A psychiatrist should assess the guilt of a woman abuser.

An aspiring documentarian and two conservationists who venture into the Outback to record the animals displaced by bushfires where they discover a terrifying new species.

When a dead newborn is found, wrapped in bloody sheets, in the bedroom wastebasket of a young novice, psychiatrist Martha Livingston is called in to determine if the seemingly innocent novice, who knows nothing of sex or birth, is competent enough to stand trial for the murder of the baby.

Senaryosunu Michelle Morgan‘ın yazdığı filmde, Kristen Wiig planları suya düşen New Yorklu bir oyun yazarı rolünde olacak. Erkek arkadaşı tarafından reddedildikten sonra tekrar ilgisini kazanabilmek için sahte bir intihar tasarlayacak. Fakat onun bu eylemi, kumar tutkunu annesinin ona bakmak üzere eve dönüşü ile sonuçlanacak. Manhattan’daki çevresine geri dönmek için sabırsızlanan genç kadın öncelikle erkek kardeşi, annesi ve onun yeni erkek arkadaşlarından oluşan dar bir çemberin içinden sıyrılmak zorunda kalacak...

Uluslararası çapta terörist olmakla suçlanan tehlikeli bir grup, bir sabah Londra'ya saldırıda bulunur. Bu patlama sonrasında terörist gruptan sadece bir kişi hayatta kalmıştır. Farroukh Erdogan isimli bu terörist patlamanın ardından tutuklanır ve hapse gönderilir. Ülkenin gündemindeki en önemli olay haline gelen bu saldırı, son derece titiz bir dava sürecine tabi tutulacaktır. Hükümetin elinde hiç kimsenin bilmediği gizli bir kanıt vardır ve başsavcı dava için Claudia Simmons isimli başarılı bir avukatı atar. Dava gününden bir gün önce Farroukh Erdogan'ın avukatı öldürülür ve yerine hükümetin atadığı Martin Rose getirilir. İşin ilginç yanı ise Martin ve Claudia'nın eskiden sevgili olmalarıdır. İki eski sevgilinin iki karşıt tarafı savunmak için atandığı bu davada, birbirleriyle herhangi bir bilgi paylaşması kesinlikle yasaktır. İkili, ilişkilerine ve mesleklerine duydukları sadakati sınayacakları oldukça zorlu bir göreve atılmıştır.

Clara, a lonely nurse from the outskirts of São Paulo, is hired by mysterious and wealthy Ana as the nanny for her unborn child. The two women develop a strong bond, but soon Clara discovers a terrifying secret about the child.

Donanmaya henüz katılmış olan bir ABD denizaltısı 2. Dünya Savaşı'nın hemen başlarında Filipinler'de daha limandayken batırılır. Geminin hevesli ve gayretli komutanı (Cary Grant) üstlerinin itirazına rağmen kendi imkanları ile denizaltıyı onarıp savaşa sokabileceğinde ısrar eder. Denizaltıyı onarılacağı emniyetli bölgeye götürürlerken mahsur kalmış bir grup ordu hemşiresi subayı da denizaltıya almak zorunda kalırlar.İlk bakışta sıradan yüzeysel bir durum komedisi gibi gözükse de filmin çevrildikten yarım asır sonra bile hala popüler olarak kalabilmesindeki sırrı, özellikle filmin ikinci yarısında kadınların denizaltıya gelmeleri ile devreye giren kadın erkek ilişileri üzerine kurnazca kurulmuş incelikli mizah ve hicivdir.(Filmin özgün isminde geçen petticoat kelimesi İngilizce'de 'kadınların iç etekliği, kombinezon' anlamına gelmektedir)

Kore doğumlu bir adam kendisini, mimar babasının komada bulunduğu Indiana’daki Columbus’ta sıkışıp kalmış şekilde bulur. Adam, kendi hayallerini sürdürmek yerine, iyileşmekte olan bir bağımlı annesiyle Columbus’ta kalmak isteyen genç bir kadınla tanışır.

Jay and Silent Bob Reboot, Bluntman and Chronic filminin yeniden çekilmesini önlemek için geri dönen Jay and Silent Bob’un hikayesini konu ediyor. İkilinin hikayesini dayanan filmin yeniden çekileceğini öğrenen Jav ve Silent Bob, filmin çekimini durdurmak için eğlence dolu bir maceraya atılır.

