Kan davası nedeniyle büyük şehre gelen bir taşralının dramatik öyküsü... Ali kan davasından kaçarak büyük şehre geldiğinde yeni bir yaşam kurma hayalindedir. Bir taş ocağında çalışmaya başlar. Orada bir arkadaş edinir. Çok iyi dostluk kurarlar. Ama onun, canından çok sevdiği arkadaşının öldürmek için aradığı kanlısı olduğunu öğrenir. Kafası karmakarışıktır. Fakat tedavisi pahalı bir hastalığa yakalanan arkadaşının tedavisi için silahını satacak kadar arkadaşlık görevini yerine getirir.

Almanya’da çalışan bir gurbetçinin kızı olan Hülya (Yelda Kaymakçı), anavatanında, yani Türkiye’de doğar. Fakat bir süre sonra babası, annesini ve onu Almanya'ya, yanına aldırır. Hülya için artık meşakkatli zamanlar başlamıştır. Almanya ve yeni hayatı onun için buhran, bunaltı ve karamsarlık anlamına gelecektir ve bu memlekette çok yabancılık çeker. Kaldı ki ailesinin de onunla eskisi gibi ilgilenememesi bu zor koşullara adeta tuz biber eker. Bir süre sonra psikolojik sorunları olduğu gerekçesiyle Türkiye’ye geri yollanır. Türkiye’de amcasının yanında kalmaya başlayan Hülya, bir yolunu bulup evden kaçar. Tek istediği Almanya’ya geri dönebilmektir. Almanya’ya doğru çıktığı bu yolculukta, birbirinden farklı insanlarla yolu kesişir. Ancak Hülya’nın yolu hapishane ve tımarhaneden de geçmektedir.

Kocası Almanya'ya gidip bir başka kadınla evlenince, köyde terkedilen eski karısı Kiraz (Nur Sürer), fahişelik yapmaya başlar. Bu sırada Kiraz'ı bu kötü yoldan kurtarmak için temiz yürekli bir adam (Halil Ergün), ona yardımcı olmaya çalışır. Almanya'daki kocası, iki çocuğuyla bıraktığı karısının fahişelik yaptığını duyunca yurda döner, Kiraz'ı öldürecektir.

17 yıldır Almanya'da işçi olarak yaşayan Mehmet sınır dışı edilir, karısı ve oğlu Almanya'da kalır. Hukuki yollardan geri gelmeyi başaramayan Mehmet, yasa dışı yollardan Almanya'ya dönmek için uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkar.

Gözleri görmeyen genç bir kızla inşaat işçisi bir grup arkadaşın öyküsünü konu alır. Kemal, farklı hayaller peşinde koşan yedi arkadaşıyla birlikte bir inşaatta çalışmaktadır. Memleketinden kan davası yüzünden kaçarak İstanbul’a gelen Kemal, ailesi tarafından reddedilir. Günleri çoğunlukla inşaatta geçen Kemal’in hayatı günün birinde tecavüz edilmekten son anda kurtardığı Ayşe sayesinde değişir. Üvey babası tarafından para karşılığı satılmaya çalışılan Ayşe’nin gözleri görmemektedir ve gidecek yeri de yoktur. Bu nedenle Kemal onu himayesine alır. Ancak arkadaşlarına kardeşi olarak tanıtır. Bundan sonra ise Kemal ve arkadaşlarının tek amacı Ayşe’yi tedavi ettirmektir. Ancak göz ameliyatı için gereken parayı yasal yollarla toplamak mümkün olmayacaktır.

Geçtiğimiz yıllarda acımasızca idam edilen Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in iktidarda olduğu döneme eleştirel bir bakış açısı taşıyan filmde, yönetmen Gani Rüzgar Şavata'nın mesajı: ’’Askerler robot değilse, emperyalizm, siyonizm ve faşizmin yandaşlarına piyon olmuşsa, kendi kimliğini arayan insanlara yaşamla ölüm arasında ince bir çizgi bile tanımıyorsa işte bu Saddam'ın Askerleri'dir." Kuzey Irak’ta Saddam Hüseyin dönemidir. Peşmerge köylerine birçok baskın yapılıyordur, işkence ve acı yaşanıyordur. Her şeye rağmen engellenemeyen bir aşk usulce doğar, yeşerir ve yaşamak için çabalar.

