Likely in June 1897, a group of people are standing along the platform of a railway station in La Ciotat, waiting for a train. One is seen coming, at some distance, and eventually stops at the platform. Doors of the railway-cars open and attendants help passengers off and on. Popular legend has it that, when this film was shown, the first-night audience fled the café in terror, fearing being run over by the "approaching" train. This legend has since been identified as promotional embellishment, though there is evidence to suggest that people were astounded at the capabilities of the Lumières' cinématographe.

A gardener is watering his flowers, when a mischievous boy sneaks up behind his back, and puts a foot on the water hose. The gardener is surprised and looks into the nozzle to find out why the water has stopped coming. The boy then lifts his foot from the hose, whereby the water squirts up in the gardener's face. The gardener chases the boy, grips his ear and slaps him in his buttocks. The boy then runs away and the gardener continues his watering. Three separate versions of this film exist, this is the original, filmed by Louis Lumière.

A father, a mother and a baby are sitting at a table, on a patio outside. Dad is feeding baby his lunch, while mum is serving tea.

Several competitors take part in a friendly sack race, with widely varying degrees of success.

A short black-and-white silent documentary film featuring one dog jumping through hoops and another dancing in a costume, which was considered lost until footage from an 1896 Fairground Programme was identified as being from this film.

Félicien Trewey uses a basic prop to create comical hats and their accompanying caricatures.

A romantic couple are transformed into skeletons via X-Rays. The film combines two very recent innovations: Wilhelm Roentgen's discovery of X-rays in 1895, and Georges Méliès' accidental realisation of the special-effects potential of the jump-cut in 1896.

She was tall, dark and thin, with a proud and voluptuous bust. They called her "The she-wolf" because she seemed never to be satisfied. All the men were obsessed with her but one day the she-wolf fell madly in love with young Nanni.

Down the gangway, photographers leave the deck of a riverboat in large numbers.

A blue-collar worker on New York's depressed waterfront finds his life changed after he saves a woman attempting suicide.

The last remaining production of Le Prince's LPCC Type-16 (16-lens camera) is part of a gelatine film shot in 32 images/second, and pictures a man walking around a corner. Le Prince, who was in Leeds (UK) at that time, sent these images to his wife in New York City in a letter dated 18 August 1887.

Sara is an overweight teen who lives in the shadow of a clique of cool girls holidaying in her village. Not even her childhood friend, Claudia, defends her when she's bullied at the local pool in front of an unknown man. Her clothes are stolen and Sara must get home wearing nothing but her bikini.

A biopic of Napoleon Bonaparte, tracing the Corsican's career from his schooldays (where a snowball fight is staged like a military campaign) to his flight from Corsica, through the French Revolution (where a real storm is intercut with a political storm) and the Terror, culminating in his triumphant invasion of Italy in 1797.

Dul bir gazeteci olan Phil Green (Gregory Peck) gelişme çağındaki oğluyla yaşıyor. Çalıştığı derginin patronu Phil'e ırkçılık hakkında bir dizi yazı yazmasını istiyor. Bunun üzerine Phil kendisini etrafa yahudi olarak tanıtmaya başlıyor. Birkaç hafta sonra insanların kendisine önyargıyla yaklaştığını farkeden Phil, "Beyefendilik Anlaşması" adındaki bir anti-yahudi topluluğun farkına varıyor.

Neill Blomkamp'ın sahibi olduğu Oats Studios'un RAKKA ve FİREBASE'den sonra 3. kısa filmi olma özelliğini taşıyan ZYGOTE kısa filminde başrolde yakından tanıdığımız Dakota Fanning oynuyor. Oats Studios'un diğer kısa filmlerine kıyasla ZYGOTE'un konusu nispeten biraz daha basit. Bu kısa film, Kuzey Kutup Dairesinde yer alan bir maden tesisinde sıkışıp kalmış iki kişinin hikayesini anlatıyor. İstasyondaki diğer çalışanların vücut parçalarından meydana gelmiş korkunç bir yaratıktan kaçmaya çalışıyorlar.

The earliest surviving celluloid film, and believed to be the second moving picture ever created, was shot by Louis Aimé Augustin Le Prince using the LPCCP Type-1 MkII single-lens camera. It was taken in the garden of Oakwood Grange, the Whitley family house in Roundhay, Leeds, West Riding of Yorkshire (UK), possibly on 14 October 1888. The film shows Adolphe Le Prince (Le Prince's son), Mrs. Sarah Whitley (Le Prince's mother-in-law), Joseph Whitley, and Miss Harriet Hartley walking around in circles, laughing to themselves, and staying within the area framed by the camera. The Roundhay Garden Scene was recorded at 12 frames per second and runs for 2.11 seconds.

Aslan Kadın'da, Eva Arctander isimli kız, hipertrikoz hastalığı ile doğar; bu, ince sarışın saçların yele misali baştan aşağı saçıldığı bir hastalık bit genetik bozukluktur. Babası onu apartmanda dünyadan gizlediği için kendisinden çok utanmaktadır. Bununla birlikte, Eva'nın dadısı, herkesin ona normal bir insanmış gibi davranılması için savaşmaktadır.

Prof. Barbenfouillis başkanlığında bir grup astronom Ay'a gitmek üzere planlar yaparlar. Sonuçta dev bir toptan gönderilen mermi şeklindeki uzay gemileri ile hedeflerine ulaşırlar. Ancak burada Aylılar tarafından kaçırılıp Ay kralının sarayına götürülürler... George Méliès'in çoğu Jules Verne'e dayanarak yaptığı yüzlerce kısa filmden bu en ünlüsü, -açıkça H.G.Wells'in First Men in the Moon'undan da esinlenerek- sinema tarihinin ilk bilim kurgu filmi olarak haklı bir üne sahiptir. Méliès'in filmleri janra ait klişelerin tümüne sahiptir neredeyse; çılgın bilim adamları, dehşet verici icatlar, roketler vs vs.. Roketin Ay'a varışını simgeleyen sempatik sekans, kuşkusuz sinemanın en bilinen sahnelerinden birine vesile olmuştur.

Bombaların harabeye dönüştürdüğü bir binada hasta babası ve iki kardeşiyle yaşayan küçük Edmund, yıkık şehirde tek başına dolaşır, karaborsacı bir grup gencin tuzağına düşer ve Nazi sempatizanı eski öğretmeninin uğursuz fikirlerinden etkilenir.

Çocukluk yıllarından başlayan arkadaşlıkları ve lise yıllarında da oda arkadaşı olan Romy ve Michelle, Kaliforniya'da yaşayan iki çılgın ruhlu gençtir. Mezun oldukları lisenin onuncu yıl mezuniyet yemeğine katılacak olan bu ikili geriye baktıklarında gururla anlatabilecekleri çok az şeyleri olduğunun geç te olsa farkına varırlar ve eski arkadaşlarına karşı rezil olmamak için kendileri için zengin ve başarılı birer hayat fantazisi geliştirirler.