Gene Watson, kızı Lynn ile birlikte karısının cenazesinden henüz dönmüştür. Çok geçmeden Bay Smith ile Bayan Jones birlikte Lynn’i kaçırırlar. Gene’e bir silah ve Vali Grant’ı öldürmek için 1 saat 15 dakika süre verilir. Kızını, özellikle de karısı ile eş zamanlı olarak kaybetmek istememenin çaresizliğinde şartlara boyun eğer. Elinden geleni yapacaktır ancak dolaylı şekilde uyarmaya çalıştığı valiyi öldürmek kısmı ile yüzleşemez. Söz konusu komplo Gene’in hayal edebileceğinin çok ötesinde bir kurguya sahiptir ve o bunun çok geçmeden farkına varır.

Martin ve Rudi, kendilerini hayatın akışına kaptırmış iki genç insandırlar. Bir gün gittikleri hastanede kanser olduklarını öğrenirler. İşin kötü tarafı hastalık ilerlemiştir ve işin içinden çıkılmaz bir boyut kazanmıştır. Sürecekleri hayata dair bir umutları kalmayan ikili kalan günlerin tadını çıkarmak üzere bir yolculuğa çıkmaya karar verirler. Kaybedecekleri hiçbir şey yoktur. Değerli bir arabayı çalarlar. Arabanın içerisinde bir silahla karşılaşırlar. Araba bir mafya çetesine aittir ve işler karışacaktır * inanılmaz sevimli biraz absürt biraz polisiye. mutlaka izlenmeli. bitmesin istedim. tek kötü şey süresinin kısa olması * Film Alman sinemasının 90'Larından çıkmış en değerli filmlerden biri olarak anılıyor

Harry Dean’in dünyanın en zengin adamlarından birinden bir tablo çalma planında bir şey eksiktir: ilk hamlesini yapmak için kullanacağı güzel bir kadın. Nicole bu iş için uygun bir aday gibi görünür. Ama Harry Nicole’e aşık olunca planı hiç istemediği bir yönde ilerler. Koleksiyon yöneticisi Harry Deane güzel sanatlar uzmanıdır ama küstah patronunu suistimal etmekte de bir o kadar iyidir. Ama bu değişmek üzeredir. Plan, patronunu sahte bir Monet tablosunu almaya ikna etmektir. Bu işte kendisine yardım etmesi yani İngiltere’nin en zengin adamını kandırması için Teksaslı bir kızı işe alır. Ancak plan uygulamaya konulur konulmaz, Deane rodeo kraliçesine aşık olduğunu fark eder. Bu da planında birçok soruna neden olur...

Sakar ve kendini beğenmiş dedektifimiz Clouseau (Peter Sellers) The Pink Panther serisinin bu ilk bölümünde The Phantom adındaki bir mücevher hırsızının peşine düşer. Pembe Panter isimli bir mücevherin çalmayı planlayan, kimliğiyle ilgili hiç kimsenin bilgisinin olmadığı bu hırsız aslında Clouseau'nun burnunun dibindedir.

Eski CIA analisti Jack Ryan, Londra'da Kraliyet Ailesinin bir üyesi olan Lord Holmes’a karşı düzenlenen suikasti önleyince saldırıyı gerçekleştiren IRA'nın içerisinde yer alan muhalif bir grup intikam almak için Jack ve ailesini hedef alır.

Coen kardeşlerin filminde, Billy Bob Thornton, kuzey Kaliforniya'daki küçük bir kasabada hayatından hiç memnun olamayan berber Ed Crane'i canlandırıyor. Kendisini aldatan karısı Doris'e yaptığı şantaj ters teper ve adam öldürmeye dek giden yolda çok daha karanlık sırlarla karşılaşır * Hayatından, konumundan memnun olmayan bir adamın toplum içinde var olabilme, ben de buradayım diyebilme çabası diyebiliriz * Uzun zamandır insanın dünyadaki halini konu edinen böylesi güzel film seyretmemiştim * Hem müzikleriyle,hem sinematografisiyle, hem oyunculuklarıyla, hem de Coen'lerin harika yönetimiyle beni benden almış ama sinema çevrelerince 'underrated' bırakılmış bir şaheser.