Doktor Efruz,gördüğü her yüzü hatırlama yeteneğine sahiptir.25 yıllık eşiyle çıkacağı gecikmiş balayının arifesinde hayatını altüst edecek biriyle karşılaşır.Efruz,hayatında ilk kez bildiği bir yüzün kime ait olduğunu hatırlayamaz.

Fiko ve Kamil, ailelerinin evlerini ipotek ederek bankadan ve tefeci olan Rıfat’dan aldıkları paralarla mahallelerinde bir büfe açmış, geçinme mücadelesi veren iki kafadar arkadaştır. Rıfat birden hem evleri hem de dükkânı almak için elindeki senedin ödeme tarihini erkene çekince ikili sıkışır ve işlerini toparlayıp para kazanmak için mahallenin bitirim öğrencisi Cafer ile anlaşırlar. İkilinin para kazandığını gören Rıfat dükkânlarını yakarak onları daha da zor duruma düşürür. Fiko ile Kamil, Rıfat’a olan borçlarını denkleştirmeye çalışırken başka bir mafya babası olan Süleyman ile Rıfat’ın savaşının tam ortasında kalırlar. İkili, Fiko’nun melek görünümlü ahlaksız ergen kardeşi Taki, aileleri ve Kamil’in uzatmalı aşkı Gülay’ın arasında bu mücadeleden sıyrılmaya ve kendilerini kurtarmaya çalışacaklardır.

1973 yıllarında Adıyaman’da yaşayan Dursun Çavuş postacılık yaparak geçimini sağlayan sade bir vatandaştır. Oğlu Abuzer’in belediye başkanı Reşat ağanın kızına aşık olması ile işler karışır, ağayla ters düşen Dursun çavuş karısı server ve arkadaşlarının gazına gelip emekliliği ister ve belediye başkanlığına adaylığını koyar.Seçim kampanyaları boyunca Dursun çavuş ‘un yanından ayrılmayan binlerce Adıyaman’lı Dursun çavuş’un başkan olacağına kesin gözle bakarlar. Ama Dursun çavuş bir seçim oyununa gelmiştir. Ve sandıktan 3 oyla ayrılır.

8 Çocuklu Midyatlı sıradan bir kadın olan Xate'nin komşularından tek farkı, kocasının Midyat Belediye Başkanı olmasıydı. Bir gün, başına gelenler onun da Midyatlılar'ın da hayatını değiştirdi! Okuma yazması olmayan Xate Midyat Belediye Başkanı oldu! Mutfak işlerine girişir gibi giriştiği devlet işlerinde çocuklarının kendi aralarındaki çocukça rekabeti Midyat halkına kahkahalar attıran maceralara neden oldu. Ama hiçbir şey Xate'yi yolundan döndürmedi. Hükümet gibi kadın Xate, işleri elinin hamuru ile çözmenin yolunu her seferinde buldu. Midyat'ta henüz kimse farkında olmasa da sadece onun için değil tüm ülke için hayat eskisi gibi değildi aslında. Ama en azından Midyat’ın değişimine giden yol, kahkahalarla doluydu!

Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan köyün ‘en akıllı delisi’ Baradan 100.000 kibrit çöpü bulup eczalarından bomba yapmayı planlar. Hedefi bir deniz altı dehlizinden geçerek bombayı Yassıada’da patlatmaktır. Çıkan kargaşada Menderes de aynı dehlizden kaçacaktır.

İstanbul’un kenar mahallerinden birinde yaşayan üç arkadaş Manik, Tik ve Dildo’nun, mahallenin dışına pek taşmayan sıradan ama kendi içlerinde hareketli bir şekilde devam eden heyecan, macera ve kahkaha dolu hayatlarını anlatan hikâyesi.

Her türlü ayrımcılığa ve ötekileştirilmeye karşı duran, savaşın, kavganın, kendine benzemeyeni hor görmenin sorunun ta kendisinin olduğunu anlatan bu film, bir anlamda "Türkiye’nin hikayesi"…Kars Sarıkamış’ın bir dağ köyünde yaşayan Ramo ve ailesi, bölgede yaşanan terör sorununun göbeğinde hayatlarını sürdürmektedirler. Mayın ve silah patlamaları, asker ve dağa çıkmış gerillalar arasında süren savaş onların gündelik hayatlarının bir parçası olmuştur. Ancak çıkan bir çatışma sonucunda köye gelen komutan, ailelerden köyü boşaltmalarını ister. Ramo ve ailesi çareyi İstanbul’a gitmekte bulur. Beyoğlu’nun arka sokaklarından birine yerleşen aile burada şansını denemeye karar verir.

