Seventh Heaven (1927) sessiz bir filmdir ve En İyi Film Akademi Ödülü'ne aday gösterilen ilk filmlerden biridir (daha sonra "En İyi Film, Yapım" olarak adlandırılır). Film H.H. Caldwell (başlıklar), Benjamin Glazer, Katherine Hilliker (başlıklar) ve Austin Strong (oyun) tarafından yazıldı ve Frank Borzage tarafından yönetildi. Film, Gaynor ve Charles Farrell'ın başrollerini paylaştığı bir romantizm. Gaynor Başrolde En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü'nü kazandı, Borzage En İyi Yönetmen ödülünü kazandı ve Glazer En İyi Yazma, Uyarlama ödülünü kazandı. Seventh Heaven, 1927'de gişede 2,5 milyon dolardan fazla hasılat elde eden sinema tarihinin en yüksek 13. sessiz filmidir. 1995'te film, Kongre Kütüphanesi tarafından "kültürel, tarihsel veya estetik açıdan önemli" olarak Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Film Arşivi'nde korunmak üzere seçildi.

Sherlock, bir sinema salonunda film oynatıcısıdır ama hayal dünyasında yaşar. Esas hayali sıkı bir dedektif olmaktır ve tabi bir de sevdiği kızla evlenmek. Ama beş parasızdır ve bu biraz zor gözükür. Derken dedektif olma fırsatı eline geçer. Ama gerçek hayatta değil rüyada. Çünkü Sherlock oynattığı bir gangster filminin içerisine girerek oradaki dedektif olmuştur...

Yalnız bir altın arayıcısı Alaskaya gelir ve kar fırtınası onu Kanunsuz Kara Lawson'un klubesine sürükler. Bu sırada başka altın arayıcıları da ve birkaç ilginç karakter de aynı klubeye sürüklenmiştir. Fırtına dindikten sonra, Chaplin bir madenci kasabasına gelerek hayatının aşkını keşfeder... Altına Hücum'da bir çok klasikleşmiş komedi sahnesi yer alıyor. Bunlar arasında, açlıktan ölme noktasına gelen Chaplin'in botlarını sıcak suda pişirmesi ve botların bağcıklarını spagetti gibi hayal ettiği, büyük aşkı Georgina ve arkadaşlarını yeni yıl yemeğine beklerken, gelmeyeceklerini anladığında yaşlarının çenesine doğru süzüldüğü ve Chaplin'in uykuya dalıp rüyasında yemeğe gelen misafirlerini iki patatese çatal batırarak dans ettirerek misafirlerini eğlendirdiği sahneler sayılabilir...

Stanley Ford leads an idyllic bachelor life. He is a nationally syndicated cartoonist whose Bash Brannigan series provides him with a luxury townhouse and a full-time valet, Charles. When he wakes up the morning after the night before - he had attended a friend's stag party - he finds that he is married to the very beautiful woman who popped out of the cake - and who doesn't speak a word of English. Despite his initial protestations, he comes to like married life and even changes his cartoon character from a super spy to a somewhat harried husband.

In 19th Century Paris, a maniac abducts young women and injects them with ape blood in an attempt to prove ape-human kinship but constantly meets failure as the abducted women die.

20’sini doldurmasına ramak kalan genç kız, kocasına kendisini çocuk olarak görmesi gerektiğini belirtir ve onunla seks yapmak istemez. Bir anlaşmayla 2 yıl kendinden uzak tutar. Ancak gösterdiği kadar da çocuk değil, genç bir kadın olabileceğini müdürle olan ilişkisinden yavaş yavaş anlamaya başlarız. Tabi bunu gören kocası için bu durum bir çıldırış olur. Diğer taraftan müdürle karısının ilişkisi de pek umut verici değildir.

Romeo ve Juliet hikayesi, Buster ve Virginia'nın ailelerinin binalarını ayıran çitin üzerinden birbirlerinden nefret etmesiyle bir apartman mahallesinde oynandı.