Tam bir Amerikan ailesi olan Griswold'lar tam bir Amerikan tatili yapmak istemektedirler. Valizler hazırlanmıştır. Rota planlanmıştır. Ve basit bir yolculuk her şeyin yanlış gitmesiyle çabucak çılgın bir serüvene dönüşür. Chicagolu Clark W. Griswold'lar için 50 hafta çalışma ve sıkıcı yaşam kısa bir süre sonra iki haftalık çılgın bir özgürlükle ödüllendirilecektir. Anne ve çocuklar uçakla seyahat etmek istemektedir ama baba (Chevy Chase) Walley World'e arabayla gitmekte ısrar eder. En bozuk yollardan en iyi yollara, harika manzaralardan en güzel kalınacak yerlere kadar her şeyi ailenin bilgisayarında programlamıştır. Böyle bir planlamayla her şeyin kusursuz gitmesi gerekmektedir... Yanlış!! Yönetmen Harold Ramis, senarist John Hughes.

Evelyn Couch evliliğinde sorunlar yaşamaktadır ve kimse onu ciddiye almamaktadır. Bir bakımevindeki akrabalarını ziyaret ederken sempatik yaşlı Ninny Threadgoode ile tanışır. Threadgoode ona 1920'lerin Alabama'sındaki genç bir kadın olan Idgie Threadgoode' nin hikayesini anlatır. Idgie'nin ilham verici hayatı sayesinde, Evelyn daha olumlu olmayı öğrenir ve Ninny ile uzun süreli bir arkadaşlık kurar.

Kraliyet koruyucularının en cesurları ve en iyileri olarak, efsaneleşmiş kahramanlıkları ve tutkularıyla savaştıkları zamanın üzerinden yıllar geçmiş. Athos, oğlu Raoul'u yetiştiriyor ve basit bir hayat sürdürüyor. Porthos, daha şişman ve yaşlı olsa da, hala eski zamanlardaki büyük savaşları özlüyor. Aramis ise kaderini takip etmiş, bir rahip olmuş. Sadece d'Artagnan silahşörlerin başı olarak krala hizmet ediyor. Yıl 1660 ve Fransa zor günler geçiriyor. Silahşörlerin hizmet ettiği büyük kral XIII. Louis ölmüş, yerine kibirli ve acımasız varisi XIV. Louis geçmiş. Bu sırada Bastille'de neredeyse 10 yıldır yüzü maske ile saklanan bir kişi hapis yatıyor. Silahşörler, bir milleti kurtarmak için yeniden birleşip şimdiye kadarki en tehlikeli görevlerini yüklenmek zorundalar : bu mahkumu kurtarıp gizli kimliğini ortaya çıkarmak. Biri hepsi, hepsi biri için.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, birkaç Alman subayı Adolf Hitler'e suikast yapmayı planlarlar. Ayrıca savaşı bitirme adına da güçlerini kullanmaya başlarlar. Valkyrie adı verdikleri operasyon sayesinde Nazi hükümetine karşı bir ayaklanma başlatırlar.Operasyonun başında olan Albay Claus von Stauffenberg Tom Cruise tarafından canlandırılıyor. Tarihte de önemli bir yer etmiş olan Albay Stauffenberg, bu uğurda her şeyi göze almaya hazırdır * çok güzel ayrıntılar eklenmiş güzel bir film * 2. dünya savaşında almanya'nın nazilerden ibaret olmadığını duyurmak ve birşeyleri değiştirebiliriz umuduyla harekete geçen bir grup subayın onurlu hikayesini anlatan beni oldukça etkilemiş duygu yoğunluğu üst seviyelerde harika bir film

Sevdiği kadının aşkını kazanabilmek uğruna bir erkeğin yapabileceklerinin defalarca sınandığı hikayelere yeni bir örnek de, Matthew Vaughn'un son filmi Yıldız Tozu ile geliyor.Tristran, aşkının kalbini kazanabilmek için onun için kayan bir yıldızı yakalayacağına söz verir. Ama sevgilisi Yvaine ile çıktıkları bu yolda, korsanlar ve cadılarla dolu büyük tehlikeler onları beklemektedir.