dönen (ilkel bir trende geçen müthiş komik bir yolculukla) saf bir gençtir. Yolculuk sırasında tanışıp hoşlandığı genç kızla (kanını dökmeye hâlâ yeminli ailenin kızı çıkınca) yakınlaşması yüzünden canından olma tehlikesiyle karşılaşır ve içinden çıkılmaz bir duruma düşer; öte yandan düşmanlarının Güneyli konukseverliği, çatılarının altında olduğu sürece kendisine adabınca davranılmasını gerektirmektedir.

Paris Operası’nın başrol oyuncusu Carlotta bir hayaletin onu işi Christine adlı koro elemanına bırakması için tehdit ettiğini iddia ederek işi bırakır. Operadakiler buna inanmazken, Christine yüzünü maske ardına saklayan bu gizemli kişiyle tanışmıştır bile.Operanın yönetmeni Raoul ile birlikte olan Christine, hayaletin isteği üzerine ondan ayrılır. Hayalet ile sık sık yeraltında buluşan Christine, bu küçük sırrı tüm operadan saklarken, onu keşfetmeye başlamıştır.Sessiz olarak çekilen film, Gaston Leroux’un romanından uyarlanmış ve o yıllarda oldukça ses getirmişti.

Misafirperverliğimiz (1923) ve General (1927) ile birlikte bu film, Keaton'ın komedyen olarak üstün yeteneklerinin ötesinde ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu, deneysel bir biçime sahip olan Sherlock, Jr.'dan (1924) daha fazla ortaya koyuyor. Steamboat Bill, Jr.'da kamerayı adeti olduğu üzere mesafeli ama her zamanki gibi ustalıkla yerleştirerek, eğitimli şehir çocuğu Buster'ın başı sıkışmış vapur işletmecisi babasını görmek için döndüğü Mississippi kıyısındaki küçük kasabaya gerçeklik hissi kazandırıyor. Kaba saba Baba Bili, oğlunun hafif züppe tavırları karşısında dehşete kapılır; hele de oğlu, kendisini işinden etmeye kararlı varlıklı rakibinin kızına âşık olunca, mutsuzluğu bir kat daha artar.

Rock Hudson'ın orta yaşlı bir adamken yeni bir hayata kavuşarak genç bir adamın bedeninde yaşamaya başlayan birini canlandırdığı 1966 yapımı sanat filmi Seconds, insanın ne yaparsa yapsın kendinden kaçamayacağını yüzümüze vuruyor. Yönetmen John Frankenheimer'a bir Oscar adaylığı getiren unutulmaz film, sizi derin düşüncelere sürükleyecek.

Şehrin yüksek binalarından birinin üzerinde yer alan saatin yelkovanına asılmış bir adam görüntüsü ile izleyenlerin zihnine kazınmış ve daimi bir tebessüm bırakmış olan Safety Last!, 1923 yapımı bir sessiz komedi filmidir. Para kazanma hırsıyla şehre gelen genç bir adam, bir mağazada satış sorumlusu olarak çalışmaya başlar ve müdürüyle, mağazaya dikkat çekerek müşterilerin artmasını sağlayacak olan kişiye ödül olarak para vermesi konusunda anlaşır. Ancak mağazanın bulunduğu binanın dışına tırmanması için anlaşmış olduğu kişi bir kanun kaçağı çıkınca olayların seyri tamamen değişir ve genç adam kendisini binaya tırmanırken bulur. Heyecan ve komedi yüklü filmin başrolünde Harold Lloyd bulunmaktadır.

Yalnız bir altın arayıcısı Alaskaya gelir ve kar fırtınası onu Kanunsuz Kara Lawson'un klubesine sürükler. Bu sırada başka altın arayıcıları da ve birkaç ilginç karakter de aynı klubeye sürüklenmiştir. Fırtına dindikten sonra, Chaplin bir madenci kasabasına gelerek hayatının aşkını keşfeder... Altına Hücum'da bir çok klasikleşmiş komedi sahnesi yer alıyor. Bunlar arasında, açlıktan ölme noktasına gelen Chaplin'in botlarını sıcak suda pişirmesi ve botların bağcıklarını spagetti gibi hayal ettiği, büyük aşkı Georgina ve arkadaşlarını yeni yıl yemeğine beklerken, gelmeyeceklerini anladığında yaşlarının çenesine doğru süzüldüğü ve Chaplin'in uykuya dalıp rüyasında yemeğe gelen misafirlerini iki patatese çatal batırarak dans ettirerek misafirlerini eğlendirdiği sahneler sayılabilir...

Anna, kocası Sean'ın ölümünün ardından günlük hayatına geri dönen genç bir duldur. Evlenmek üzere nişanlanan Anna, Sean olduğunu söyleyen on yaşındaki bir çocukla tanışır. Anlattığı şeylerin saçmalığına rağmen Anna çocuğu aklından bir türlü çıkaramaz ve çocukla olan ilişkisi hayatında vermiş olduğu tüm kararları ve seçimleri sorgulamasına neden olur.

Emilio, 70’ine merdiven dayamıştır ve yakın zaman önce Alzheimer teşhisi konmuştur. Ailesinin yardımını alarak çocukluk aşkıyla tekrar bir araya gelmek ister ve bu olay, aileyi bir maceraya sürükler.