Middle-aged Antonin and his friends, the major, now retired, and the canon, are in the river, swimming and philosophizing. Then it starts to rain. It just seems to be that sort of summer. Antonin runs the swimming bath with his portly wife Katherine... A man appears with his horse-drawn caravan. He lays a striped pole across the river and walks over. With a handstand and a magic trick, Ernie the Conjuror invites everyone to that evening's performance... Ernie is a tightrope walker of only modest skill, but with a slim and beautiful assistant, Anna. Antonin speaks to her. The two spend the night in the change room by the river, Antonin massaging her feet all night long. Katherine decides to move into the caravan with Ernie. But now the major and even the canon sense Anna's attractiveness...

In this character study by Czech director Frantisek Vlacil, a stout middle-aged physician whose marriage has come apart establishes a practice in a small town. Gradually he's drawn into the lives of his patients—a childless couple, a pregnant girl with a stern mother, the son of a duck farmer—and each relationship reveals a bit more about him and the idyllic but insular community.

Film crew on the road: Director (Jaroslav Plesl), his Producer (Simona Babcáková), and their Director of Photography (Jirí Vyorálek) and Sound Arist (Johana Svarcova). Starving artists who already have a number of films to their names, Czech Lion award-winning films, excellent reviews and have been screened at numerous festivals, but they don't have audiences. Their next collaborative effort - the Director's lifetime dream - is quickly becoming oblivion because he failed to win a grant, which means it won't be made. And so the frustrated Director and his colleagues await their chance among record-holders of curious disciplines such as crawling with a squash racket or collecting four-leaf clovers. How will the collision of these two worlds end? What will the Director's next film be about?

This film is a documentary-style look at the life of the beloved Czech actor, Zdeněk Svěrák.

The Harbour shows how two brothers end up on opposing sides of this system. One becomes the leader of an employer’s gang of thugs, while the other becomes an activist. All the while, the women in their family go hungry and the community is ravaged by violence and alcoholism.

Agnes, a lonely teenage girl, and her father befriend an escaped convict, named Joseph, who arrives at their farm in Brittany, France. When Joseph develops an attraction to Agnes, her father threatens to break up the union.

A budding gangster enthralls a freeloading young woman, soon taking advantage of her knack for hitch-hiking to rob middle-class, middle-aged men.

Four schoolboys go on an awe-inspiring expedition back through time, where they behold landscapes and creatures that have long since vanished from the earth.

Gezici bir tiyatro kumpanyasının 1939 ve 1952 yılları arasında Yunanistan'da çıktıkları uzun turne sırasında uğradıkları her ada, köy ve kasabada Kadın Çoban Golfo adlı aynı kırsal oyunu sergilerlerken, gerçek hayatta kendi aralarında yaşadıkları birtakım olayların da klasik bir Yunan trajedisi olan Oresteia'yı andırması konu edilir. Bu bağlamda Yunanistan'ın çalkantılı yakın tarihine dramatik ve alegorik bir yolculuk yaparlar. Bu tarih Nazi işgalinin sürdüğü 2. Dünya Savaşı yıllarından başlayıp, Kralcılar ve Komünistler arasında geçen yıkıcı Yunan İç Savaşı'nı da içine alan süreyi kapsar. Brechtvari bir anlatım tarzıyla filmde zaman bir ileri bir geri sıçrar durur. Yunanistan'ın en eski tarihi (bir anlamda mitoloji) ile yakın tarihi (1939 - 1952 arası) arasındaki zamanda gidip gelmeler tiyatro aracılığıyla yapılır.

Kör bir Samuray, kumarbaz ve masör olan Zatoichi'nin maceraları. Zatoichi yakuzaların kontrolündeki bir köyü hedef alır, zira yakınlardaki bir şehrin daha küçük bir çetesiyle savaş patlamak üzeredir

Frantisek Vlâcil’in, 18. yüzyıl Bohemya ormanlarında geçen, iddialı ve çok katmanlı ortaçağ epiğinin teması, paganizmden Hıristiyanlığa geçiştir. Filmde, masum, manastıra bağlı klan liderinin önder kızının (Magda Vâsâryovâ), vahşi pagan savaşçısı Mikolos Kozlik’e (Frantisek Veleck) esir düşüşü ve cinsel sömürüye maruz kalışı anlatılır.

Blood Simple’dan beri gelmiş geçmiş en tuhaf gerilim filmi olan Red Rock Kasabası,sıradan bir adamın bir yanlış anlama sonucu bir cinayet işlemesi için teklif almasıyla başlıyor. Michael,1200 millik bir yolun ardından Red Rock adlı bir kasabaya gelir ve girdiği bir barda iş teklifi alır. Yalnız bir problem vardır. Barın sahibi onun bir tetikçi olduğunu düşünmektedir ve iş de karısını öldürmesidir. Michael’in kendisine iş için verilen parayı alıp kaçmaya karar vermesinin hemen ardında gerçek tetikçi sonunda kasabaya gelir ve işini yapmaya hazırdır. Birbirinden zeki oyunları ve seksi dönüşleriyle RED ROCK KASABASI, kusursuzca planlanmış kedi fare oyunuyla sizi sonunda tam kalbinizden vuracak.

