Altı yıl boyunca Avrupa’ya, insanları zombivari bir yaratığa dönüştüren çok kötü bir virüs musallat olmuştur. İnsanlık bu salgın hastalığı kontrol etmekte zorluk çekerken, tedavi için büyük bir umut bulunmuştur. Fakat tedavi edilmiş olanlar virüse yakalandıklarında yaptıkları eylemlerin anılarıyla boğuşmak zorundaydılar. Yeniden uyum sağlama çabası ise iki katmanlı bir toplumun oluşmasıyla sonuç vermişti. Birçok tedavi olmuş kişi kalan aileleri tarafından dışlanmıştı. Diğerleri ise onlara uygulanan denetime karşı derin bir öfke hissetmekteydi. Korku, pişmanlık ve nefretin karışık olduğu duygular ve devletin direnenleri ortadan kaldırma kararı terörist bir hareketin yükselmesine neden olur ve ülkeyi tekrar çözülmesi zor bir karmaşanın içine sürükler.

Oğlunun bir gece kulübünün dışında acımasızca dövülmesinin ardından bir cerrah, adaleti kendi sağlamaya karar verir ve bunu yapanlardan intikam almak için harekete geçer.

14 yaşındaki Joe, ev hanımı annesi Jeanette ve profesyonel bir golfçü olan babası Jerry ile birlikte Montana’nın küçük bir kasabasında yaşamaktadır. Evin babası Jerry, ani bir şekilde işten çıkarılınca büyük bir yıkıma uğrar. Bu durum sadece onun değil ailesinin de yıpranmasına neden olur. Tam da bu sırada evlerinin yakınlarında dev bir orman yangını çıkınca hayattaki amacını kaybetmiş olan Jerry, yangını söndürmeye çalışan ekibe katılmaya karar verir. Jeanette ve oğlu Joe'yu kendi başlarına bırakan Jerry'nin gidişi, Joe'nun duygusal dünyasını derinden etkiler. Babasının yokluğunda zamanından hızlı büyümek zorunda kalan Joe, ailesini ayakta tutmak için çabalamak zorunda kalır.

Gerçek bir hikayeden esinlenilen ve aynı adlı kitabından beyazperdeye uyarlanan filmde, 2013 yılında meydana gelen Boston Maratonu’ndaki bombalı saldırıda iki bacağını da yitiren Jeff Bauman’ın hikayesi anlatılıyor. Patlamadan tam önce bombacıyla göz göze gelen Bauman, saldırı sonrasında tekrar yürümeye çalışıyor, yeni durumunu erdemli bir şekilde karşılıyor ve amaçsız bir kasiyerden azim ve sevgi dolu bir adama dönüşüyor.

1984'te genç bir programcı, karanlık bir romanı bilgisayar oyununa uyarlarken gerçekliği sorgulamaya başlar. Aklın sınırlarını zorlayan, birden çok sona sahip bir hikâye.

Bir sanat galerisi sahibi olan Susan Morrow (Amy Adams), 19 yıl önce yazar eşi Edward Sheffield’ı (Jake Gyllenhaal) terk eder. Yakışıklı bir işadamı olan ikinci eşi Hutton Morrow (Armie Hammer) ile birlikte düzenli bir hayat sürmektedir. Bir gün posta kutusunda eski eşinin hiç yayımlanmamış olan ilk romanının taslağını bulur. Eski eşi romanı hakkında kendisinin fikrini sormaktadır. Susan, bir matematik profesörü olan Tony Hastings’in ailesi ile çıktığı bir gece yolculuğunu anlatan "Gece Hayvanları" adındaki bu kitabı elinden bırakamaz. Kitabın kahramanı Tony’nin hayatı berbat bir hale geldikçe Susan da geçmişini hatırlayacaktır. Bu tehlikeli duygular onun geleceğini kemirecek ve hayatını değiştirecektir.

Duncan Vizla, dışarıdan normal bir adam olarak görülse de aslında gerçek çok farklıdır. Duncan dünyanın en iyi suikastçısı olan Black Kaiser'dır. Ancak suikast günleri geride kalmış ve tehlikeli dünyasına veda etmiş olan Duncan, sakin bir yaşam sürmeye karar vermiştir. Ancak eski işvereninin verdiği bir karar emeklilik planlarını sekteye uğratacaktır. Eski işvereni Duncan'ın hayatta kalmasının şirket için tehlike arz ettiğine karar verince, Duncan'ın peşine suikastçılar takılır. Duncan'dan daha genç, daha hızlı ve acımasız katillerden oluşan bir ordu artık Duncan'ı susturmak için hiçbir engel tanımayacaktır. İstemediği halde suç hayatına geri dönen Duncan, bir kez daha Black Kaiser olmak ve hayatta kalmak için mücadele etmek zorundadır...

An American writer living in Rome witnesses an attempted murder that is connected to an ongoing killing spree in the city, and conducts his own investigation despite himself and his girlfriend being targeted by the killer.

