Caiti Lord had always dreamt of being a singer. A born-and-bred New Yorker, she studied at the best music schools and performed on Broadway. Her future was sparkling bright . . . But today, the only thing that glitters is the snow that falls on the desert. Self-exiled in Madrid, New Mexico, far from the glitz and glamour of the Big Apple, Caiti’s looking for a way forward. In this former ghost town, surrounded by mountains and old hippies, between her day job slinging drinks to tourists and the sleepless festive nights, her life is slipping by. That’s the story she tells each day on her radio show. As the United States sinks into madness and the world turns terrifyingly absurd, Caiti feels increasingly suffocated. She’s about to turn 30 and her future has never felt so uncertain. How can she find her way back to a place of meaning and self-expression?

A journey into the mines provides a visual representation of a journey into the conscience of Kentridge's invented character, Soho Eckstein, the white South African property owner who exploits the resources of land and black human labour which are under his domain. Throughout the film the imagery shifts between the geological landscape underground inhabited by innumerable black miners and Soho's world of white luxury above ground. When Soho, breakfasting in bed, pushes down the plunger of his cafetière, its movement is transformed into a rapid descent through the tray, through the bed and into the mine-shaft. Here the miners' world of overwhelming misery is depicted in claustrophobic tunnels where they are trapped digging, drilling and sleeping, embedded in rock. Above ground, Soho sits at his desk in his customary pin-stripe suit and punches adding machines and cash registers, creating a flow of gold bars, exhausted miners, blasted landscapes and blocks of uniform housing.

In 1962 Joris Ivens was invited to Chile for teaching and filmmaking. Together with students he made …À Valparaiso, one of his most poetic films. Contrasting the prestigious history of the seaport with the present the film sketches a portrait of the city, built on 42 hills, with its wealth and poverty, its daily life on the streets, the stairs, the rack railways and in the bars. Although the port has lost its importance, the rich past is still present in the impoverished city. The film echoes this ambiguous situation in its dialectical poetic style, interweaving the daily life reality (of 1963) with the history of the city and changing from black and white to colour, finally leaving us with hopeful perspective for the children who are playing on the stairs and hills of this beautiful town.

Alexandre Koberidze'nin karakterlerini şefkatle kucaklayan sineması, aşkın mucizevi gizemlerine büyülü, lirik bir güzelleme yapıyor.

Antonio, Francesco ve Sergio, İtalya’nın güneyindeki yoksul bir kasabada yaşarlar. Hayatlarında neredeyse dişe dokunur hiçbir şey olmaz. Sokaklarda amaçsızca gezinip kız tavlamaya çalışmak dışında işleri yoktur. Geleceğe dair planları hep yarım yamalaktır. Atalet tüm hayatlarını sarar.

This simple, charming series follows a young woman as she job hunts and experiences various changes in her life, all while her cat Daru remains the supportive constant.

Three high school students experience the perks and pitfalls of love in director Leste Chen’s sensitive tale of friendship and yearning.

Evi terk eden bir baba ve kızının dokunaklı öyküsü

Genç bir maaşlı adam ve karısı, evlilik dışı bir ilişki yaşarken, tutkusuz ilişkilerinin sınırları içinde mücadele ediyor.

Shakespeare’in belki de en unutulmaz eserinin yine en unutulmaz sinema uyarlaması Orson Welles'e ait. 1948 yapımı film döneminin sinemasal anlatım ve mekan seçimleri açısından da öncü yapımlarından biri. Macbeth'in vicdan azabıyla dolu ömrü, karısının ve bir grup cadının kışkırtmasıyla inşa olacak ve yıkılacaktır. İktidar hırsının insan ruhunun en karanlık yönlerini nasıl ortaya çıkardığını Shakespeare'den daha iyi kim anlatabilir?

Downtown Recife’s classic movie palaces from the 20th century are mostly gone. That city area is now an archaeological site of sorts that reveals aspects of life in society which have been lost. And that’s just part of the story.

In need of creative inspiration, a professionally stagnant and hard-partying Los Angeles artist recklessly indulges in a series of drug binges. As the narcotics fly out of control, so does her newfound and inexplicable, yet unquenchable, craving for blood.