Efsane maçlara sahne olan ve İtalya’da yapılan 1990 Dünya Kupası soluksuz devam ederken, polis bir gece nehirden çıkarttığı arabada ölü birini bulur ve soruşturma başlatır. O sırada sinema dünyasında ise farklı bir hareketlilik yaşanmaktadır. Luciano, Antonino ve Eugenia adında birbiriyle anlaşamayan üç senarist önemli bir yarışmaya katılırlar. Üçü de yapımcı Saponaro’yla birlikte filmleri için yönetmen ve oyuncu kovalarlarken, Federico Fellini dahil İtalyan sinemasından birçok efsane ismiyle karşılaşırlar. Ancak yapımcının çevirdiği dolaplar yüzünden başlarına hiç beklenmedik olaylar gelir ve sonunda kendilerini karakolda bulurlar. Peki bu ölü bedenin sırrı çözülebilecek midir? Bu üç senaristten biri ya da hepsi bu olaya karışmış olabilir mi?

Valerie, a Czechoslovakian teenager living with her grandmother, is blossoming into womanhood, but that transformation proves secondary to the effects she experiences when she puts on a pair of magic earrings. Now seeing the world around her in a different light, Valerie must endure her sexual awakening while attempting to discern reality from fantasy as she encounters lecherous priest Gracian, a vampire-like stranger and otherworldly carnival folk.

Bir denizcinin hayaleti olan Kaptan Gregg (Rex Harrison), uzun yıllar yaşadığı evinden ayrılmak istememektedir. Eve gelen kiracıların hepsini korkutup kaçırmıştır. Ama romantik bir genç kadın olan Lucy Muir (Gene Tierney), deniz kenarındaki sakin bir tepede olan bu evi çok beğenir. Küçük kızı Anna (Natalie Wood) ile birlikte, şehrin gürültüsünün uzağında sakin bir yaşam arzulamaktadır. Burasının hayaletli bir yer olduğunu belirten komisyoncunun tüm ısrarlarına rağmen vazgeçmez ve evi kiralar. İlk gece, esrarengiz Kaptan Gregg gelir ve Lucy Muir’e kendisiyle ilgili söylenen saçmalıklari açıklar kızgınlıkla: İntihar etmediğini, tersine, bir kaza sonucu yasamdan ayrıldığını bu güzel kadına anlatır. Lucy Muir korkmuştur, ama yine de bu sözünü esirgemeyen, sert oldugu kadar da içtenlikli ve yapmacıksız davranan Kaptan’a yakınlık duymuştur. Ve Lucy Muir evde kalmaya karar verir.

Tarihöncesi çağlara, günümüzden 80 bin yıl geriye gidiyoruz. Ulam kabilesine ait mağara adamları için, başında nöbetçi dikip üzerinde titredikleri ateş, en değerli hazineleridir. Doğa olayları sonucu nasıl olduğunu anlamadan buldukları ve nasıl yeniden yakacaklarını bilmedikleri ateş bir gün söner. Aralarından üçünü; Noah, Amoukar ve Gaw'ı, ateşi yeniden bulup getirmekle görevlendirirler. Uyumsuz üçlüyü, bu tehlikelerle dolu dünyada çetin bir yolculuk beklemektedir. Tüm yolculuklar gibi, sonunda aradığınız şeyden daha fazlasını bulacağınız bir yolculuk...

Mexico City'nin kötü şöhretli gecekondu mahallelerinde şiddet dolu bir hayat yaşayan bir grup çocuk suçlu; aralarında ahlakı diğerleri tarafından yavaş yavaş bozulan ve yok edilen genç Pedro da var.

Dehşetin Bedeli, günümüzde kült bir film sayılmasına rağmen ilk gösterildiğinde eleştirmenler tarafından pek hoş karşılanmamıştı. Filmde, Nikaragua’daki bir petrol kuyusuyla ilgili özel bir operasyonda görev alan dört uluslararası suçlunun izini sürüyoruz. Bu tekinsiz adamlar, kontrol altına alınmayan bir yangın çıkınca, iki kamyona paylaştırılan 6 sandık nitrogliserini balta girmemiş ormanda kilometrelerce taşımak zorunda kalırlar.

Hoping to find a sense of connection to her late mother, Gorgeous takes a trip to the countryside to visit her aunt at their ancestral house. She invites her six friends, Prof, Melody, Mac, Fantasy, Kung Fu, and Sweet, to join her. The girls soon discover that there is more to the old house than meets the eye.

Phillip Glass'ın unutulmaz müzikleriyle belleklere çakılan Koyaanisqatsi, görüntülere dair bir festivali çağrıştırıyor. 1983 yılı itibariyle devrim niteliğinde olan film hayatın imgesel dengesine(ve dengesizliğine) yakılan bir ağıt niteliğinde. Görüntüden görüntüye geçerek, sonunda tüm görüntülerin tek bir görüntünün yansımasından ibaret olduğunu ispatlamaya çalışan film, tabiat bilimleriyle ve sosyal-antropolojiyle bağlarını sıkılaştırıyor.