Belgesel, komutan Neil Armstrong ile pilotları Buzz Aldrin ve Michael Collins’in Apollo 11'de üstlendikleri misyonu gözler önüne seriyor. Apollo 11, NASA'nın insanları ilk kez aya gönderen 1969 yılında düzenlenen ve Neil Armstrong’un Ay’a ayak basması ile sonuçlanan bu belgeselde yeni keşfedilen 70 mm'lik bir görüntü hazinesinden ve 11.000 saatten fazla kataloglanmamış ses kayıtlarından hazırlanan, daha önce hiç görülmemiş görüntüler yer alıyor.

Belgesel niteliğindeki bu film, Afrika ormanlarına gidip şempanzeleri aylarca, neredeyse onlarla birlikte yaşayarak gözlemiş 26 yaşındaki (şu an 83 yaşında olan) genç bilim kadını Jane Goodall'un gerçek serüvenini ve insanlığa kazandırdığı yepyeni bakış açılarını anlatıyor.

Kardeşinin Romanya'daki bir görevde öldüğünü öğrenen eski bir asker, gizemli bir düşmanı bulup intikam almak için iki kişiye birlik olur.

Bu yaratıcı portreyle yönetmen Kirsten Johnson, 86 yaşındaki babasını sonsuza kadar hayatta tutmanın bir yolunu arıyor. Film yapımcılığının sihrini ve ailesinin kara mizahını kullanarak, Dr. Dick Johnson'ın son yıllarını ölüm ve ötesiyle ilgili fanteziler kurarak kutluyor. Baba ve kız birlikte, hepimizi bekleyen büyük kaçınılmazlıkla yüzleşirler.

An unnamed doctor has always had everything he's ever wanted, but that has only made him develop more extreme and depraved needs. He kidnaps a young couple in the prime of their life together and forces them into a game of torment that slowly extinguishes their hopes for survival.

Belgesel, sosyal medyanın etkisiyle şişirilen Fyre Müzik Festivali'nin nasıl başarısızlıkla sonuçlandığını ve arkasındaki kibirli girişimcinin gerçekleştirdiği dolandırıcılığı araştıran gerçek bir suç komedisidir.

Eugenia, ailesinden uzakta yaşayan genç bir kadındır. Babasının rahatsızlığı üzerine Buenos Aires yakınlarındaki doğup büyüdüğü eve geri döner. Bu ziyaret Eugenia’nın annesi ve kız kardeşi ile yıllar sonra yeniden bir araya gelmesini sağlar. Kısa sürede gün yüzüne çıkan kırgınlıklar ve kıskançlıklar aile arasında bir gerginliğe neden olur. Aile bu süreçte askeri cunta dönemiyle lekelenen geçmişleri ve karanlık sırlar ile yüzleşmek zorunda kalır.

“Şişman beyaz kızlar rap yapamaz” denilerek hem cinsiyetçilikten hem ayrımcılıktan mustarip kalan Patricia "Dumbo" Dombrowski, hip hop yıldızı “Patti Cake$”e mi dönüşecek yoksa Jersey’deki karanlık mahallesinde bir anlığına parlayıp sönecek mi? Sundance Film Festivali’nde çokça konuşulduktan sonra Cannes’te özellikle Avustralyalı başrol oyuncusu Danielle Macdonald’ın performansıyla büyük övgü toplayan Patti Cake$, 23 yaşında, bir yandan önyargıları ve küçük şehir yazgısını kırmaya çalışırken bir yandan da annesinin aşk acıları ve heyheyleriyle mücadele eden, yetenekli, azimli ve kilolu bir kadının ilham verici hikâyesini anlatıyor. Filmin müziklerini de besteleyen yönetmen Geremy Jasper, sıkışmış, kendini ifade etmekte zorlanan dışlanmış Patti’nin hikâyesinin kendi 23 yaşındaki halinden esinlendiğini söylüyor.

How to live happy and rich without working? To be Gigolo. But after 25 years of living with Denise, Alex the "gigolo" gets fired without notice and finds himself on the street. Forced to move to his sister and his nephew of 10 years, he then has an obsession: find quickly a rich heiress.

1942, in the middle of Northeastern Brazil, two very different men meet along the road: Johan, an aspirin salesman avoiding the German draft, and Ranulpho, a rural Brazilian seeking escape from the drought.

Büyüyen bir hayran kitlesine sahip bir kamera kızı, ona tıpatıp benzeyen biri hesabını ele geçirince gizemli suçluyu bulmak ve kimliğini geri almak için harekete geçer.

Bir süredir uyuşturucu tedavisi gören genç bir kadın, yeni bir hayata adım atmak üzere, eski bir binaya taşınır. Burada daha önce oturan kişi, gizemli bir biçimde ortadan kaybolmuştur. Genç kadın, kısa süre sonra, apartman yöneticisinin bir sadist olduğunu ve karanlık güçlerin binada hüküm sürdüğünü anlayacaktır…