18 Temmuz 1969 tarihinde ABD senatörü Ted Kennedy ve 28 yaşındaki politik stratejist Mary Joe Kopechne, arabalarının yoldan çıkması üzerine Poucha Gölü'ne uçarlar. Senatör Kennedy arabadan kurtulmayı başarırken, yolcu koltuğundaki Kopechne boğularak hayatını kaybeder. Kazadan 10 saat sonra olayı polise bildiren senatör Kennedy'nin hakkında soruşturma başlar. Ortaya çıkacak olan gerçekler neler olacaktır?... Yönetmen John Curran ve senaristler Andrew Logan ile Taylor Allen, politik gücün etkilerini, Amerika'nın en ünlü ailesinin etkisini ve ailenin mirasının gölgesinde büyüyen en küçük oğul Ted Kennedy'nin karakterini cesurca masaya yatırıyor.

Modern Amerikan şiirinin öncülerinden sayılan feminist şair Emily Dickinson'ın hayatını anlatan bir film. Emily Dickinson (Cynthia Nixon), 1886 yılında 56 yaşındayken, hayatının büyük bölümünü ailesinin evinde inzivaya çekilerek geçirdiği Massachusetts'teki Amherst kasabasında hayata gözlerini yummuş; odasında bulunan 1700’ü aşkın şiir ölümünün ardından kardeşi tarafından yayımlanmıştı.

In 1987 Korea, under an oppressive military regime, a college student gets killed during a police interrogation involving torture. Government of officials are quick to cover up the death and order the body to be cremated. A prosecutor who is supposed to sign the cremation release, raises questions about a 21-year-old kid dying of a heart attack, and he begins looking into the case for truth. Despite a systematic attempt to silence everyone involved in the case, the truth gets out, causing an eruption of public outrage.

Manuel, a Spanish politician whose high-class lifestyle is based on nefarious and illegal business threatens to break his entire party after a newspaper exposes him to the public eye. Rather than admit to any wrongdoing, he decides to sell out his whole party in an effort to avoid jail time. It's a decision that will put many lives at risk.

Yaşlı bir anne (Catherine Walker) ve okültist biri (Steve Oram), kara büyü ritüellerini uygulamak için Kuzey Galler'de bir izole eve çekilir. Çift, ölülerle iletişime geçmeyi ummaktadır, ancak büyücülük yolundaki çabaları daha dehşet verici bir şeye yol açacaktır. Liam Gavin tarafından yazılmış ve yönetilmiştir.

Long is a Taiwanese killer known for his sword skills. After Long fails a Tokyo mission, he moves to a small town where no one knows about him.

In a little Sicilian village at the edge of a forest, Giuseppe, a boy of 13, vanishes. Luna, his classmate who loves him, refuses to accept his mysterious disappearance. She rebels against the silence and complicity that surround her, and to find him she descends into the dark world which has swallowed him up and which has a lake as its mysterious entrance.

Dünyayı Sarsan On Gün, tüm yönleriyle Sovyet Devrimi'nin canlı tanıklığını yapan bir sarsıcı bir yapımdır. Gerçek tanıklar ve görüntülerle, Rus tarihinin Çarlık despotizminden Bolşevik Devrimi'ne doğru akan zaman dilimindeki tüm evreleri ve olayları anlatılmaktadır. Filmde, Çarlığın baskı ve zorbalığı, halkın durumu, saray entrikaları, Rasputin, Kanlı Pazar, sosyal-demokratların tarihsel işlevi, Menşevikler ve Kerenski, Lenin ve teorisi ve işçi sınıfı artı Bolşevik Partisi, eşittir devrim denklemi yer almaktadır.

Amerikan toplumunun temellerini sorgulama amacıyla din ve aktivizmi birleştiren tartışmalı bir hareket olan Satanic Temple'ın hikayesi.

Hastalarına oldukça özen gösteren titiz bir doktor, zamanla eşiyle bazı sorunlar yaşamaya başlar. Eşi, hastalarının ondan daha değerli olduğunu ve bu konuda şikayetçi olduğunu dile getirir. Doktorun bunun aksini ispat etmesi gerekmektedir.

Yaralanmış bir suçlu olan Richard "Dicky" ve ölmek üzere olan partneri Albie, deniz kenarında bulunan eski bir kalenin içinde bir barınak bulurlar. Tavuklarla dolu olan bu barınağın sahibi egzantrik, korkak bir Amerikan olan George ve hafifmeşrep, Fransız karısı Teresa'dır. Albie kurtulmayı beklerken ölür. Bunun ardından Dicky, barınağın sahibi olan çiftle, en az onlar kadar tuhaf bir ilişki kurar..