Gelecek zaman… İnsanlar iki gruba ayrılmış durumdadır: düşünenler (ancak hiçbir makinenin nasıl çalıştığını bilmiyorlar) ve çalışanlar (fikir sahibi değiller). Düşünenler planları yapıyor, çalışanlar da bunları uyguluyorlar. İki grup da tam değildir ama birleşince bir bütün oluyorlar. Bir gün düşünenlerden biri yeraltına çalışanların yanına iner. Gördükleriyle birlikte hayatın akışı değişmeye başlar…

Hwang Yeo-rae, a once-popular actress, faces a turbulent marriage and yearns for her old career. When she moves in next to Kim Beom-woo, her biggest fan, a desperate plan to regain her freedom and revive her career unfolds.

A bookish college student dismissive of athletics is compelled to try out sports to win the affection of the girl he loves.

A film director who no longer makes films, Seongjun arrives in Seoul to meet a close friend. When the friend doesn't show up, Seongjun wanders the city aimlessly for three days, grabbing drinks and meeting women, with each day playing out like a version of the last.

Too Late To Die Young, 1990 yılında Pinochet diktatörlüğünün yıkılmasından sonraki demokrasiye geçiş sürecinde, şehirden uzak dağlık bir bölgede bohem ve komün bir yaşamı benimsemiş olan ailelerdeki üç genç karakterin hikayesine odaklanıyor: Babasının seçtiği taşra yaşantısının boğucu ataletinde kendi yolunu arayan ve yetişkinlerin kasıtlı olarak geride bıraktığı şehir yaşantısına dönmeye hevesli 16 yaşındaki Sofía, Sofía ile arkadaşlıktan fazlasının hayalini kuran yaşıtı Lucas ve köpeği Frida’ya obsesyon derecesinde bağlı Clara. Detaylarında yatan ince işçilikle ve kusursuz oyuncu kadrosuyla Too Late to Die Young, bir anı filminden çok daha fazlası olmasının yanı sıra Sotomayor'un günümüz dünya sinemasının en heyecan verici seslerinden biri olduğunun da ispatı niteliğinde.

A former comic is on the run from the mob.

A zany, musical road movie about two old friends and a badger who embark on an excessively grand adventure. Starring the musical duo Knutsen & Ludvigsen, world famous in Norway.

Pierre and Jacques are working as waiters at a restaurant where the cooks go on strike. When the two are forced to work as bakers, the striking cooks put dynamite in the dough, with explosive results.

Tillie and Augustus Winterbottom are thought to be missionaries when they arrive to find Phineas Pratt trying cheat the Sheridans out of her father's inheritance, including a ferry franchise and a boat. The only way to keep the franchise is to win a race against Pratt's boat.

I en lille 2-værelses baggårdslejlighed, på Vesterbro i København, bor den 14 årige Ester (Sofie Gråbøl) sammen med faderen (Torben Jensen), moderen (Vigga Bro) og storebroderen Carl (Carl Quist Møller). Det er tidens typiske arbejderkvarter og lejligheden er uden nogen form for moderne bekvemmeligheder. Koks skal hentes i en mørk kælder, hvor hjemløse har søgt ly og logi for natten. Ester er en drømmer. Hendes ønske er at blive forfatter og hun skriver digte i det skjulte. Hun glemmer ofte tid og sted, når hendes tanker går på langfart.

The Man from Bitter Ridge is a film directed by Jack Arnold. Jeff Carr, a special investigator, arrives in Tomahawk. His assignment is to discover who has been holding up the local stagecoach and is guilty for a series of killings that terrorize the town. Sheepman Alec Black is suspected by the local population but it is not long before Jeff realizes the man is innocent. Alec even becomes a good friend although he is in love with the same woman as him, Holly. Jeff will manage to arrest the real culprits but not before the latter try to compromise him down.

Elmer takes up wildlife photography but finds his subject, a rabbit, much too rascally.

While sorting her dead grandmother's affairs, a young woman boards in a southern mansion and soon discovers the matriarch may desire more than just her company.