When a handful of settlers survive an Apache attack on their wagon train they must put their lives into the hands of Comanche Todd, a white man who has lived with the Comanches most of his life and is wanted for the murder of three men.

Yıl 1959, New Yorker dergisi için çalışan yazar Truman Capote, New York Times gazetesindeki bir makaleye takılır. Yazıda, Kansas eyaletinde vahşice işlenen bir katliam ve aynı aileye mensup 4 kişinin öldürülmesi anlatılmaktadır. Capote, daha önce buna benzer çok haber okumuştur ama nedense bu olayda onu çeken birşey vardır. Dergi yazı işlerini de ikna ederek, olayı araştırmak üzere kendisi gibi dergiye yazan çocukluk arkadaşı Harper Lee ile beraber olayın geçtiğe yere yola çıkarlar. Bu olayın, geçtiği kasaba üzerindeki etkilerinden, görgü tanıklarına ve polis raporlarına dayanarak yazılan öykü, katil zanlıların yakalanması ve ölüm cezasına çarptırılması ile Capote'nin sanıklarla yaptığı görüşmeler ve nihayetinde onlara destek olmak istemesi ile uzadıkça, Amerikan edebiyatının önemli eserlerinden In Cold Blood (Soğukkanlılıkla) adlı romanın da temeli oluşur...

Yıl 1959. Hiroşima’ya atılan bombanın ardından barışla ilgili çekilen bir filmde oynayan Emmanuelle Riva , Hiroşima’da kalan son iki gecesini Eiji Okada ile geçirir. İkisinin mutlu birer evlilikleri olmasına rağmen birbirlerine aşık olurlar. Eiji, Emmanuelle’nin kısa zaman içinde ülkesi olan Fransa'ya döneceğini öğrenince, Hiroşima’da onunla kalması için uğraşır. Bu esnada Emanuelle, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman bir asker olan ilk aşkını hatırlar.

Film, iflah olmaz derecede kaçık bir ev sahibesini, bir grup gangsterle karşı karşıya getiriyor. Çete, kadının evini ayrıntılı olarak planlanmış bir soygunu gerçekleştirmek için üs olarak kullanıyor; ama çete üyelerinin tüm yetenekleri, kendi tuhaf dünyasında yaşayan ev sahibeleriyle baş etmeye yetmiyor. Bir sahnede, kaçma teşebbüslerine ara verip ev sahibesi ve arkadaşlarıyla çay içmek ve küçük orgun etrafında şarkı söyleyenlere katılmak zorunda kalıyorlar

Gecenin geç saatlerinde New York caddelerinde bir ambulans sirenlerini çalarak ilerlemektedir. Gece vardiyasındaki ambulans görevlileri için ölülerle ya da ölmek üzere olan insanlarla yüzyüze olacakları yeni bir gece daha başlamıştır. Sabaha kadar görev başında olan bu görevliler, en az New York caddelerinden topladıkları ölmüş ya da ölümün eşiğine gelmiş insan bedenleri kadar fırtınaya tutulmuş, yaşamları normal seyrinden çıkmış insanlardır.Kimbilir, belki de onları ayakta tutan, Manhattan'ın bir deprem merkez üssünü andıran kaos yüklü caddelerin sürrealist bir tabloya benzeyen görünümüdür. Her gece dünyanın bir başka acımasız ve keskin görünümüyle karşılaşmanın getirdiği yakıcı duyguların ta kendisidir.

Jeff, Karen, Paul, Marcy ve Bert, okul arkadaşları olarak, çalışma hayatına başlamadan önce birlikte tatil geçirmeye karar verirler. Bunun için ormanın derinliklerinde bir kulübeye doğru yola çıkarlar.Kulübeye geldikten kısa bir süre sonra içlerinde biri hastalanır. Zamanla virüse kurban gitmemek için yardım gereksinimi duyarlar. Hastalık her birinin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak ve ilişkilerine beklenmedik bir yön verecektir.Özellikle korku sineması çevrelerinde uzun zamandır beklenen film, eski tarz korku filmlerine bir saygı duruşu olarak kabul ediliyor.

