Daha önce hiç bir cinayet vakasının yaşanmadığı ve ülkenin en düşük suç oranına sahip bölgelerinden biri olan sahil kasabası Broadchurch, 11 yaşında bir çocuğun cinayet vakasıyla sarsılır.

Conrad Hawkins, Chastain Park Hastanesi'nin en iyi doktorlarından biridir. Büyüleyici ve kibirli Conrad, mümkün olduğunda alışılmadık bir yaklaşım benimsemeyi sever ve birinci sınıf stajyer doktorların romantik yanılsamalarını paramparça etmeyi kişisel görevi edinmiştir. Dr. Devon Pravesh, ince ayarlı ahlaki pusulasına göre hareket eden masum bir idealisttir ancak Conrad'in yardımıyla tıp pratiğinin diğer işlere benzediğini, pek de melek sayılmayan hastalar ve hataya düşebilen doktorlarla yapılan bir iş olduğunu anlamaya başlar.

Küçük bir kasabada yaşayan sürrealist gençlerin hayatını anlatacaktır. Dışarıdan sakin ve şirin bir kasaba gibi gözüken Riverdale’in iç yüzü oldukça karanlık ve tuhaftır. Bu kasabada yaşananlar dışarıdan gelenler için garip olarak adlandırılabilir ancak içeride yaşayanlar için oldukça sıradandır.

Beacon Heights'ın kusursuzluk takıntısının yarattığı stres, bir cinayete neden olur. Kısa süre sonra da her Mükemmeliyetçinin sakladığı bir sır, bir yalan ve sığınacağı bir mazereti olduğu anlaşılır.

Gerçek suç konulu bu antoloji dizisinde, aşk sapkın bir hâl aldığında ve güven yerini manipülasyona bıraktığında cinayet dâhil her şey yaşanabiliyor. (Dizi içeriği 16 yaş ve üzeri için uygundur.)

Yıkıcı bir kayıp yaşamasının ardından Elliot Stabler, organize suçla savaşmak için NYPD’ye geri döner. Ancak şehir ve polis departmanından uzak olduğu on yıl boyunca her şey çarpıcı bir şekilde değişmiştir. Kendisini yeniden inşa etmeye çalışan Elliot, adalet sistemindeki değişikliklere uyum sağlamak zorunda kalır.

FBI’ın en çok aranan suçlular listesindeki ünlü isimlerin izini sürmek ve yakalamak için özel bir birim kurulur. Jess LaCroix’nun (Julian McMahon) liderlik ettiği timin görevi ise yıllardır izi sürülemeyen suçluları adalete teslim etmektir.

17 yaşındaki Paul ölüler dünyasındaki ruhları görebiliyor. Şimdi arkadaşlarını ve ailesini, dünyadan bir türlü ayrılamamış, ete kemiğe bürünmek üzere olan intikamcı bir ruhtan korumak zorunda. İngiliz usulü fantastik bir korku denemesi olan The Fades, bu türe dair kafanızdaki tüm kalıpları altüst edecek. Komediyle korkuyu aynı potada eritmeyi başaran ve izlerken sık sık popüler kültür eserlerine göndermeler yapan dizinin başkarakteri 17 yaşındaki bir lise öğrencisi olan Paul. Paul, annesi ve ikiz kız kardeşi Anna’yla beraber küçük bir şehirde sıradan bir hayat sürerken sık sık kötü rüyalar görmeye başlıyor ve her seferinde altını ıslatmış bir şekilde uyanıyor. Bu rüyalarını sadece en yakın arkadaşı Mac’le paylaşan Paul, uyanıkken gördüğü bazı varlıkların da aslında bu dünyadan ayrılamayan ölülerin ruhları olduğunu anlıyor. Paul kısa bir süre sonra tıpkı kendisi gibi bu varlıkları görebilen ve kendilerine “Angelic” adını vermiş olan başka insanların da olduğunu keşfediyor. Sahip oldukları doğaüstü güçlerle öldükten sonra dünyadan bir türlü ayrılamayan ruhlara yardımcı olmaya çalışan Angelic’ler gitgide yaklaşan bir tehlikenin de farkındalar; dünya üzerinde kalmaktan dolayı oldukça sinirli olan bu huzursuz ruhların bazıları geri dönebilmenin yolunu keşfetmek üzereler.

Doktor ve yol arkadaşı Ruby Sunday, İngiltere'deki Naiplik döneminden savaşın parçaladığı gelecek dünyalara kadar uzanan maceralarda zamanda ve uzayda yolculuk ediyorlar. Polis kulübesi şeklindeki bir zaman yolculuğu gemisi olan TARDIS'teki maceraları boyunca, korkunç bir canavar ve Doktor'un şimdiye kadarki en güçlü düşmanı da dahil olmak üzere inanılmaz dostlar ve tehlikeli düşmanlarla karşılaşıyorlar.