The Black Death is ravaging Spain. As Camille Saint-Saëns's "Danse Macabre" plays on the soundtrack, a mix of animation and acted scenes tells the story of Youth and Love meeting one night. They dance, embrace, and kiss. As the night wears on, exuberant Death, a skeletal figure with a violin, pursues the couple. They try to elude him. Eventually, Love swoons. Youth is powerless to protect her. Is she doomed?

Birbirlerine ve kızlarına yabancılaşmış olan Georg ve eşi Anna, anne babasının ilgisizliği yüzünden ilgi çekmek için kör taklidi yapmaya başlayan Eva'nın içinde bulunduğu durumu görünce yaşadıkları hayatın sıradanlığını ve anlamsızlığını fark eder. Her gün birbirinin aynı olan yaşamlarından kurtulmaya karar veren Georg ve Anna, tatile çıkacaklarını söyleyip kendilerini eve kapatırlar. Planları, önce bütün eşyalarını, anılarını yok edip ardından anlamsız hayatlarından ebediyen kurtulmaktır.

Irkçı geçmişiyle tanınan, ABD’nin güney eyaleti Mississipi’de, 60’lı yıllarda bir zenci için yaşam hiç de kolay değildir. Bunu değiştirmek için çalışan 3 insan hakları eylemcisinin ortadan kaybolması iki FBI ajanının bölgeye gelmesiyle sonuçlanır.

Tommy Jarvis çocukluğunda diğerlerinin uğruna öldükleri şeyi başarmıştı. Katliamları ile Kristal gölü sakinlerine vahşet saçan Jason Vorhees'i öldürmeyi başarmıştı, fakat yıllar sonra Tommy, Jason'ın ölmediği kuşkusuna kapılır ve mezarını kazmak için bir arkadaşı ile mezarlığa giderler. Mezarı açtıklarında Jason'ın çürümüş cesedini bulurlar. Serinin altıncı bölümünde de Jason'ın tarifsiz kanlı cinayetlerini izleyeceğiz...

A duo of Edgar Allan Poe adaptations about a greedy wife's attempt to embezzle her dying husband's fortune, and a sleazy reporter's adoption of a strange black cat.

A queue at the ATM machine, a displaced family after a seismic shock that has half-washed their home, a tour within an art gallery, moments of everyday life that become the cues for the emergence of comic, farce, paradoxical situations – trademarks of one of the most successful Italian comic groups.

Dedektif Harry Callahan bir içki dükkanındaki rehineyi kendi sistemiyle kurtarınca, masa arkası görevine alınır. Fakat bu durum uzun sürmez. People's Revolutionary Strike Force adlı bir terörist grubun şehri birbirine katması, Harry'i iş başına çağırır. İstedikleri yerine gelmediği takdirde, San Francisco'nun yarısını havaya uçaracaklarını söyleyen eylemcilere karşı Harry yine bildiği yöntemlerle çalışacaktır.

Stephen King'in küçük bir romanından uyarlanan bu filmde, yazar (Richard Dreyfuss) kendi ve üç diğer arkadaşının yaşadığı macerayı ve kahramanlıklarını anlatıyor. Bu çocuklar, 1950'lerde Oregon ormanlığında kayıp bir çocuğun cesedini aramaya koyulurlar. Yol boyunca daha da yakınlaşan çocuklar birbirleri hakkında da çok şey keşfederler...

İlk filmin üzerinden birkaç yıl geçmiştir. Mafya babası Paul Vitti (Robert DeNiro) hapishanededir ve orada öldürülmekten korkmaktadır. Aklına deli numarası yaparak hapishaneden kurtulmaktan başka çözüm yolu gelmez. Onunla ilgilenen psikiyatrist Ben Sobol (Billy Crystal) da deli raporu verince Paul hapisten çıkartılır. Artık şimdi bir televizyonda mafyalar üzerine yapılan bir araştırma için çalışmaya başlamıştır...

Büyük beğeni kazanan bir yarı otobiyografi olan Amarcord, 1930larda Mussolini hakimiyetinden hemen önce küçük bir Adriyatik köyündeki yaşam üzerine odaklanmaktadır. Bahar geldiğinde köyde bir festival düzenlenir ve yeni yaşamı kutlamak için sembolik bir şenlik ateşi yakılır. Meydandaki bu buluşma, film boyunca gerçekleşecek birçok buluşmanın ilkidir. Her bir araya geldiklerinde, topluluğun renkli üyeleri kendilerini bütünüyle ortaya koyup tuhaf kişiliklerinden övünç duyarlar. Fesat hâkim olur her yerde. Filme yayılan kaotik hava filmde açık bir olay örgüsü görülmesini zorlaştırır. Amarcord gerçeküstü birkaç sekansa bölünür ve bunlardan birkaçı rengârenk köy ortamında oradan oraya dolaşıp duran Titta adlı genç bir adamın çevresinde gelişir. Siyaset ve aile ilişkileri grotesk bir uyumsuzluk ortamında birbirine karışır. Amarcord 1975 yılındaki En İyi Yabancı Film Akademi Ödülü de dahil tam 13 ödül kazandı.

Köklü ve entellektüel bir aileden gelen Robert Dupea, bir işten başka bir işe geçtiği kötü bir kariyere ve bir kadından başka bir kadına uzanan kötü bir özel yaşama sahiptir. Son olarak bir petrol kuyusunda çalışan Dupea zamanın büyük kısmını içerek, poker oynayarak ve seksi ama aptal kız arkadaşıyla birlikte olarak geçirmektedir. Fakat babasının ölüm döşeğinde bulunması için eve çağrıldığında, Dupea zeki ve güzel bir kadınla karşılaşır ve ona aşık olur.

