Kendi halinde bir genç olan Benjamin Purvis'in hayatı, katıldığı bir yazarlar kampında fikrinin bir fantastik öykücü tarafından çalındığını fark etmesiyle altüst olur.

Margot, oğlu Claude’yi de yanına alarak kardeşi Pauline’yi ziyaret etmeye gider. Bu ziyaretin sebebi Pauline’nin Malcolm isimli pek de sempatik olmayan biriyle evlenmeye karar verişidir. Kısa bir süre sonra aile sırlarının ortaya çıkmasıyla işler karışır ve ilişkiler karmaşıklaşır.

Stanford hukuk okulundan ayrılan Jillia, Los Angeles’ın bilinmezliklerine kaçarak hayatında ne yapmak istediğini anlamak yolculuğuna çıkar. Üniversiteden bir erkek arkadaşının doğum gününde kendisini, bir dondurma kamyonunu sürerken bulur. Bölge sakinlerini ve acayip arkadaşları kovmaya, uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Los Angeles sokaklarında bir kamyon tepesinde geçirdiği tek bir gün Jillian’ı o tuhaf ve amaçsız şaşkınlığından kurtarıp, ona hayatın sırf kendisi istediği için asla durmayacağını öğretecektir...

2013’te perdeye gelecek olan film yarı Fransız yarı Kanadalı iki kafadar satıcının enteresan maceraları etrafında dönüyor. Noel zamanı neredeyse donmak üzere bir halde, Noel Ağacı satan bu iki kişinin hikayesi. Bu iki kafadarı herhangi bir gerçek iş söz konusu olduğunda nasıl baş ettiklerini izleyeceğiz. Filmin yönetmenliğini Phil Morrisin üstleniyor. Oyuncu kadrosundaki isimler ise Paul Rudd, Paul Giamatti, Sally Hawkins, Amy Landecker, Barbara Vincent, Liza Colon-Zayas, Darren Goldstein, Alex Fatovich...

Kahraman sorar: “İnsanlar nasıl tanışır, birbirlerinden hoşlandıklarına karar verir ve hoşlanmaya devam ederler?” Elbette filmin bu çözülemeyen probleme (ya da anlaşılmayan mucizeye) önerdiği bir formül yok; ama onun yerine, “atlatmayı” çok etkileyici, komik ve günümüze dair bir dille anlatıyor. Burada söz konusu olan çift iki kadın. Birisi, dışarıdan her şeyin mükemmel göründüğü geleneksel İranlı ailesine açılması o kadar da kolay olmayan Şirin. Diğeri de ayrıldıktan sonra eskisi gibi yürüteceklerine emin olamayan Maxine. Makul Davranış, (Girls’ün yeni sezonunda da karşımıza çıkacak olan) Desiree Akhavan’ın hem oyuncu hem de yönetmen olarak arz-ı endam ettiği, otobiyografik dokunuşlarla dolu bir Brooklyn komedisi ve senenin en eğlenceli filmlerinden biri.

You Can Count On Me" ciddi olduğu kadar seyirciyi eğlendirmesini de bilen ender filmlerden. Filmin oyuncularından Laura Linney'ye "En iyi kadın oyuncu" adaylığı kazandıran film, aileleri hayatta olmayan, herşeyleriyle birbirinden çok farklı iki kardeşin ilişkilerini anlatıyor. Amerikan Yazarlar Derneği' nin "En iyi orijinal senaryo" ödülünü verdiği "You Can Count On Me" görülmeye değer, gerçekçi bir zemin üzerinde duran bağımsız bir film

Başarılı bir akademisyen ve yazar olan Bernard'ın hayatı karısı Joan'ın kendindeki yazarlık yeteneğini keşfetmesi ile altüst olur. Kıskançlık krizleri yaşamaya başlayan çiftin boşanma kararı alması ise Berkman ailesinin genç fertleri Frank'le Walt'un hayatını altüst edecektir. Joan küçük oğlunun tenis hocası ile flört etmeye başlarken, Bernard'ta 16 yaşındaki oğlunun ilgi duyduğu öğrencilerden birine göz koymuştur. Aniden alınan boşanma kararı aile bireylerinin birbirlerini tekrar değerlendirmesine yol açacaktır. Noah Baumbach?ın kendi hayatından esinlenerek yarattığı film bizi 80'lerin Brooklyn'inde trajikomik bir aile hikayesiyle yüzleştirirken, yönetmenin kendisine de başta Sundance?den olmak üzere birçok festivalden ödül getirdi.

Çavuş Tony Stone (Woody Harrelson) ve Er Will Montgomery (Ben Foster), Afganistan ve Irak savaşında ölen askerlerin vefat haberini ailelerine ulaştırmakla görevli iki askerdir. Bu askerler normalde gece hayatına düşkün ve savaşla pek ilgisi olmayan tiplerdir. Ancak bu görev sırasında askerlerden biri, şehit düşmüş bir subayın karısıyla ilişki yaşamaya başlayınca etik bir çıkmazın ortasına düşer ve hayatlar sarsılmaya başlar.