Üftade annesi ve üvey babasıyla sıradan bir hayat sürmektedir. Bir gün yıllar önce evden gitmiş olan ablası oğlu Umur'la kapılarını çalar. Umur'la Üftade çok içten bir bağ kurarlar. Gelişen olaylarla Üftade'nin bambaşka bir yüzü ortaya çıkar.

Müyesser ve Zeliha, ailelerinden kalan küçük evde birlikte yaşamak zorunda olan zıt karakterli iki yaşlı kız kardeştir. Yalnızlığa savrulmuş bu iki yaşlı kadın ne birbirleriyle ne de dış dünyayla sağlıklı ilişkiler kurabilmektedir. Farklı yöntemlerle bunu aşmaya çalışsalar da bir türlü çözüm üretemez, çaresizliğin ve kötücüllüğün içinde kıvranırlar. Hayatla ve geçmişle girişilmiş bitmek bitmez hesaplaşmalara savrulurlar. Kız kardeşlerin zihinlerine ve ruhlarına kırıcılık olarak belli bir ivmeyle kazınan bu ağır tortu onların tüm varlığını sarar.

Zamanda sabitlenmiş otuz yaşlarındaki münzevi bir kadın, mağarayı andıran bir odada yaşar. Şehre yaptığı ender ziyaretlerde iblislerin musallat olduğu bir sandalcıyla sohbet eder. Şehrin ücra köşelerinde ikiz kardeşini arar. Zamandan kopmuş, mekânı belirsiz bu yolculukta aynı rüya tekrar tekrar anlatılır.

Film, ilişkilerinde sorun yaşayan dul bir kadının öyküsünü konu alır. Füsun, bir gazetede köşe yazarlığı yapar. Bir yandan da üniversitede öğretim üyesi olarak çalışır. Yıllar önce kocasını kaybeden Füsun, iki çocuğuyla birlikte yaşar. Gazetedeki iş arkadaşlarından Tayfun, Füsun’la ilgilenir. İkili arasında duygusal yakınlaşma olur. Ancak ikilinin evlilikten beklentileri farklıdır. Füsun bu sırada doktor Serdar’la tanışır. Serdar genç ve yetenekli bir doktordur. Füsun, Serdar’dan etkilense de önlerine engeller çıkacaktır.