Boyun eğmez bir isteğin, ateşli dindarlığın ve bağlayıcı dünya politikalarının hikayesi diyor filmin yönetmeni Martin Scorsese. Film Tibet in kırsal kesiminden gelen ve kaderi, tarihin en zor günlerinde ülkesinin başında bulunmak olan Tenzin Gyatso'nun (Dalay Lama) gerçek hikayesi. 1937 yılında henüz iki buçuk yaşındayken Buda'nın 14. reankarnasyonu olan Dalay Lama olarak tanınmasıyla başlar. Fas'ta çekilen filmde hayatlarını sürgünde geçiren Tibetliler rol almış. Oyunculardan sadece birkaçtanesi güzel sanatlar akademisi üyesi. Tibet in dini lideri Dalay Lama'yı çocukluğundan yetişkinliğine uzanan dönemde dört Tibetli genç canlandırıyor.

Western sinemasının babası sayılan John Ford'dan bir başyapıt. Meksika sınırında bir kaleye tayini çıkan idealist teğmen Owen Thursday, istemeden de olsa yerlilerin şefini öldürmek zorunda kalıyor. Amerikan askerleri ve yerliler arasındaki gerilimin bir anda artmasıyla her iki taraf da savaş hazırlığına başlıyorlar. Bu arada kale içineki askerlerin eşleri ve çocukları da endişe içinde bekliyorlar.

Veronika Polonya'da yaşamaktadır, Veronique ise Paris'de. Birbirinden haberleri bile olmayan bu iki insan, bir şekilde birbirlerinin hayatlarını etkileyeceklerdir. Veronika bir müzik okuluna girer ve çok çalışır. Ancak ilk performansını verirken ölür. Veronique'nın hayatı da bu noktadan sonra değişmeye başlar ve aniden şarkıcı olmamaya karar verir. Krzysztof Kieslowsk'nin fantaziyle yoğrulmuş bu muazzam filmi, senaryosunun orjinalliği ve Renk Üçlemesinin son halkası olan Kırmızı'da oynayan İrene Jacob'un iki karakteri de son derece inandırıcı bir şekilde oynamasıyla dikkat çekiyor.

When Maggie's sister Jenna saddles her with an autistic newborn named Cody she touches Maggie's heart and becomes the daughter she has always longed for. But six years later Jenna suddenly re-enters her life and, with her mysterious new husband, Eric Stark, abducts Cody. Despite the fact that Maggie has no legal rights to Cody, FBI agent John Travis takes up her cause when he realizes that Cody shares the same birth date as several other recently murdered children.

Kanun kaçağı Wade yakaladığında Evans, bu azılı katili mahkemeye götüremeye gönüllü olur. 3:10 Yuma trenine canlı olarak teslim etmek üzere hareket ettiklerinde, Evans ve Wade birbirlerine saygı duymaya başlarlar. Ancak, Wade'in çetesi ve her köşede bekleyen tehlikeler yüzünden, yolculuk kaderlerine doğru bir göreve dönüşür.

Stroud, a crime magazine's crusading editor has to post-pone a vacation with his wife, again, when a glamorous blonde is murdered and he is assigned by his publishing boss Janoth to find the killer. As the investigation proceeds to its conclusion, Stroud must try to disrupt his ordinarily brilliant investigative team as they increasingly build evidence (albeit wrong) that he is the killer.

Alain and Diane have been together for 30 years. In his mind, Alain is still 30 years old. But the equation 30 years of routine feelings, empty nest (and incidentally a job where being 50 is like an incurable disease) creates a much less euphoric effect for Diane. She oscillates between depression and free fall - and the first one who says "hormonal" she smokes. Alain loves Diane like crazy and love is proof. He's going to do something crazy for her, something to make her feel vital again, to make her heart beat and youthfulness pulsate. The crazy thing? Leave her. The risk with electroshock ? Unknown: either it wakes up or it burns. They will take it, with their eyes closed.

Küçük bir sahil kasabasının tek geçim kaynağı yaz ayları boyunca kasabaya tatil yapmaya gelen turistlerin bıraktığı paradır. Bu kasabanın belediye reisi kasaba sahilinde bir kızın köpekbalığı tarafından öldürülmesini örtbas etmeye çalışır ama küçük bir çocuk herkesin gözü önünde köpekbalığı tarafından öldürülünce balığı yakalayana ödül verileceği açıklanır ve büyük bir köpekbalığı yakalanınca da herkes rahat bir nefes alır. Şerifin yardıma çağırdığı uzman yakalanan köpekbalığının aradıkları balık olmadığını söylese de kimse ona inanmaz. Onun sözünü dinleyen şerif ile balığın peşin gitmeye karar verirler ve bir köpekbalığı avcısı ile yola çıkarlar.