Dan adındaki orta yaşlı adam gece geç vakit kasabadaki evine döndüğünde çok neşeliydi, karısına artık zengin olduklarını ve bu berbat yerden kurtulacaklarını söylüyordu. Kadın şaşkın, şaşkın bakarken ekledi, eski zamanların gizemli yarattığı olan Leprechaun'lardan birini yakalamış ve altınlarını ele geçirmişti. Ancak adam neyle uğraştığını tam anlayamamıştı, sihirli güçlere sahip, ölümsüz bir yaratık olan Leprechaun altınlarını kaptırmaya hiç de niyetli değildi. Malını geri almak için adamın evine gelen yaratık Dan'in karısını öldürdükten sonra adamla çatışmaya başladı. Dan elindeki sihirle Leprechaun'ı bir sandığa kilitledi ve tam o sırada bir kalp krizi geçirip ölmeden önce yaratığın haykırışını duydu. Leprechaun altınlarını çalacak olan herkesi sonsuza kadar lanetliyordu. Aradan yılar geçti ve bir gün Dan'ın kasabadaki harabe evine yeni sahipleri çıkageldiler...

Gelin / Siyah Mamba ilk bölümde 5 yıllık komasından uyanıp intikam almaya başlamıştır. Ancak asıl hedefine ulaşması için daha gitmesi gereken epey bir yolu vardır. Düşmanları arasında en önemlileri hala yaşamaktadırlar ve onun hayata döndüğünü hatta intikam almaya başladığını da bilmektedirler. Ve gelin için güzel sürprizleri vardır...

Son Adam 1924 Almanya yapımı siyah beyaz dramatik filmdir. Özgün adı Der Letzte Mann olan bu sessiz film ABD'de The Last Laugh (Son Gülüş) adıyla gösterime sunulmuştu.Senaryosunu Carl Mayer'in yazdığı filmi sessiz Alman sinemasının yaratıcı sinemacısı F.W. Murnau yönetmiş, başrolünde ise Emil Jannings oynamıştı. Çoklarına göre Murnau'nun başyapıtı sayılan bu film çevrildiği yıl o zamana kadar yapılmış en iyi film olarak değerlendirilmişti. Filmin görüntülerini dönemin en önemli görüntü yönetmenlerinden Karl Freund çekmiştir. Freund kamerayı o denli devrimci ve kıvrak bir üslupla kullanmıştı ki, Carl Mayer senaryoyu yeni kamera hareketlerine göre yeniden yazmak zorunda kalmıştı.

Carl ile James adındaki iki temizlik görevlisi, bütün günlerini aylaklık yaparak ve teleskopla komşu evleri gözetleyerek geçirirler. Ancak bir gün bir cinayete tanık olup, şüphelileri izlemeye başlayınca, başlarına ummadıkları felaketler gelecektir.

The story of two men, both named Antonio Pisapia, who are on the decline and lead strangely parallel lives. One is a pop singer whose success ends after a sex scandal; the other is a football player whose career is cut short by an injury.

İdeal Güzelliğe Tutkun Bir Adamın Ünlü Hikayesi... Yurtdışına tek başına dinlenmek için tatile çıkmış bestekar Gustav Aschenbach (Dirk Bogarde) Venedik'tedir, tüm dünya onu içine kapalı, saygın, medeni bir insan olarak tanımaktadır. Fakat bir gün o ideal güzelliğin resmini görür - ve anında kendi sonunu getirecek bu gizli tutkuya kendisini bırakır. Dev filmci Luchino Visconti Thomas Mann'ın klasik romanı Death In Venice'i "güç ve güzellikten oluşan bir başyapıt"'a çeviriyor.Visconti'de, Aschenbach gibi tutku dolu, filmleri duyguyla kaplı, dönemsel detayları yansıtan ve düz görünen yüzeylerin altındaki derin duyguları araştıran bir yapıya sahip. Visconti'nin 1971 Cannes Film Festivali'nde özel ödül kazandığı sanatının zirvesinde olduğu çalışmasıdır. Gustav Mahler'in müzikleri ve Bogarde'ın unutulmaz performansı filmin şiirsel anlatımına büyük katkıda bulunuyor. Death In Venice'de, gerçek ustaların arasında olacaksınız.

Her türlü suçun bir yaşandığı Los Angeles şehrini serserilerden temizlemeye ant içmiş, cesur ama biraz sakar kahramanlarımız, aynı zamanda da polis olmayı öğrendikleri akademilerini yaşatma savaşı içindedirler. Lassard, hem suça karşı daha güçlü olmak, hem de polis akademisinin gerekliliğini ispatlamak için halkı eğitip onları da polis teşkilatının bir parçası haline getirmek gerektiğini düşünür. Bunun için deeski mezunlarını yardıma çağırır. Ama zencisi, beyazı, hippisi, delisi ile Los Angelas halkını eğitmek hiç te kolay olmayacaktır.

In 1951, New York poet Elizabeth Bishop travels to Rio de Janeiro to visit Mary, a college friend. The shy Elizabeth is overwhelmed by Brazilian sensuality. She is the antithesis to Mary’s dashing partner, architect Lota de Macedo Soares. Mary is jealous, but unconventional Lota is determined to have both women at all costs. This eternal triangle plays out against the backdrop of the military coup of 1964. Bishop’s moving poems are at the core of a film which lushly illustrates a crucial phase in the life of this influential Pulitzer prize-winning poet.