Bu, bir Boğaziçi semtinde yaşayan, orta kazançlı ya da yoksul, ama hep ümitli, birbirini seven, öfkelerde ve kavgalarda bile ölçülü insanların hikâyesidir. Ufacıkken, annesiyle-babasının ayrılarak terk ettikleri, yetimhanede büyümüş, namuslu, altın kalpli, yakışıklı. Şofben, musluk, ısıtıcı, bisiklet tamircisi Arif’le… Ölesiye sevdiği üniversiteli ve varlıklı bir ailenin kızı Leyla’nın hikâyesidir. Ailesi Leyla’yı vermeyecek. Leyla da evini ve semtini terk ederek, kayıplara karışacaktır. Bu, Arif arkadaşımıza ümitsizce âşık öbür kızın. Güzel, tertemiz, sevgi dolu Müyesser’in de hikâyesidir. Müyesser’in annesi dul, iyi ahlaklı, çok sevimli, şeker (Kınaçiçeği) Şaziye’nin. Seyyar köfte-piyazcı Laz Temel’in. Eski ünlü şarkıcı Handan Akses’le, yaşlı aşığı Udi Şadi Bey’in. Lokantacı Rıfkı’yla, manav Adil’in, tornacı Bekir babanın ve... Yetimler yurdu müdiresi Zümrüt anne ile, karşı semtin belalısı Cafer’in... Ve de Müyesser’e âşık kuruyemişçi-kurukahveci Sabri’nin de hikâyesidir.

Kendi ülkelerindeki beceriksizlikleri ve sakarlıkları yeterli değilmiş gibi, Maskeli Beşler ünlerini sınır ötesine de taşımaya karar verirler. Uluslararası sularda "yeteneklerini" sergileyecek olan kahramanlarımız bu defa da Kuzey Irak'ta bir petrol tesisini ele geçirmeye karar verirler! Kendi çaplarında masum bir eylem olarak başlayan bu olay, çok kısa bir süre içerisinde Türkiye-Amerika-Irak üçgeninde sakarlık ve komedi dolu bir krizin patlak vermesine neden olur.

Mustafa ve karısı, siyasetten ve toplumsal olaylardan uzak, almış oldukları televizyonun taksidini ödemek için günlerce mesaiye kalmak zorunda oldukları fakir bir yaşam sürmektedirler. Gece yarıları sokaklardan gelen çatışma sesleri ya da fabrikadaki sendikal çalışmalar ile hiçbir alakaları ve ilgileri yoktur. Bir sabah darbe haberleri ile uyandıklarında, bu haberin onlar için sokaklardaki çatışmaların durmasının ötesinde bir anlamı yoktur. Hatta Mustafa, durumdan memnun bile olmuştur çünkü artık güvenlik sağlanmıştır. Ama bir gece hiç beklemedikleri bir şekilde, Şehmuz kod adlı bir siyasi sorumlu olduğu gerekçesi ile evleri basılıp tutuklanınca Mustafa, hayatın hiç de siyah ve beyaz gibi net ayrımlarla çizilmemiş olduğunu görecektir. "O gün batımında karanlığın bu kadar uzun süreceğini" hiçbiri bilmiyordu. 12 Eylül askeri darbesi üzerine şimdiye kadar yapılmış belki de en sert film olan Eve Dönüş , dönemin acılarını bizzat yaşamış bir yönetmen olan Ömer Uğur imzası taşıyor.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın hikayesi. 1968-1972 yılları arasında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de öğrenci ve işçi hareketleri alabildiğince yoğundur. Askeri cunta yönetime el koyuyor. Aranmakta olan öğrenciler yakalanıyor ve haklarında idam talebiyle mahkeme başlıyor. Savunma avukatları, gençlerin idam talebini gerektirecek bir suçlarının olmadığını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor, ama askeri mahkeme idamda ısrarlı olduğunu belirtiyor. Yargılamalar sonunda üç gence idam cezası çıkıyor. Artık idam için geriye sayım başlıyor. Dışarıda idamların durdurulması için ülke genelinde kampanyalar başlıyor, ama içeride üç genç de sonucun değişmeyeceğini biliyorlar. Onlar ailelerine son mektuplarını yazmaya başlıyorlar.