Richard Wagamese'nin en çok satan romanından uyarlanan film Saul Kızılderili Atı'nın hikayesini anlatıyor. Saul ailesinden koparılarak Kanada'nın kötü şöhretli Katolik okullarından birine yerleştirilen kuzey Ojibway'li bir çocuktur. Saul’un dünyadaki yerini bulan bir adama dönüşmesinin olağanüstü yolculuğuna tanıklık ediyoruz. Kitap satışa çıktığı 2012 senesinde listelerde birinci sırada yer alırken uyarlama filmi de birçok festivalde övgü dolu yorumlar aldı.

Büyük bir soygunda çalınan parayı bulmak için organize suç şebekesine dahil olan ve bölgenin eski ıslık dilini öğrenmek zorunda kalan polis memurunun ilginç hikayesi anlatılıyor. Bükreş’te polis müfettişi olan Cristi, büyük bir soygunda çalınan 30 milyon avronun yerini öğrenmek için Kanarya Adaları’ndaki La Gomera’ya gider. Paranın yerini öğrenmek için hapisteki mafya babası Zsolt’u kaçırmaları gerekmektedir. Hiç kimsenin birbirine güvenmediği bu ortamda iletişim ıslık diliyle sağlanır, Cristi de buraya özgü ıslık dilini öğrenir. Tehlike ve büyük risk taşıyan bu oyunda ona güzeller güzeli Gilda yardımcı olur. Kovalamacalar ve çatışmalar sonunda herkesin peşinde olduğu bu paradan Cristi de payını alabilecek midir?

Günümüz dünyasının alternatif bir versiyonunda geçen hikâyede, işinde özgüven eksikliği yaşayan siyah bir tele pazarlamacının, başka bir siyah iş arkadaşından aldığı "Telefonda beyaz biriymişsin gibi konuşmalısın!" öğüdünü tutmasıyla çığrından çıkan olaylar konu ediliyor.

1800’lerin sonunda, fanatik bir dini lider, kaçak bir Şerif ve eski bir hayat kadını New Mexico bölgesinde kanlı bir üçgen içinde kalırlar...

Güney Amerika'da doğan ve İspanyol Kraliyeti'nin bir görevlisi olan Zama, kraldan bir terfi mektubu beklemektedir. Fakat mektup hiçbir zaman gelmez. Mektubu beklerken her şeyini kaybettiğini fark eden Zuma, tehlikeli bir haydut avına girmeye karar verir. Evinden uzak topraklarda giriştiği macera sonucu tutuklanan Zama idama mahkum edilir. Artık tek amacı hayatta kalmaktır.

Komünist Parti'nin sadık bir taraftarı ve İkinci Dünya Savaşı'nın idealist gazisi Lyudmila, her türlü Sovyet karşıtı duyarlılığın karşısındadır. Diğer yerel parti yetkilileriyle birlikte Lyudmila, kendi kızının da katıldığı yerel fabrikada düzenlenen bir grevde yaşanan onlarca olaya tanık olur. Durum hızla kontrolden çıkarken Lyudmila, sokağa çıkma yasakları, toplu tutuklamalar ve yetkililerin devlet şiddetini örtbas etme konusundaki acımasız girişimleri karşısında umutsuzca kızını aramaya başlar. Bu süreçte Lyudmila’nın parti çizgisine olan sorgusuz sualsiz inancı sarsılır.

Sovyetler Birliği, 1984. Bir kasabada, Komünist Parti liderinin kızı, gece kulübünden çıktıktan sonra hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolur. Aynı akşam, kasabanın dışında bir cinayet işlenir. İki vaka da, aynı komiser tarafından araştırılmaktadır.

Onsekizinci yüzyıl İngiltere'si büyük bir problemle karşı karşıyadır. Yıllardır hükümdarlık koltuğunda oturan yaşlı kral 3. George (Nigel Hawthorne), tahttaki 30. yılını doldurmak üzeredir. Deneyimli kral, artık eski günlerinden çok uzaktadır. İlerleyen yaşının etkisiyle yaşlanma belirtileri gösteren kral, sık sık unutkanlığının esiri olmakta ve bu nedenle de akıl sağlığı günden güne bozulmaktadır. Bir süre sonra bu halleri iyice şiddetlenir, agresif ve patavatsız bir adama dönüşür. Bu duruma pek üzülmeyen prensin hayalleri ise gerçek olmak üzeredir. Prens, kralı tahttan indirmeyi ve yeni kral olmayı planlamaktadır. Ancak kraliçe ve başbakan gibi rakipleri vardır. Ne pahasına olursa olsun kralın sağlığını yerine getirmeye çalışacak olan kraliçe ve başbakan, Dr. Willis (Ian Holm) isimli bir hekime başvuracaklardır.

A law student takes a job as a night watchman at a morgue and begins to discover clues that implicate him as the suspect in a series of murders.