Alman işgalinin sona erdiği süreci, bir dizi renkli anektodu peşpeşe getirip bir çok yönde gelişen olaylara dayanarak hikaye eden Menzel, alışılmış kahraman direnişçi imajını da kıran, trajikomik bir üslup tutturur. Ana karakteri, karşı-kahraman özellikleriyle donatılmış, yeniyetme coşkusunu yitirmemiş, naif ve sempatik bir genç asker olan Milos Hrma'dır. Karşı cinse karşı tutuk, çekingen ve aşırı utangaç Milos, hem erkekliğini kanıtlama çabasındadır hem de taşıdığı üniformanın hakkını vererek aile adına halel getirmemekle yükümlüdür. Aslında dedesinin savaştan kaçmak için komutanını hipnotize ettiğini, babasının da savaşı, cephe gerisinde, tehlikesizce bir masa başı görevinde geçirdiğini pekala bilir. Bohemya'da bir tren istasyonuna atanan Milos'un amiri, güvercin meraklısı, saf biridir.

Aspiring writer Tommaso makes a living by penning the self-help column of a women's magazine. One day he receives a letter from a reader asking for advice on how to break up with her man: it is none other than Zoe, his partner of ten years, unaware of his pseudonymous side job. Tommaso can't believe his eyes and answers her in private to learn more.

Sergio Benvenuti is a shy seller of contracts for a Roman company of music, but because of his character he cannot find even a customer, so he asks for help from a fellow named Nadia.

Bu belgesel özel röportajlar ve arşiv görüntüleriyle yedi kez Formula 1 şampiyonluğunu kazanan Michael Schumacher'ın samimi bir portresini sunuyor.

Edward Yang "Yi Yi" adlı filminde bir aileden yola çıkarak Tayvan’da yaşamın yarattığı gerilimi işliyor. Orta yaşlı işadamı NJ kişisel ve mesleki bir krizdedir. Bu arada büyükanne felç geçirir, eşi dini bir guruba katılır, duygusal kızı genç kızlığa adım atmakta ve dahi oğlu uyumsuzluk çekmektedir. Paralel öyküler, insanların yaptıkları seçimlerin yaşamlarını nasıl etkilediklerini duygusal ve entelektüel bir boyutta anlatıyor.

Los Angeles'in aşağı mahallelerinden birinde bulunan eski bir kilisede bir takım garip olaylar gerçekleşmektedir. Kilisenin rahibi, Profesör Birack'tan ve ekibinden yardım ister. Kilisenin bodrumunda çok garip bir şey bulurlar. Antik bir muhafazanın içinde saklanan ve kendi etrafında dönmekte olan yeşil bir sıvı. Şeytan yeryüzüne geri mi gelecektir?...

Günümüzün savaşlarla dolu dünyasında, yazar ve yönetmen David Michôd üst düzey bir Amerikan askerinin inişli çıkışlı hayat hikayesini kâh tüm gerçekliğiyle, kâh acımasız bir parodi tadında ekranlara taşırken, gerçeğin ve parodinin nerede başlayıp nerede bittiğini de tartışmaya açıyor. Filmde gözünü karartıp kendini çılgın bir savaşın ortasına atan, doğuştan lider karakterli, kendine sonsuz güveni olan bir asker; Michôd'nun absürt bakış açısıyla anlatılıyor. Hikâyenin merkezinde, Brad Pitt'in hayat verdiği gelmiş geçmiş en uç savaş karakterlerinden biri yer alıyor: başarılı ve karizmatik orgeneral Stanley McChrystal. Afganistan'daki NATO güçlerine adeta bir rock star gibi giriş yapan orgeneralin tüm karizması bir gazetecinin sınır tanımayan makalesiyle yıkılacaktır.

Johnny Clay, son bir vurgun yaparak emekli olmaya karar veren, eski bir mahkumdur. Bir hipodromu soymaya niyetlenen Johnny ve ortağı Nikki sağlam bir plan yaparlar. Buna göre Nikki, dikkatleri başka yöne çekmek için yarışan atlardan birini vuracak; çıkan kargaşada yararlanan Johnny de bahislerin oynandığı vezneyi soyacaktır. Soygun için gerekli ekibi toparlayan Johnny, işi en küçük ayrıntısına kadar planlar ama yine de bazı şeylerin yanlış gitmesine engel olamaz...