Gökhan Güney Ayrı Dünyalar

Tecavüz edilen lokantacı kızın namusunu kurtarmak için ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen onunla evlenen bir minibüs şoförünün öyküsü...

İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan hikayede Ahmet Kaptan, 72. Koğuş'ta yaşayan mahkumlardan biridir. Yokluklar içerisinde geçen günleri, bir gün annesinin gönderdiği parayla biraz da olsa refaha kavuşmuş olur. Koğuşundaki eksiklerini tamamlarken bir yandan da arkadaşlarına yardımcı olmaktan geri durmaz. Ahmet Kaptan'ın en büyük sorunlarından biriyse kadınlar koğuşundaki Fatma'ya olan aşkıdır. Tam her şey çözüldü derken meydancı Bobi'nin kurduğu tuzaklara birer birer düşen Ahmet Kaptan'ı çok zor günler beklemektedir.

Bir grup katırcı ile bir gazetecinin beraber çıktıkları yolculuk anlatılır. Rüstem, Abdurrahman ve Ramazan, bir sınır köyünde katırcılık yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar. Çay, bulgur, tütün gibi malları sınırdan kaçak olarak geçiren üç arkadaş bir gün jandarmaya yakalanır. O sırada gazeteci Ayşegül, kaçakçılık üzerine haber yapmak için köye gelir. Yakalanan katırcılar yargılanmak üzere şehre götürülürler. Yanlarında Ayşegül de bulunmaktadır. Birlikte çıktıkları bu zorlu yolculuk sırasında birbirlerini daha yakından tanımaya başlayacaklardır.

Pamuk tarlasına su verilince, mahsulü ziyan olan Musa borcunu ödeyemez. Tarlasını tefeciden kurtarabilmek için tek çaresi vardır; Kaptan Tayfur' un kum ocağında çalışmak. Hanımını kasabada bırakır, kendisi gibi hayatları acı dolu bir grup işçiyle beraber çalışmaya başlar.

Film de Kadir İnanır kabadayılar dünyasında hızla yükselen bir kahvecidir. Cinayete bulaşır, bu noktadan sonra gözüpekliği ve cesaretiyle kısa zamanda yeraltı dünyasının büyükleri arasına girer. Adamlarına çok sahip çıkmaktadır. Sevdiği kız başkasıyla evlenecekken düğünü basar ve kızla evlenir; damadı paraya boğar,tatile gönderir. Ayrıca mahallesinden tanıdığı üniversite öğrencisi bülent bilgiç okulu bitirmiştir. Onu evlendirir arka çıkar parasının idaresini ona teslim eder. Genç çocuk çok başarılı olur, çok büyür ama bu noktadan sonra olaylar yeraltı dünyasının çıkarlarıyla çatışır. Kadir İnanır'dan bu duruma çare bulması istenir. Büyütenle büyüyenin çatışması başlamıştır

Filmde, hapishaneden çıktıktan sonra yeni bir hayat kurmaya çalışan Seyyid’in yaşadıkları anlatılır. Seyyid, kan davası yüzünden girdiği hapishaneden yeni tahliye olmuştur. Düşmanları ise Seyyid’i öldürmek için fırsat kollamaktadır. Kanlılarını atlatan Seyyid, İstanbul’a gelir ve marangozluk yapmaya başlar. Sakin ve yalnız bir hayat sürer. Bir gün gittiği pavyonda Sedef ile tanışır. Bu tanışıklık kısa sürede aşka dönüşür. İkili düşmanlarını geçmişte bırakarak yeni bir başlangıç yapabilmek için mücadele edecektir.

Gecekondu mahallesinde yaşama tutunma savaşı veren bir ailenin ve onun genç kızı Fidan'ın, dansçı olma hayali ile yaşadığı savruluşu anlatan, incelikli, abartısız senaryosu ile dikkat çeken bir film.

Filmde, jandarma tarafından aranan bir adam ile onu saklayan bir kadın arasındaki aşk anlatılır. Muzaffer Ağa köylülerin işlediği sahipsiz topraklara el koymak ister. Habip ise buna karşı çıkar. Ağa, karşı çıkan köylülere gözdağı vermek için köylülerin mahsullerini yakar. Bunun üzerine öfkelenen Habip, Muzaffer Ağa’yı vurur. Yaralı olarak kaçan Habip’in peşine ağanın adamları ve jandarma düşer. Habip, kaçarken küçük oğluyla yalnız yaşayan Hacer’in evine sığınır. Hacer, Habip'i saklayarak tedavi eder. Bu durum Habip ile Hacer arasında bir yakınlaşmayı da beraberinde getirecektir.

