Tutku, Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki son 12 saatini detaylı bir şekilde anlatıyor. Mel Gibson, dindar bir sinemacı olarak yaşamının en büyük projelerinden birine soyundu. Yönetmenliğini üstlendiği film için uzun bir araştırma yaptığı biliniyor. Filmin dönemin atmosferine aynen yansıtmasını isteyen Gibson, filmi de Latince ve Aramca çekti * Ailenizle izlerken çocuk bulundurmayın zira işkence sahneleri insanlık ötesine geçmiş bir film. İsa'ın hristiyan bakış açısına göre oldukça aykırı bir şekilde işlendiği bu filmde O'nun da bir insan ve doğal olarak ölümlü olduğu teması işlenmiş.

Eski motosikletçilerden Joe son 10 yıldır kendini müziğe vermiş; bir rock and roll grubunda bateri çalmaktadır Joe'nun müzik grubu, Amerikalı pop starı Venus'ün de katılımıyla Moskova'da bir hayır konseri verir Konseri izleyenler arasında Rusya Başkanı ve onun iki kızı da vardır Ancak konser, silahlı bir grup tarafından basılır; Başkan ve ailesi ile Venus rehin alınır Joe, rehineleri kurtarmak için gizli yeteneklerini kullanacaktır...

Bulgaristan’ın başkenti Sofya, 1992... Uluslar arası çalışan Amerikalı doktor Nicolas Pinter, bir arkadaşının karısına doğum yaptırmak için giderken, başı dertte olan gizemli kadın Katrine'e yardım eder. Sonrasında karısına doğum yaptıracağı arkadaşıyla birlikte hükümet tarafından geçişe kapatılmış bir yoldan geçerler. Ancak işleri bitip dönüşe geçtiklerinde takip edildiklerini ve yolda onları bekleyen askerlerin olduğunu görürler. Yetkili kişi, Nicolas’ı sorgulayarak kendisinin bir İngiliz, adının da John Carter olduğunu söyler ve gerçek kimliğini araştırmak üzere doktoru tutuklar. Ne olduğunu anlayamayan Nicolas, kısa süre içinde başının büyük bir belaya girdiğini ve hayatının dönüm noktasına geldiğini anlayacaktır.

Maksimum seviyede korunan hapishanede gizli dövüşler düzenlenmektedir Dünyanın dört bir tarafından gelen sekiz özel mahkum ölümcül dövüşlerde mücadele etmektedir Kazanan, ödül olarak özgürlüğüne kavuşacaktır Rus tutuklu Boyka da bu dövüşlere hazırlanmaktadır Dizinden sakatlandığı için işi hiç kolay değildir ama hayatta kalmak için dövüşmekten başka çaresi yoktur...

Kuzey topraklarını Alman İmparator Frederick Barbarossa yönetmektedir. Ama onun esas hayali, ortadaki ve güneydeki toprakları da fethetmek ve böylece Büyük Charles'tan bu yana korunan imparatorluk sınırlarını genişletmektir. Fakat kuzeyde, Milano'dan genç bir adam, farklı şehirlerden gelen 900 askerlik bir orduyla ona meydan okuyacaktır.

İkinci Dünya Savaşı'nın insanlık dışı öykülerinden bir kesit... Auschwitz kampında kurulan gaz odalarında ölüme gönderilen Yahudilerin yaşadığı korkunç trajediye ek olarak bir de, onları ölüme göndermeleri için seçilen bir grup Yahudi'nin trajedisi de yaşanmaktadır.Sonderkommandos adı verilen grup büyük bir ahlaki ikilemle karşı karşıya bırakılır. Grubun kendi aralarında örgütlemeye çalıştıkları, Auschwitz tarihindeki ilk silahlı eylemi harekete geçirmeye hazır oldukları bir sırada, gaz odalarında hayatta kalmayı başarmış 14 yaşındaki bir kzı çocuğunu bulurlar. Grup, belki de hayatlarının en büyük ikilemi ile karşı karşıya kalacaktır. Bu kızı kurtarmak uğruna ya hazırladıkları başkaldırı eylemini bir kenara bırakacak ve diğer binlerce insanın kurtarılma umudunu hiçe sayacaklardır ya da onca eziyete rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş olan bu ufak kızı ölüme terkedeceklerdir.