Yıl 1791. New Orleans'ta yaşayan Louis karısını kaybetmiş olmanın üzüntüsüyle, yaşama sevincini kaybetmiştir. Lestat adındaki bir vampir, ona gecelerin yaratığı, yani bir vampir olmasını önerir. Louis bu öneriyi kabul eder.Lestat, Louis'in ölümcül kanını akıtarak onu da bir vampire dönüştürür. Ancak Louis, vampirliğe alışamaz. Açlığını gidermek zorundadır ama insanları öldürmek istemez. Ona, vampirliği Lestat öğretecektir.

Pers Kralı Xerxes, zafer kazanmaya alışmış güçlü ordusunu yine kendinden emin bir eda ile Yunan Krallıkları üzerine yollar. Ne denli güçlü bir ordu ile karşı karşıya olduğunun farkında olan Sparta Kralı, Tanrıları savaşmaya ikna edemeyince en cesur 300 askerini toplayarak Thermopylae'de Perslilerle savaşmaya gider.Çocukluklarından beri tamamen savaşçı olarak yetiştirilmiş olan bu 300 asker, hayatlarının en büyük mücadelesini vereceklerdir. Ölüm ne kadar kaçınılmaz olsa da, cesaretleri ve güçleri bunu yenmeye hazırdır. Büyük bir dirençle düşmana karşı koyarken bir yandan da, savaşmama kararı ile yanlış bir karar vermiş olan konseyin yanlışını anlayarak orduyu savaşa göndermesini bekleyeceklerdir.

Usta yönetmen Bernard Rose'dan ünlü uyuşturucu kaçakçısı Howard Marks'ın gerçek hikayesi… Galler'den gelip Oxford'da fizik okuyan Howard Marks uyuşturucu kaçakçısına dönüşür Mr Nice adıyla bilinen Marks bir yandan kırmızı bültenle aranırken bir yanda da CIA, IRA, MI6 ve mafya ile devamlı ilişki içindedir Bazen casusluk yapar; hatta ünlü bir yazar da olur.

Leonidas komutasında 300 Spartalı Pers İmparoturuna karşı eşi görülmemiş bir kahramanlık göstererek destan yazarlarken aynı anda Atina çevresinde geçen olaylar anlatılıyor. Atina’daki Askerlerin başında bulunan General Temistokles, ‘istilacı’ Pers ordusuna karşı Atina'yı savunuyor. İntikam peşinde olan Pers Artemis Temistokles ın saf değiştirerek Atina'yı teslim etmesini istiyor. Tabiki bunu kabul Etmeyen Temistokles Pers ordusuna karşı Yunanistan'ı birleştirmek için mücadele ediyor.

Nazilerin Ölümsüz askerler projesi yaparken savaşta yenilmeleri üzerine tesislerin olduğu ormanlık bölgeyi Ruslar işgal etmiştir.Ancak bölgeyi geri almak isteyen Finlandiyalı askerler yanlarında Amerikalı bir subayla birlikte savaşmak üzere bölgeye gelirler.Ancak hem Rusların hemde Finlilerin birbirlerinden çok savaşacakları başka bir düşmanları vardır..Onlar da Zombi askerler...

Pek de uzak olmayan gelecekte, insan ve robotlar arasındaki bilinç yarışında, robotların bir adım öne geçtiği bir zamandayız. Öyle ki artık yapay zekanın, kendi kurallarını da yaratmaya başladığı bu zaman diliminde, robotlar da kendi türlerini kontrol altında tutmayı amaçlamaktadırlar. Diğer robotların uyması gereken prensipleri ortaya atan da yine bir robottur ve emsallerinin aksine; insanoğlunun asla ulaşamadığı bilgelik seviyesine adım atmalarına çok az kalmıştır.

İngiltere'nin Leeds kentinde bir Rus çetesi yasalara karşı faaliyet göstermektedir. Büyük taşıyıcılarla Doğu Avrupalıları İngiltere'ye sokmakta, erkekleri yasadışı kavga ve döğüşlerde, kadınları ise seks ticaretinde kullanmaktadır. Bu gruplar yerel işadamı Gabe Taylor (Billy Murray) ile karşılaştıklarında bir savaş başlar. Artık Gabe, seks ticareti içinde satılacak kızı için çarpışacaktır.