Bir ordu komandosu Amrit’in (Lakshya) gerçek aşkı Tulika’nın (Tanya Maniktala) isteği dışında nişanlandığını öğrenmesiyle başlar. Amrit, düzenlenmiş evliliği engellemek için cesur bir şekilde Yeni Delhi’ye giden bir trene biner. Ancak bıçak taşıyan acımasız Fani (Raghav Juyal) liderliğindeki bir çete masum yolcuları korkutmaya başladığında, Amrit kendisiyle yüzleşir ve etrafındakileri kurtarmak için ölümü göze alır. Bu, sıradan bir yolculuğun adrenalin dolu bir heyecan yolculuğuna dönüşümün hikâyesidir.

Denizci Michael O’Hara, avukat Grisby ve Şangay’dan yeni dönmüş partneri Bannister’ın tekne yolculuğunda çalışmayı kabul eder; asıl sebep Bannister’ın eşi Elsa’ya duyduğu ilgidir. Grisby ona ‘reddedemeyeceği bir teklif’ yapar: onu öldürmüş gibi yapması karşılığında, Michael’e 5000 dolar ödeyecektir.

1969 yılında Vietnam savaşı sırasında Amerikan 101. Hava İndirme Birliği'nin, on gün süren ve sonradan "Hamburger Tepesi" adıyla anılacak büyük stratejik önemi olan, 937 no'lu tepeyi ele geçirme çabalarının kan, dram ve dehşetle yoğrulmuş hikayesi... Tepenin bu isimle anılmasının nedeni, Kuzey Vietnam'lılar tarafından açılan yoğun ateş nedeniyle tepeye saldıran Amerikan askerlerinin adeta et yığınlarına dönmelidir.John IRVIN'in yönettiği ve Don Cheadle'ın önemli rollerden birinde yer aldığı Hamburger Tepesi, Vietnam savaşını anlatan filmlerin en iyilerinden biri.

İspanyol ustanın bu göz kamaştırıcı ilk uzun metrajlı filmi, 1940'ta, İspanyol İç Savaşı'nın bitiminden hemen sonra, Kastilya Bölgesi'nin kırsalında geçiyor. Küçük Ana, köy sinemasında gösterilen James Whale'in Frankeştayn filminden hem çok etkilenmiş hem de kafası karışmıştır. Ana'nın çokbilmiş ablası İsabel, sinsice canavarın aslında ölmediğini, ruhunun yaşadığını ve gözlerini kaparsa Ana'nın onu çağırabileceğini söyler. Fazla diyalogdan kaçınan bu büyüleyici, kinayeli öykü masumiyet, yanılsamalar ve çocukluk anıları hakkında şiirsel bir seyirlik.

George ve Rose Loomis çifti Niagara Şelalesi'nde büyük bir otele balayını geçirmek için gelirler. Çift, burada Cuttler çiftiyle tanışır. Cuttler'lar da Loomis çiftinin yanındaki "bungalow"da balayılarını geçirmektedirler. Polly Cuttler bir süre sonra Rose'un aslında George'u sevmediğini anlar. Loomis çiftinin evlilikleri çok kötü başlamıştır ve daha da kötüye gidecektir. Çünkü George, Rose'u öldürmek istemektedir...

II. Dünya Savaşı sırasında, bir müttefik bombardıman uçağı işgal altındaki Paris üzerinde iken Almanların açtığı ateş sonucunda vurularak düşer. Uçuş komutanı Sir Reginald (Terry-Thomas) ve diğer mürettebat paraşütle atlamak zorunda kalırlar. İndikleri bölgede bazı sivil Fransızlardan yardım görürler. Bunlardan boya ustası Augustin Bouvet (Bourvil) ve huysuz orkestra şefi Stanislas LeFort (Louis de Funès) İngiliz mürettebatı önce saklarlar sonra da Fransa'nın güneyine, henüz Almanların işgal etmediği özgür bölgeye kaçmalarına yardım ederler.