John Wayne, 18 yıldan fazla bir süredir karısını (Maureen O'hare) görmeyen Büyük Jake McCandles rolünde karşımıza çıkıyor. Jake torununun silahlı bir çete tarafından fidye için kaçırıldığını öğrenince eve geri döner. Kanun bir yandan çetenin peşine düşse de Jake yerli bir izciyi (Bruce Cabot) ve bir miktar parayı yanına alarak yola koyulur. Her ne kadar fidye ödemek planları arasında olmasa da. Mizahla süslenmiş bu birinci sınıf western film, vahşi dünyanın son günlerine parlak bir bakış atıyor.

Ördek Howard, dünyadaki uzaylı istilasını durdurmak üzere yaşadığı gezegenden dünyaya gitmek durumunda kalır. Artık dünyada bulunma nedeni ve tek çaresi insanlara yardım etmek ve bu korkunç istilayı durdurmaktır.

Hayat kadar uçsuz bucaksız. Tesadüflerle kararlarını belirleyen. Kendini ve hayatı fazla ciddiye alanlar için kesinlikle iyi bir model. Boş bir günün değerini bilen bir adam. Son sınıfın son günlerine yaklaştığı bir bahar günü Ferris, kız arkadaşını ve en yakın arkadaşını dayanına alarak okuldan kaçar ve Chicago'ya yola koyulurlar. Özgür bir gün, şehri turlamak biraz cesaret ve kırmızı bir Ferrari ile 17 yaşında olmak gerçek bir eğlence olabilir! * 80'li yılların efsane filmleri arasında kelimenin tam anlamıyla hit olmuş bir film daha var: Ferris Bueller's Day Off. Hakkında bir sürü film çekilmesine rağmen hala türünün benzersiz örneği olan bu filmin kendine has bir espri anlayışı var.

Zeki oğlu Eric'in yıllık ziyaretlerinden birinde, plutocrat U.S. Bates onu mağazaya götürüyor ve ona hediye olarak bir şey sunuyor. Eric, karıncalarıyla gülüşen siyah bir kapıcı seçer. İlk başta, adam, Eric'in "oyuncağı" olarak pek çok öfkeye maruz kalıyor, ama yavaş yavaş yalnız bir çocuğu, sahip olmak ve arkadaş olmak gibi neye benzediğini öğretiyor.

Beethoven kendi türünden bir Bernard olan Missy'e aşık olur fakat Missy'nin kötü kalpli sahibi bu ilişkiye karşı durmaktadır.