Sevimli sokak serserisi Eddy hayatının kumarına üç arkadaşı ile zar zor kazandıkları 100 000 paundu yatıracaktır. Tom, Bacon ve Soap aralarında onu seçmişlerdi. Masadaki en kurt oyuncu oydu. Ama ne yazık ki tüm oyun önceden ayarlanmış bir düzenden başka bir şey değildir. Oyunun sonunda Hatchet Harry’e yarım milyon paund borçlanarak masadan kalkar. Harry Eddy’e bocunu ödemesi için bir hafta süre tanır. Aksi halde para yerine parmaklarını alacaklardır. Eddy ve arkadaşları gerekli parayı acilen bulabilmek için türlü yollara başvururlar. Bunlardan biri Eddy’nin babasının antika tüfeği ile hırsızlığa bile yeltenmektir. Hepsi başarısızlıkla sonuçlanır. Oysaki ellerindekinin kıymetini bilmemektedirler...

Ayna ayna! Söyle bana! Benden daha kibirlisi var mı dünyada? Çocukların masalını büyüklere uyarlayan Grimm Kardeşler'in üvey anne ve kızı arasındaki ilişkiyi kaleme aldığı filmde zehirli elma, sorulara cevap veren ayna, kötü kalpli üvey anne, üvey annenin kötülüklerine kimi zaman kayıtsız kalmak zorunda kalan iyi yürekli baba, yedi cüce ve kurban kız yer almakta

Wladyslaw Szpilman, Polonyalı başarılı bir piyanisttir. İkinci Dünya Savaşı'nda Almanların Polonya'yı işgal etmesiyle hayatı kâbusa döner. Musevi olduğu halde şans eseri toplama kamplarına gitmekten kurtulur ve Varşova'nın gettolarında yaşamaya başlar. Acı ve sefalet dolu yaşamı, bir gün bir Alman subayının ona yardıma gelmesi ve onu oradan kurtarmasıyla değişir.

Yüksek dozda anfetamin aldıktan sonra ameliyata girmesi üzerine lisansı elinden alınan Los Angeles'lı ünlü cerrah Dr. Eugene Sands (David Duchovny)'nin hayatı, Raymond Blossom (Timothy Hutton)'la karşılasması üzerine altüst olur. Mafya adamı Raymond, kendisi ile bir anlaşma yaparak, Eugene'i mafyanın özel doktoru statüsüne getirir. Adım adım yeraltı dünyasının tehlikelerine bulaşmaya başlayan Eugene, Raymond'un kız arkadaşıyla da yakınlaşmaya başlayınca işler daha da karışır. Yol ayrımına gelen Eugene ya hayatına bu şekilde devam edecektir, ya da içindeki şeytanla yüzleşip kaderinin kontrolünü yeniden ele alacaktır.

Kuzey Avrupa sinemasının maharetli isimlerinden biri olan Ole Giæver’in yazdığı, yönettiği ve başrolünü üstlendiği film, orta yaş krizinin eşiğinde olan Martin’in, çıktığı garip, komik ve bir o kadar da içsel yolculuğu perdeye taşımayı hedefliyor. Her ne kadar ulaşamasa da hayal kurmaktan çekinmeyen Martin, yine hayallere daldığı sıkıcı bir iş gününün ertesinde, beklenmedik bir biçimde sırt çantasını toplamaya ve kendisini doğanın kucağına atma kararı alıyor. Martin’i huzur verici olduğu kadar yer yer tehlikeli bir maceraya giriştiği Doğada Tek Başına; çıkmış olduğu bu yolculukta açık havada çıplak olmanın tadını çıkartmak kadar, uygunsuz bir anda yabancılara yakalanma tehlikesi olan genç adamın yolculuğuyla şekilleniyor. Giæver'in ilginç fikirlerle bezediği bu yol hikayesi, yılın en hoş keşif değerlerini sırtında taşıyor.

Yasak bir aşk ve değişen sosyal normlar hakkında incelikle işlenmiş bir hikaye olan Benim Polisim, polis memuru Tom (Harry Styles/Linus Roache), öğretmen Marion (Emma Corrin/Gina McKee) ve müze kuratörü Patrick (David Dawson/Rupert Everett) arasında yaşanan ve kırk yıla yayılan bir aşk üçgenini anlatıyor.