Film, peşindeki kanlılarından kaçmaya çalışan Alişan’ın yaşadıklarını konu edinir. Alişan, cinayet suçundan girdiği hapishaneden tahliye edilir. Kan davalıları nedeniyle memleketi Urfa’ya dönemeyince dostu Müslüm’ün yanına gider. İkili, Marmaris’te buldukları bir inşaat işinde çalışmaya başlar. Kan davalıları, Alişan’ın izini Marmaris’e kadar sürer. Alişan, hasımlarının saldırısından yakınlardaki bir villada yaşayan sağır ve dilsiz Aslı’nın yardımlarıyla kurtulur. Zamanla Aslı ile Alişan birbirlerine âşık olurlar. Kaçarak yaşamanın yüküne dayanamayan Alişan, yeni bir karar verecektir.

Çukurova’da zor koşullar içinde yaşam savaşı veren üç arkadaş: Köse Hasan, Pehlivan Ali ve İflahsızın Yusuf iş bulup çalışmak için Çukurova’ya gelirler. Önce bir fabrikada, ardından bir inşaatta, sonra da çeltik tarlasında çalışırlar. Ne var ki hiçbiri için hayırlı olmayacaktır. Köse Hasan fabrikada çalışırken ölür. Pehlivan Ali, Fatma’ya aşık olunca Ağa ile çatışır. Çünkü Ağa da Fatma’yı sevmektedir. Ağa, onu aşık olduğu kızdan uzaklaştırmak için çeltik tarlalarına yollar. Pehlivan Ali burada kolunu makineye kaptırır.

Garip Bülbül, büyük ozan Neşet Ertaş'ın hayat hikayesini konu ediniyor. Hayatı boyunca 400 plak ve birçok kasete imza atan Neşet Ertaş, "Garip" mahlasıyla birçok şiir yazdı. Filmde, 2012 yılında vefat eden Neşet Ertaş'ın hem özel hem de kariyer hayatına dair bilinmeyenler anlatılıyor.

Şara İstanbul’da doğup büyümüş, hukuk fakültesi son sınıf öğrencisi, eğitimli bir aşiret kızıdır. Hiç tanımadığı babasının ağır hasta olduğunu öğrenir ve onu görmek üzere memleketine gider. Önceleri ona karşı önyargılı olan ve ondan köşe bucak kaçan ailesiyle, aşiretle ve üvey kardeşleriyle daha sonra güzel bir diyalog kurar ve kendisini onlara sevdirir. Aldığı eğitim sayesinde oradaki insanları eğitecek ve bilinçlendirecektir. Ancak bunun için zorlu bir mücadele vermesi gerekmektedir. Töreler gereği kız çocuklarına miras hakkı tanınmadığından babasının ölümünden sonra amcaları Şara’nın mirasından feragat etmesini isterler ancak o bunu kabul etmez. Savunmasız, eğitimsiz kadınlara ve kızlara yapılan haksızlıklara karşı direnerek ölümle burun buruna gelir. Eğitimi ve sevgisiyle tek başına koca bir aşirete baş kaldırıp töreleri yıkacak ve dize getirecektir.

Yönetmenliğini Osman Taşçı´nın yaptığı, sadi Celil Cengiz´in hem senaryosunu yazdığı hem de başrolünde oynadığı komedi filmi Olaylar Olaylar, Karadeniz insanının tatlı sert duygusallığını yansıtıyor.Filmde ilahi klipleri çeken yönetmen Haldun Derman’ın, (Sadi Celil Cengiz) tüm servetini yatırdığı film projesinin, muhafazakar başrol oyuncusunun bir magazine skandalına imza atmasıyla iptal olması ve sonrasında memleketi Çarşamba’da bir mafya babasının (Fırat Tanış) yönettiği bir kanalın başına geçmesiyle yaşadığı gizem dolu maceralar anlatılıyor.

Şivan, yurdumuzun kanayan yarası Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan, 20 yaşında bir gençtir. Şivan'ın dedesi Şaho, mecburen hem devlet güçlerine hem de bölgede güçlü olan örgüte mesafeli duran Givdanlı aşiretinin ağasıdır. Çünkü varlığını sürdürebilmek kaygısı taşımaktadır. Şivan, sevdiği kız Berfin ile tarlada buluştuğu bir gün, tarlaya bir operasyon düzenlenir ve köyün tüm harmanı yakılır. Olay üzerine başlayan polis sorgusu, olay anında tarlada olduğu kanıtlanan Şivan'ın hayatını geri dönülmez bir şekilde değiştirir. Sorguya alınan Şivan, hem polis hem de örgütün arasında kalmıştır. Torununun başının dertte olduğunu düşünen dedesi Şaho, Şivan'ın yurtdışına çıkarılmasına olanak sağlar. Bir şebeke aracılığıyla Almanya'ya kaçırılan Şivan, burada bir mülteci kampına yerleştirilir. Ne var ki dilini bilmediği bu ülkede Şivan'ı Türkiye'de yaşadığı deneyime farklı boyutlar ekleyecek bir sınav beklemektedir.

Deneyimli yönetmen Ömer Uğur sanatın farklı sınıflar tarafından algılanma biçimleri gibi karmaşık bir meseleyi, bir komedi çerçevesinde bütün izleyici kesimlerine hitap edecek hale getiriyor. Guruldayan Kalpler, bir heykeltraşın (Devin Özgün Çınar) atölyesinde işe başlayan vasıfsız işçinin (Necip Memili) hayatındaki değişimi ve sanatın dönüştürücü etkisini neşeli bir macera eşliğinde anlatıyor.

Reklam ajansında sekreterlik.yapan Necla ve müdür yardımcısı olan memur Melih'in yirmi senelik evlilikleri çıkmaza girer ve boşanma kararı alırlar. Melih genç bir kadınla evlenir, buna karşın dul kaldığı için çevresindeki tüm erkeklerin sarkıntılık ettiği Necla yalnız kalmayı seçer. Zaman geçtikçe hatalarının farkına varan çift yeniden beraber olmaya başlar.

Bizans imparatoru şovalye alyon öldürüldükten sonra intikam yemini eden kardeşi şovalye andrea battal gazi'den intikam almaya karar verir ve ilk önce Ahmet Turani'yi sonra battal'ın yaşadığı köyü ve şölen yerini basarak insanları öldürür.. ve karısını öldürükten sonra en, çok sevdiği çocuğu kaçırılan Battal Gazi, Bizans' tan intikam alıyor. Bizans' ı haraca bağlayan ,müthiş kahramanlıklarıyla büyük kayıplar verdiren Battal Gazi ummadığı bir darbe alır. Cengavere tuzak kuran Bizanslılar karısını öldürüp çocuğunu kaçırırlar. Oğlunu ilaçlarla uyutarak, hipnoz ederek babasına karşı düşman eden Bizanslılar baba-oğlu karşı karşıya getirmeyi amaçlamaktadır. Küçük çocuk kendisini Bizanslı Alyon' un oğlu zannedip, babasının katili sandığı Battal Gazi' den intikam almak üzere yetiştirilir. Battal Gazi ise ölüm pahasına da olsa oğlunu kurtarıp Bizanslılara hakkettikleri cezayı vermeye yemin eder.

Teknolojiden yoksun, herkesin birbirini tanıdığı köyde her şey köy muhtarına bakanlıktan gelen bir telefonla değişir. Telefonda, insani araştırmalar için yurt dışından bir profesörün ve üniversite heyetinin köye geleceği haberi verilir. Bütün köy birlik olup ilk defa bir profesör görecek olmanın telaşını ve heyecanını yaşar. Yalnız iki kişi hariç; Şükrü ile Habib. Damat ile kayınbaba olan ve Şükrü'nün karısının ölümünün ardından birlikte yaşayan ikili köyde eğlence dolu bir maceraya atılacaktır.

Babasının intikamını almak isteyen bir adamın yaşadıkları anlatılır. Murat babasının yaptığı kanunsuz işlerden rahatsızlık duyar. Bu yüzden babasından uzaklaşır ve kendi işini kurar. Buna rağmen babası el altından Murat’ın işlerini kontrol eder. Bir gün babası bir düşmanı tarafından öldürülür. Babasının katillerinden intikam almak isteyen Murat, uygun zamanı bekleyecektir.

Oldukça şanssız bir insan olan Bedri, sınav harcı yatırmak için yola çıkar ancak bu yolda onu ummadığı sürprizler beklemektedir. ​